10. SINIF 3. ÜNİTE
İSLAMİ DÖNEMDE İLK DİL VE EDEBİYAT ÜRÜNLERİ
GEÇİŞ DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ:
İslamiyet öncesi ve sonrası kültür iç içedir.
Bu dönem eserleri daha çok İslam dinini öğretme amacı gütmüştür.
Arap ve Fars edebiyatlarından yeni nazım biçimleri alınmaya başlanmıştır.
Hece ve aruz iç içe kullanılmıştır.
Arapça ve Farsça kelimeler edebiyat diline girmeye başlamıştır.
11. yüzyılda yazılan eserlerde, Uygur harfleri ve Arap harfleri yazılmıştır.
1) Kutadgu Bilig:
*11. yy da (1069-1070) Yusuf Has Hacip
*Karahanlı Hükümdarı Tabgaç Buğra Han
*“Saadet veren bilgi, ilim” anlamına gelmektedir.
*Didaktik bir eserdir.
*Mesnevi türündedir, aruzla yazılmıştır, 6645 beyitten ve
*173 dörtlükten oluşur.
*Hükümdara öğütler vardır.
*Dünya ve ahret mutluluğunun yolunu göstermek amacıyla
yazılmıştır.
*İlk mesnevi
*Hakaniye lehçesiyle yazılmıştır.
*İlk siyasetname(eser olarak)
*Aruz ölçüsü ilk kez kullanılmış.
*İslami dönemin ilk edebi ürünü
*Dört sembolik şahsiyet vardır.
Küntogdı hükümdardır ve hukuku/adaleti temsil eder;
Aytoldı vezirdir ve saadeti/devleti temsil eder;
Ögdülmiş de vezirdir ve aklı temsil eder;
Odgurmış ise akibeti/kanaati temsil eder.
Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise birdir. İnsan bunu nasıl geçirirse, o öyle geçer.
Bütün halka içten gelen merhamet göster.
Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Bilgi ile göğe dahi yol bulunur.
Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam, tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibari günden güne azalır.
Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası, kendinden daha candan birini bulamazsın.
Dâima iyilik yap ki, kendin de iyilik bul.
Doğan ölür, ondan eser olarak söz kalır. Sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun.
2)Divan-ı Lügati’t Türk
*11. Yy (1072-1074) Kaşgarlı Mahmut
*Türk Dili Divanı
*Ebul Kasım Abdullah’a sunulmuştur.
*İlk sözlük ve dilbilgisi
*7500 Türkçe kelimenin Arapça karşılığı verilmiştir.
*Türk dilini Araplara öğretmek amaçlanmıştır.
*Arap harfleriyle kaleme alınmıştır.
*Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri verilir.
*Türklerin yaşadığı bir harita çizilidir.
*Hakaniye lehçesiyle yazılmıştır.
*Sav, sagu, koşuk örneklerini ilk kez bu eserde yazılı görmekteyiz.
3) Atabet’ül Hakayık
*12.yy. da “Edip Ahmet Yükneki” tarafından yazılmıştır.
*Mutlu ve erdemli bir insan olmak için gerekli olan özellikleri verir
*Sipehsalar Mehmet Bey’e sunulmuştur.
* “Hakikatlerin Eşiği”
*Aruz-Mesnevi *Didaktik
*Cömertlik, doğruluk, ilim gibi konular ele almıştır.
*46 beyit ve 101 dörtlük (hece)
*Dörtlükler aaxa şeklinde kafiyelemiştir.
*Hakaniye lehçesi
4)Divan-ı Hikmet
*12. yy da Hoca Ahmet Yesevi
*Hikmet: Ahmet Yesevi’nin şiirleri
*Dil sade
*Halka İslamiyet’i öğretmek
*Dörtlüklerle ve hece vezniyle yazmıştır.
*Hakaniye lehçesi
*Dini Tasavvufi Halk şiiri onunla başlar.
*İlk mutasavvıf olarak “Yesevi” tarikatını kurmuştur.
5)Dede Korkut Hikâyeleri
*Anonimdir
*Oğuzların düşmanları ve kendi aralarındaki mücadelelerini anlatır.
*Destansı hikâyelerdir.
* “Kitab-ı Dedem Korkut Ala Taife-i Oğuzhan”
*Eser 12 hikâye ve bir önsözden oluşur.
*Destandan halk hikâyeciliğine geçiş ilk ürün.
*Dede korkut ortak kahraman bilge kişi
*Nazım-nesir
HALK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ
HALK EDEBİYATI
*Genellikle yarım kafiye, cinaslı kafiye ve redif kullanılmıştır.
*Saz şairleri, şiirlerini genellikle doğaçlama söylerler.
*Halk dili kullanılır.
*Ölçü hece ölçüsüdür. Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
*Hecenin daha çok 7’li, 8’li , 11’li kalıpları kullanılır.
*Konular genelde günlük hayattan alınmıştır. Aşk, ölüm, ayrılık, kıskançlık, gurbet, hasret, yiğitlik, doğa sevgisi gibi konular işlenmiştir.
*Halk şairlerinin hayat hikâyeleri ve şiirleri cönk adı verilen eserlerde buluşur.
*Saz şiirinde âşık son dörtlükte kendi adını kullanmasına tapşırma denir..
*Anonim Halk Edebiyatı
*Âşık Edebiyatı
*Tekke Edebiyatı
Anonim Halk Edebiyatı
Nazım Biçimleri
Mani
*Tek dörtlükten oluşur.
*Mani söylemek halk arasında; mani düzmek, mani yakmak, mani atmak olarak kullanılır.
*Mani söyleyene manici, en iyi mani söyleyene manici başı denir.
*Kafiye düzeni aaxa biçimindedir.
*Aşk, yergi, öğüt gibi konular işlenir.
*Asıl düşünce son iki dizededir.
Atma bana taş ile
Gözüm dolu yaş ile
Ben nereye gideyim
Bu sevdalı baş ile
Düz Mani:
7 heceli 4 dizeden oluşur. Kafiye düzeni aaxa biçimindedir.
Yemenimin uçları
Çıkamam yokuşları
Selam edin yârime
Yedi dağın kuşları
Kesik Mani (Cinaslı Mani): Birinci dizesi 7 heceden az olan manilerdir. Dizeleri cinaslı uyaklarla kurulduğu için bunlara cinaslı mani de denir.
Kuleden
Ses geliyor kuleden
O kaş o göz değil mi
Beni sana kul eden
Yedekli Mani (Artık mani):
Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen manilerdir.
İlkbahara yaz derler
Şirin söze naz derler
Kime derdim söylesem
Bu dert sana az derler
Kendin ettin kendine
Yana yana gez derler
Türkü
*Ezgiyle söylenen bir nazım şeklidir. Söyleyeni belli olanlar da vardır.
*Hece ölçüsüyle ve yalın bir dille söylenir.
*Hecenin bütün kalıplarıyla söylenebilir.
*Asıl sözlerin yer aldığı bölüme “bent”, nakarat kısmına “kavuştak” denir.
*Aşk, hasret, ölüm, gurbet gibi konular işlenir.
*Halk arasında “yır” olarak da bilinir.
Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun,
Gördün güzelleri beni unuttun,
Sılaya gelmeye yemin mi ettin.
Gayri dayanacak özüm kalmadı,
Mektuba yazacak sözüm kalmadı.
Ninni
*Çocukları uyutmak amacıyla söylenen, kendine özgü bir ezgisi olan şiirlerdir. Çoğunlukla tek dörtlükten oluşur. Divanı Lügatit Türk’te “balubalu” olarak isimlendirilmiştir.
Uzaktan ses duyulmaz
Taş sert ise oyulmaz
Her şeye doyulur da
Benim yavruma doyulmaz
Ağıt
*Ölen kişinin arkasından söylenen, onun ölümünden duyulan acıyı anlatan şiirlerdir. Sel, deprem gibi afetlerle ilgili söylenen ağıtlar da vardır. Genellikle hecenin 7’li 8’li kalıplarıyla söylenir.
İlkbaharda her çiçekler bezeri,
Sonbaharda döker yaprak gazeli,
Kardeşim şehit olmuş nerde mezarı?
Felek beni taşa çaldı neyleyim.
Felek sille vurdu ben oldum sersem,
İyi olmaz dediler her kime sorsam,
Varsam da hekime muayene olsam,
İyi olmadık derdi hekim neylesin.
Âşık Edebiyatı Nazım Biçimleri
Koşma
*Halk edebiyatının en yaygın nazım biçimidir.
*Genellikle hece ölçüsünün 11’li kalıbıyla, 3-5 dörtlük arasında söylenir.
*Koşmalar konularına göre ve yapılarına göre çeşitlerine ayrılır.
Güzelleme
Övgü amaçlı yazılan şiirlerdir. Genellikle sevgilinin güzelliği anlatılır. Başka birini ya da doğayı öven güzellemeler de vardır.
Nasıl vasfedeyim güzelim seni
Rumeli Bosna’yı değer gözlerin
Dünyaya gelmemiş eşin akranın
İzmir’i Konya’yı değer gözlerin
Kimsede görmedim sendeki nazı
Tunus Tırablus Mısır Hicaz’ı
Kars’ı Kağızman’ı Acem Şiraz’ı
Girid’i Yanya’yı değer gözlerin
Koçaklama
Konusu kahramanlık, yiğitlik, savaş olan koşmalardır.
Dadaloğlu ve Köroğlu en çok koçaklama söyleyen şairlerdir.
Benden selam olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Taşlama
Bir kişinin, bir yerin, bir topluluğun kusurlarını söyleyen, toplumun bozuk yönlerini eleştiren şiirlerdir.
Bir odası vardır gayet küçücek
Kendi aklı sıra keyf yetirecek
Bir çanağı yoktur ayran içecek
Kahveyi bulunca fincan beğenmez
Seyranî söyledi bu doğru sözü
Haddeden çekilmiş doğrudur özü
Şehre gelin gitse bir köylü kızı
Lal ü güher ister mercan beğenmez
Ağıt
Koşma tarzında ve söyleyeni bilinen ağıtlar da vardır.
Yetim kalmış idin emzik tavında
Gamınla kardeştin gençlik çağında
Bir gül yeşertmedi vuslat bağında
Gönül yaraların hep berat götür
De ki Kadir Mevlâm bize ilişme
Dünyada sızıyan çıbanı deşme
Celâli Baba’dan sorma, söyleşme
Bu dertli çobandan bir selam götür
Destan
Birkaç dörtlükten yüzden fazla dörtlüğe kadar yazılabilir. 11’li hece ölçüsüyle yazılır.
Savaş, deprem, yangın, eşkıyalar, tanınmış kişiler konuları olabilir
Semai
Hece ve aruz ölçüsüyle söylenir. Kendine özgü ezgileri vardır. 8’li hece ölçüsüyle söylenir. Dörtlük sayısı 3-5 arasındadır. Gurbet, aşk, doğa, özlem, ayrılık gibi konular işlenir. Az sözle yoğun bir anlam sağlamak gerektiği için zor bir nazım biçimidir.
Gönül gurbet ele varma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yürüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet elde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Varsağı
Yiğitçe bir söyleyişi vardır. Adını Güney Doğu Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenlerinden almıştır. “Be hey, bre, hey gidi, aman hey” gibi ünlemler kullanılır. 8’li heceyle söylenir.
Bre ağalar bre beğler
Ölmeden bir den sürelim
Gözümüzde kara toprak
Dolmadan bir dem sürelim
Aman hey Allah’ım aman
Ne aman bilir ne zaman
Üstümüzde çayır çimen
Bilmeden bir dem sürelim
TEKKE EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
İLAHİ
Allah sevgisini anlatmak, Allah’ı övmek ve ona dua etmek için yazılan şiirlerdir. Tarikatlara göre farklı isimler alır.
Mevlevilerde ayin, Bektaşilerde nefes, Gülşenilerde tapuğ, Halvetilerde durak, Aleviler deme, diğer tarikat mensupları da cumhur veya ilahi demişlerdir.
Şathiye
Dini inançlarla alay ediyormuş gibi yazılan şiirlerdir. Genellikle Bektaşi şairleri tarafından hecenin 11’li, 8,’li, 14’lü kalıplarıyla söylenmiştir.
Nefes
Alevi ve Bektaşi şairleri tarafından cem toplantılarında söylenen şiirlerdir. Tasavvuf konusunu işlerler. 7’li , 8’li,11’li hece ile söylenir.
Nutuk
Tarikata yeni giren dervişlere, tarikat adabını, derecelerini öğretmek için söylediği şiirlerdir.
Devriye
Dini-tasavvufi edebiyatta “devir” nazariyesini anlatan şiirlerdir.
HALK EDEBİYATI DÜZ YAZI TÜRLERİ VE HALK TİYATROSU
Masal
*Olağanüstü olay ve kişilere yer verilen sözlü anlatım türüdür.
*Halk arasında “mesel” adıyla da anılır.
*Serim, düğün, çözüm bölümlerinden oluşur.
*Serim bölümünden önce tekerlemeler söylenir.
*Olayın yaşandığı yer ve zaman belirsizdir.
*Genelde mutlu sonla biter.
*Eğitici bir niteliği vardır.
*Genellikle –miş’li geçmiş zaman kipiyle anlatılır.
*Anlatmaya bağlı metin türlerindendir.
Efsaneler: Efsane türleri
* Yaratılış * Tarihi
* Olağanüstü * Dini
Halk Hikâyeleri
*Türk edebiyatında 16. yüzyıldan itibaren görülmeye başlamıştır. Destanın yerini alır.
*Genellikle âşıklar tarafından saz eşliğinde anlatılır.
*Nazım-nesir karışıktır.
*Aşk, sevgi, kahramanlık konuları işlenir.
*Kişiler ve olaylar gerçeğe yakındır ancak olağanüstülükler de görülür.
Konularına göre ikiye ayrılır:
*Kahramanlık Hikâyeleri
*Âşık Hikâyeleri
Türk halk hikâyeleri genel olarak beş bölüm halinde düzenlenir:
Fasıl: Âşık bu bölümde dinleyiciyi hazırlamak, ustalığını göstermek veya dinleyenlerin isteklerine cevap vermek için bir divani söyler. Ardından cinaslı bir türkü, bunun ardından da olağanüstü bir konunun yer aldığı bir tekerleme söylenir.
Döşeme: Manzum veya mensur cümlelerden oluşan kalıplaşmış bir giriştir. Hikâyenin geçtiği yer ve zaman, hikâyenin kahramanları ve bunların aileleri tanıtılır.
Hikâyenin Asıl Konusu: Aşk hikâyelerinde aşığın sevgilisine kavuşmak için çektiği sıkıntılar; dini-destanî hikâyelerde ise, din ve kahramanlık konuları ağır basar.
Sonuç ve Dua: Aşk hikâyelerinin büyük bir çoğunluğu sevgililer vuslata ermeden biter. Hikâyenin sonunda dua edilerek hikâye bitirilir.
Efsane: Hikâye ile ilgisi olmayan bu efsanede, vuslatın gerçekleşmediği hikâyelerde sevgililerin öbür dünyada vuslata ereceklerine işaret edilir.
Karagöz
*”Tasvir” adı verilen şekillerin, arkadan aydınlatılmış beyaz bir perde üzerine yansıtılması ile oluşturulan bir gösteri sanatıdır.
*Karagöz, eğitim görmemiş, zeki nüktedan, açık sözlü bir tiptir.
*Hacivat, eğitim görmüş, gösteriş meraklısı, kendini beğenmiş, yarı aydın bir tiptir.
Şive taklitleri yapan tipler: Kastamonulu, Kayserili, Bolulu, Eğinli, Arap, Acem, Arnavut, Laz, Kürt, Rumelili Muhacir, Ak Arap, Ermeni, Yahudi, Rumi Frenk.
Diğer tipler: Beberuhi, Tiryaki, Kekeme, Altıkulaç, Sarhoş, Deli, Çelebi, Köçek,
Orta Oyunu
Doğaçlamadır.
Meydan oyunu, kol oyunu, zuhuri gibi isimler de verilmiştir.
Karşılıklı konuşmalar, yanlış anlamalar, şive taklitleri ile güldürü sağlanır.
Müzik önemli yer tutar.
Pişekâr ve Kavuklu ana kahramanlardır.
Kavuklu, Karagöz’e; Pişekar, Hacivat’a benzer.
Diğer tipler: Rum, Frenk, Zenne’dir.
Mukaddime, muhavere, fasıl, bitiş bölümlerinden oluşur.
Meddah
*Taklitlerde hikâye anlatan kişidir.
*Bir sandalyede bastonuna dayanarak hikâyeler anlatır.
*Mendil ve baston meddahın aksesuarlarıdır.
*Şive ve hayvan taklitleri yapabilirler.
*Hikâye güldürücü, edebi ve ahlaki dersler veren hikâyelerle devam eder.
*Girişte dörtlüklere yer verir.
Fıkra
*Hiciv, nükte, mizah öğelerini içeren kısa, küçük hikâyelerdir.
*Olaylar günlük hayattan alınmıştır.
*Zaman ve mekân genellikle belirsizdir.
*Güldürürken düşündüren bir özelliği vardır.
Tekerleme
Söz ve ses benzerliğine dayanan, bir tür kelime oyunudur.
Anlatılanlar hayali, gerçek olması mümkün olmayan durumlardır.
Nazım ya da nesir olabilir.
Genellikle masalların giriş bölümünde kullanılır.
Bilmece
Doğa, eşya, canlı ya da cansız, soyut ya da somut kavram ve nesneleri; kapalı biçimde, uzak yakın çağrışımlar yoluyla buldurmayı amaçlayan kalıplaşmış sözlerdir.
AŞIK EDEBİYATI
ÂŞIK EDEBİYATI TEMSİLCİLERİ
yy
KÖROĞLU
*Halk şairleri arasında kavganın ve özgürlüğün sembolüdür.
*III. Murat döneminde Osmanlı ordusuyla İran savaşlarına katılmıştır.
*Bolu Beyi’nden babasının intikamını almak için dağlara çıkmış, yiğitlik ve iyilikseverliği ile destanlaşmıştır.
*Köroğlu destanına göre asıl adı Ruşen Ali’dir. Yiğit bir kahramandır.
*Şiirlerinde coşkun bir söyleyiş, yalın bir dil kullanmıştır. Divan edebiyatından etkilenmemiş şiirlerini heceyle yazmıştır.
*Aşk, doğa sevgisi, yiğitlik, dostluk konularını işlemiştir.
*Şiirlerinde din ve tasavvuf konularını işlememiş, genellikle aşk konusunu işlemiş güzellemeleriyle bilinir.
*Yiğitlik ve kahramanlık konularını işlediği koçaklamalarıyla ünlenmiştir.
*“Benden selam olsun Bolu Beyi’ne/Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.” dizeleriyle ona isyan etmiştir.
ÖKSÜZ DEDE
*Yeniçeri şairlerindendir.
*III. Murat’ın İran seferleri ile ilgili şiirlerinden 16. yüzyılın sonlarında yaşamış olduğu anlaşılmaktadır.
*Şiirlerinde kullandığı merdane eda, o devir ordu ve donanma şairlerinde görülen genel bir özellik olmasına rağmen, aşk ve tabiat konulu şiirlerinde benzetme ve özgün deyişleri ile kendine özgü bir aşık olmaktadır. Şiirlerine kuvvetli bir lirizm hâkim olan Öksüz Dede’nin dili de çok akıcıdır.
Biçim bakımından ilk türkü metnini XVI. yüzyılda Öksüz Dede vermiştir.
Türkü sözcüğü ilk kez XV. Yüzyılda Doğu Türklerince kullanılmıştır. Hikmet Dizdaroğlu, Anadolu’da türkünün ilk örneğini Öksüz Dede’nin verdiğini belirtir. Türküler genellikle hece vezninin 7, 8 ve 11’li kalıplarıyla kıtalar halinde söylenir. Her kıta türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bend ile nakarattan meydana gelir. Nakarat her bendin sonunda tekrarlanır. Bu kısım bağlama veya kavuştak diye de bilinir.
yy
KAYIKÇI KUL MUSTAFA
*Yeniçeri şairlerindendir.
*Dönemin önemli olayları ile ilgili şiirler söylemiştir.
*Bağdat kuşatmasında ölen Genç Osman adında bir yiğit üzerine söylediği destan ile ünlüdür.
*Sade, doğal, içten bir dili vardır.
*Pek çok şiiri tarihi belge niteliği taşır.
*Şiirleri yeniçeriler arasında çok meşhur olmuştur.
*İlk gençlik yıllarında Murad Reis’in levendi olarak Cezayir’de bulunduğu için, kendisine “Kayıkçı” denmiş; II. Osman’ın şehit edilişini (1622), IV. Murat’ın Bağdat kuşatmasını (1630), Halep Valisi Abaza Hasan Paşa’nın isyanını (1658), şiirlerinin, destanlarının konusu yapmıştır.
*En bilinen eseri, Sultan Murat Han’a asker olmak için dudağına tarağı saplayan ve bıyığı terlememiş diye kendini askere almayanlara ‘Bakın tarak duruyor mu? ‘ diye soran Genç Osman için yazığı Genç Osman Destanı’dır. (O genç Osman ki, şehit olan bayraktarın elinden kaptığı bayrağımızı canı pahasına Bağdat kalesinin burcuna dikmişti.)
GENÇ OSMAN
Genç Osman dediğin bir küçük uşak,
beline bağlamış ibrişim kuşak,
Askerin içinde birinci uşak,
Allah Allah deyip geçer genç Osman…
Genç Osman dediğin bir küçük aslan,
Bağdat’ın içine girilmez yastan,
her ana doğurmaz böyle bir aslan,
Allah Allah deyip geçer genç Osman…
Bağdat’ın kapısını Genç Osman Açtı,
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı,
Kelle koltuğunda üç gün savaştı,
Allah Allah deyip geçer Genç Osman…
Kayıkçı Kul Mustafa
KARACAOĞLAN (17. yy)
*Güney Anadolu’da, Toroslu Türkmen aşiretleri arasında yaşamıştır.
*Anadolu’nun bütün yörelerini dolaşmıştır.
*Aşk şairidir.
*Aşk dışında şiirlerinde tabiat, gurbet, sıla özlemi, ölüm de yer alır.
*Şiirlerinde hayalden çok gerçeğe rastlanır.
*Türkü, koşma, semai, varsağı, destan türlerinde şiirler söylemiştir. Genellikle 11’li, 8’li hece ölçüsü ve yarım kafiye kullanmıştır.
*Şiirleri mahalli kelimeler ve deyimler yönünden çok zengindir.
*Şiirlerinde açık, anlaşılır, içli ve özlü bir söyleyişi vardır.
*Karacaoğlan, halk şiirinin geleneksel yarım uyak düzenini ve yer yer de redifi kullanmıştır. Hece ölçüsünün 11’li (6+5) ve 8’li (4+4) kalıplarıyla yazmıştır. Bazı şiirlerinde ölçü uygunluğunu sağlamak için hece düşmelerine başvurduğu da görülür. Mecaz ve mazmûnlara çokça başvurması, söyleyişini etkili kılan önemli öğelerdir.
Karacaoğlan’ın 500 civarında şiiri olduğu tahmin edilmektedir. Ancak bunların pek çoğunda birbirine benzer dörtlük ve mısralara rastlanması, bir kısmının Karacaoğlan’a ait olmadığını veya birbirinin varyantı olabileceğini düşündürmektedir. Ona ait olduğu kabul edilen şiirlerdeki hâkim özellik şairin dış dünyayı, bilhassa sevgilisinin güzelliğini büyük bir samimiyetle dile getirmesidir. Âşık edebiyatının en belirgin özelliklerinden biri sayılan irticâlî söyleyiş yeteneği ve samimiyet Karacaoğlan’da pek çok halk şairinin ulaşamadığı bir seviyededir.
*Dinî motiflere çok az yer veren Karacaoğlan’da tasavvuf düşüncesi hemen hemen hiç yoktur. Bu durum eserlerinin “lâdinî” bir nitelik taşıdığını göstermekle beraber onun dine ve dinî unsurlara karşı saygısız yahut inançsız olduğu anlamına gelmez.
ÂŞIK ÖMER
*Medrese eğitimi almıştır.
*İlk şiirlerini aruzla ve Âdlî mahlasıyla yazmıştır.
*Çok seyahat etmiştir ve gittiği yerlerden koşma ve güzellemelerinde söz etmiştir.
*Heceyle yazdığı destan ve koşmalarında halk dilini kullansa da divan şiirinden gelen kalıplaşmış sözlere de yer vermiştir.
*Âşık tarzının divan şiirinden etkilenmesine, bu edebiyatın dil ve üslup özelliklerinin âşıklar arasında yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Geriye bırakmış olduğu 2000’den fazla şiirle Türk edebiyatının en çok yazan şairlerinden biri olarak tanınan Âşık Ömer hece vezniyle söylediği şiirlerde daha başarılıdır. Âşık Ömer divanının en önemli iki yazmasından biri Konya Mevlâna Müzesi Müzelik Eserler bölümünde bulunan, Hüseyin Ayvansarâyî’nin istinsah ettiği nüsha ile (Envanter nr. 99) şimdi Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan (Hacı Mahmud Efendi, nr. 5097) İstanbul Yahyâ Efendi Dergâhı nüshasıdır. Ayrıca cönklerde de pek çok şiirine rastlanmaktadır.
KATİBİ
*Yeniçeri şairlerdendir.
*Bağdat ve İran seferleriyle ilgili şiirleri vardır.
*Heceyle ve aruzla yazdığı şiirleri vardır.
*Sözcük seçiminde, sağlam kafiyeler bulmada, cinas düşürmede Gevheri ve Aşık Ömer kadar iyidir.
*Gevheri birkaç şiirinde ondan “üstat” olarak söz etmiştir.
* Aruz ölçüsü ile şiirler yazmış olması Arapça ve Farsça kelimeleri kullanması ve bilmesi adı ile örtüşen tahsilli bir şair olabileceği ihtimalini güçlendiren bir husustur.
KULOĞLU
*Yeniçeri şairlerindendir.
*IV. Murat için söylediği şiirler onun bu hükümdara oldukça yakın olduğunu gösterir.
*Şiirlerinde aşk, yiğitlik, hikmet temalarını işlemiştir.
*Gevheri’yi etkileyecek nitelikte lirik, epik şiirler söylemiştir.
YY
Gevherî
*İyi bir eğitim almıştır.
*Heceyi ve aruzu başarılı bir şekilde kullanmıştır.
*Aruzla yazdığı şiirlerdeki bazı yabancı sözcükleri, heceyle yazdığı şiirlerde kullanmıştır.
*Musiki ile de ilgilenmiş, besteler yapmış, kendi adıyla anılan bir makam bulmuştur.
*Tasavvufa yönelmemiş, sosyal konulardan çok bireysel konuları işlemiştir.
*Heceyle yazdığı şiirlerinde konuşma dilini kullanmış, halktan aldığı hayalleri, deyiş ve mecazları kullanmıştır.
Dertlî
*Çocukluğunda çobanlık yapan şair, babası ölünce sürüsünü ağaya kaptırmış ve gurbete çıkmıştır.
*Aslında mahlası Lütfi’dir ancak çileli bir yaşam sürdüğü için Dertli mahlasını kullanmıştır.
*Hem heceyi hem aruzu kullanmıştır.
*Bektaşi nefesleri de söylemiştir. En iyi şiirleri semaileri ve koşmaları arasındadır.
YY
Dadaloğlu
*Toroslarda göçebe olarak yaşayan Avşar Türkmenlerindendir.
*Kahramanlık şiirleri ile Köroğlu’na, aşk şiirleri ile Karacaoğlan’a benzer.
*Divan şiirinden etkilenmemiştir.
*Yalın ve içten bir söyleyişi, lirik ve epik bir anlatımı vardır.
*En başarılı olduğu şiirleri koçaklamaları arasındadır.
*Şiirlerinde Avşar Türkmenlerinin mücadele içinde geçen hayatlarını anlatmıştır.
Bayburtlu Zihnî
*İyi bir eğitim görmüştür.
*Divan-ı Hümayun kâtipliği yapmıştır.
*Hem heceyi hem aruzu kullanmıştır.
*Şiirlerinde farklı üsluplar kullanmıştır.
*Heceyle yazdığı şiirlerinde de genellikle ağır bir dil kullanmıştır.
*Şiirlerinde genelde memleket hasreti hâkimdir.
*Hicivleri de vardır.
*Divanı ve Sergüzeştname isimli bir mesnevisi vardır.
Erzurumlu Emrah
*İyi bir eğitim almıştır.
*Gezgin bir şairdir.
*Tasavvuf şiirine ağırlık vermiş, şiirlerinde ağır bir dil kullanmıştır.
*Divan şairlerinden etkilenmiştir.
*En iyi şiirleri koşmaları ve semaileri arasındadır.
Everekli Seyranî
*Tekke şairleri arasında da adı anılmaktadır.
*Hem hece hem aruzla yazdığı şiirleri vardır.
*En iyi şiirleri koşma, semai, destan, nefes ve devriyeleri arasındadır.
*Sosyal olayları sert bir dille hicvetmiştir.
Âşık Şenlik
*Saz şiirinde Anadolu ve Azeri geleneklerini birleştirmiştir.
*Anadolu saz şiirinde ve hikâye sınıflandırma geleneğinde yenilikler yapmıştır.
*Badeli âşıklardandır.
*Muamma, koşma ve atışmalarda ustadır.
*İslamî kavramları, tamlama ve nükteleri şiirde ustaca kullanmıştır.
*Sümmani ile atışmaları ünlüdür.
Ruhsâtî
*Bektaşi tarikatına mensuptur.
*Hem hece hem aruzla şiirler yazmıştır.
*Tasavvufla ilgili ahlaki, didaktik manzumeleri ve koşmaları önemlidir.
*Şiirlerinde Orta Anadolu ağızlarını kullanmış, şiirlerini içli bir dille söylemiştir.
*Düzgün ve yeni kafiyeler kullanmıştır.
Kağızmanlı Hıfzî
*Medrese eğitimi görmüştür.
*Koşma, semai, destan türlerinde şiirler söylemiştir.
*Şiirlerinin en ünlüsü genç yaşta ölen amcasının kızı Ziyade için yazdığı ağıttır.
*Gerçekçi bir söyleyişi, yalın bir dili vardır. *Şiirlerinde yaşadığı olayları ve tabiatı konu edinmiştir.
Bayburtlu Celâlî
*Medrese eğitimi görmüştür.
*Eşinin kundakta bir bebek bırakarak vefat etmesi üzerine söylediği ağıt ünlüdür.
*Destanları ve mizahi şiirleri önemlidir.
*Batakçı Destanı, Kalaust Destanı ünlü destanlarındandır.
Sümmanî
*Rivayete göre Bedahşan Emiri’nin kızı Gülperi’ye âşık olmuş ve onu aramak için uzun bir yolculuğa çıkmıştır. Kafkasya, Türkistan, Afganistan ve Hindistan’ı dolaşmıştır.
*Sümmani ve Gülperi için hala söylenen bir halk hikâyesi vardır.
*Atışmaları ünlüdür.
*Hem hece hem aruzla şiirler söylemiştir.
yy.
Âşık Veysel
*Cumhuriyet dönemi şairlerindendir.
*Yurdu gezip sazıyla şiirler söylemiştir.
*Köy enstitülerinde halk türküleri öğretmenliği yapmıştır.
*Didaktik şiirlerinin yanında doğa, özlem, aşk konulu şiirleri daha çok ilgi görmüştür.
Abdurrahim Karakoç
*Hece ölçüsünü ustalıkla kullanmıştır.
*Sosyal konuları, İslam’ı, gurbeti şiirleri işlemiştir.
*Serbest tarzda söylediği şiirler de vardır.
*Şiirlerinde halk diline ait kelime ve deyimler, şive taklitleri görülür.
*Taşlamaları da ünlüdür.
Şeref Taşlıova
*Binden fazla şiiri ve tasnif ettiği birçok halk hikâyesi vardır.
*İki yüzden fazla makamı bilmektedir.
*Çeşitli festival ve yarışmalarda çok sayıda birinciliği vardır. *UNESCO tarafından “yaşayan insan hazinesi” seçilmiştir.
Murat Çobanoğlu
*Kars’ta âşıklar kahvesi vardır.
*Babası, Kars’ın usta âşıklarından Gülistan’dır.
*Üç bine yakın şiiri ve ünlü âşıklarla atışmaları vardır.
Âşık Mahzunî Şerif
*Halk şairi ve bestecidir.
*Bektaşî kültürünün dünyaya tanıtılmasında önemli bir yeri vardır.
Âşık Feymani
*Adana’da çiftçilik yapmaktadır.
*Hem saz çalan hem de şiirler yazan bir halk şairidir.
*Tasavvuf şiirleri de yazmıştır.
*Ahu Gözlüm isimli şiir kitabı “Halk Şairleri Arası Eser Yarışması”nda mansiyon ödülü almıştır.
TASAVVUF EDEBİYATI
DİNİ TASAVVUFİ (TEKKE) EDEBİYATI TEMSİLCİLERİ
YUNUS EMRE 13.yy
*İyi bir eğitim görmüştür.
*Taptuk Emre’nin dergâhında tasavvufu öğrenmiştir.
*Tasavvuf onun için bir yaşama biçimidir.
*İlahilerinde tasavvuf, insanın nefsi ile olan mücadelesi, Allah yolunda olup dünya işlerinden uzak durma gibi konuları işlemiştir.
*Dostluk, kardeşlik, dünya malına ve geçici dünyaya bağlanmama, birbirini anlamak, hoşgörü onun için çok önemli kavramlardır.
*İnsanın görevi insan-ı kâmile ulaşmaktır.
*Dili oldukça sadedir.
*İlahilerinde hecenin 6’lı,7’li, 8’li kalıplarını kullanmıştır.
*Şiirlerinde anlam derinliği, duygu, mecaz ve düşünce zenginliği görülür.
Risaletü’n Nushiyye
Mesnevi biçiminde, aruz ölçüsü ile yazılmış bu eser 573 beyittir. Başta 13 beyitlik bir başlangıçtan sonra, kısa bir düz yazı vardır. Arkasından destanlar gelir. Destanlarda ruh, nefis, kanaat, gazap, sabır, haset, cimrilik, akıl konuları işlenir. Öğretici ve öğüt verici bir eserdir. Esere Kur’an-ı Kerim’den kıssalar eklemiştir.
Divan
*Şiirleri Divan’ında toplanmıştır.
HACI BEKTAŞI VELİ
Velâyetnâme: Hacı Bektaş Velî’nin hayatı, kerâmetlerini sosyal ilişkilerini anlatan hikâyelerden oluşmaktadır. Bu hikâyelerde Kur’ân, hadis, nasihat dolu anlatımlar bulunmaktadır.
Mâkâlât :Aslı Arapça olarak yazılmıştır. Bu eserde insanların anlayışları açısından kaç bölüme ayrıldığı, dört kapı kırk makam gibi yolun kurallarını anlatan bilgiler bulunmaktadır.
Kitabü’l Fevaid: Bu kitapta Ahmet Yesevî ile Hünkâr Hacı Bektaş Velî ilişkileri ve pek çok nasihat içerikli değerli sözler bulunmaktadır.
HACI BAYRAM VELİ 14.yy
*Medrese eğitimi almış ve Ankara’da müderrislik yapmıştır.
*Bayramilik tarikatının kurucusudur.
*Yunus Emre etkisinde ve halk diliyle yazılmış ilahileri vardır.
*Şathiye de yazmıştır.
KAYGUSUZ ABDAL 15 yy
*Bektaşi edebiyatının öncülerindendir.
*Hem hece hem aruzu kullanmıştır. Şiirlerinde mizah, alay unsuru görülür. Kapalı bir anlatımı vardır.
*Şiirlerinden, Melamilik zümresinden olduğu anlaşılır.
*Düz yazılarında yalın, akıcı bir üslubu vardır.
Manzum Eserleri:
Divân: Şiirlerin çoğunluğu gazeldir. Heceyle yazılmış şiirler de vardır. Hece ile yazılanlar daha çok şathiye karakterindedir.. Bazı şiirleri ise ilâhî ve nutuk havasındadır.
Gülistân: Vahdet-i vücudu anlatmakla başlar.Kâinatın ve Hz. Âdem’in yaradılışını uzun uzun hikâye eder. Kısas-ı enbiya, kısa olarak anlatıldıktan sonra belirli bir konu üzerinde
durulmaz. Tasavvufun çeşitli konuları, yer yer son derece heyecanlı bir üslûpla dile getirilir.
Mesnevî-i Baba Kaygusuz (I-II-III): Tasavvuf konulu mesnevilerdir. Coşkun bir lirizmle yazılmıştır.
Gevhernâme: 71 beyitlik kısa bir mesnevîdir. Eser Hz. Muhammed’i methetmek için yazılmıştır.
Minbernâme: 58 beyitlik küçük bir mesnevî’dir, nefsi bilmenin esas olduğu üzerine kurulmuştur.
Mensur Eserleri:
Budalanâme: Budalanâme’de “akl-ı maâş, akl-ı maâd, nefsi bilmek, gönül, mürşid…” gibi tasavvufî meseleler anlatılır.
Kitâb-ı Miglâte: Bu eser, kompozisyon bakımından oldukça değişiktir. Burada bir derviş, devamlı olarak uykuya dalmakta ve rüyasında, bazen geçmişte, bazen gelecekte seyahat etmektedir. Her defasında karşılaştığı şeytanla mücadeleye girip onu ma’lûb etmektedir. Eserde dervişin zaman zaman söylediği şiirler, coşkun bir lirizmin ifadesidir.
Vücûd-Nâme: İnsan vücûdunun çeşitli uzuvlarıyla, bazı dinî ve tasavvufî ve kozmik kavramlar arasında teşbihler yapan, münasebetler kuran bir eserdir.
Manzum-Mensur Karışık Eserleri:
Dil-güşâ: “Vahdet-i vücûd”u anlatan uzun bir mesnevî ile başlar. Eserde uzun Farsça bölümler vardır.
Saray-Nâme: Dünyaya gelmekteki amacın, ibadet etmek ve Allah’ı tanımak olduğu anlatılır.
EŞREFOĞLU RUMİ
*Şiirlerinde Yunus Emre’nin etkileri görülür. İlahileri, Yunus Emre’nin ilahileri ile oldukça benzerlik gösterir.
*Divan: Aruz ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eserdir. Didaktik ve lirik olarak yazdığı her tarzda şiiri vardır.
Divanda yer alan Müzekki’n Nüfûs isimli risalede yalın bir Türkçe ile yazılmış şiirler yer alır.
Pir Sultan Abdal 16.yy.
*Alevi-Bektaşi geleneğindeki yedi şairden biridir.
*Bütün şiirlerini hece ve dörtlüklerle yazmıştır.
*Saz eşliğinde şiir söyleyen bir tekke şairidir.
*Şiirlerinin bir bölümü siyasi içeriklidir.
*Lirik ve coşkun bir dili vardır.
Aziz Mahmut Hüdayi
*Medrese eğitimi almış ve medrese hocalığı yapmıştır.
*Divan-ı İlahiyat adlı eserinde şiirlerini toplamıştır. Hece ve aruzla yazdığı şiirler vardır.
*Tarikatname
Miraciye
Tecelliyat
Vakıat
Nefasü’l Mecalis
Erzurumlu İbrahim Hakkı 18YY
*Âlim, mutasavvıf ve şairdir.
*Tasavvufun yanında astronomi, geometri, matematik gibi ilimlerle de uğraşmıştır.
*Marifetname isimli eserinde birçok ilimle ilgili bilgi vermiş, hemen hemen her konuya İslami açıdan yaklaşmıştır.
*Divan-ı İbrahim Hakkı
*Kenzü’l Fütuh
*İnsan-ı Kamil
DİVAN EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ
Dil, konu ve biçim özellikleri açısından Divan Edebiyatı Arap ve Fars edebiyatı etkisi altında gelişen bir edebiyattır.
Eserlerinin tamamı yazılı olan bir edebiyattır.
Divan Edebiyatı’nda anonim özellikli ürünlere rastlanmaz.
Medrese kültürü altında şekillendiği için saray ve çevresi denilen yüksek zümreye hitap etmiştir.
Divan Edebiyatı soyut bir edebiyattır. İnsan, gerçekte olduğundan farklı ele alındığı için geniş halk kitlesinden kopuk bir edebiyattır. Divan Edebiyatı’nda gerçek hayat sahnelerine pek yer verilmemiştir.
Divan Edebiyatı’nda anlatılan şeyden ziyade anlatılış biçimi önemlidir.
Divan Edebiyatı eserlerinin dili oldukça ağırdır. Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalar anlatımda esas alınmıştır.
“Sanat için sanat” anlayışıyla eserler oluşturulmuştur. Asıl amaç söyleyiş güzelliğini yakalamaktır. Onun için konu geri planda kalmıştır.
Düzyazı (nesir) türünde eserler olmakla birlikte asıl nazımla (şiir) verilen eserler daha yaygındır.
Divan Edebiyatı’nda sanatlı ve süslü bir anlatım kullanılmıştır. Edebi sanatlara oldukça yer verilmiş, mecazlı bir anlatım oluşturma yoluna gidilmiştir. Sanat yapmak bir amaç halini almıştır. Duygu ve düşünceler mazmun denilen kalıplaşmış sözlerle dile getirilmiştir.
Şiirde nazım birimi olarak beyit kullanılmıştır. Şiirdeki anlam beyitte tamamlanır. Bütün güzelliği değil parça yani beyitin güzel olmasına önem verilir.
Divan şiirinde ölçü olarak aruz ölçüsü; uyak olarak da tam ve zengin uyak kullanılmıştır. Ahenk, önemli olduğu için redife de sık sık başvurulmuştur.
Özellikle kasidelerde padişahlara övgü ön plana çıkmıştır. Bunun nedeni ise padişahların Allah’ın yeryüzündeki gölgesi sayılmalarıdır.
Nesir yani düzyazı alanında tezkire, münşeat, mektup, tarih, gazavetname, şehrengiz, surname, seyahatname, sefaretname, pendname, mektup gibi türler ön plana çıkmıştır.
DİVAN ŞİİRİ VE GENEL ÖZELLİKLERİ
Divan şiiri, ilk örneklerini 13. yüzyılda vermiş 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gücünü kaybetmiştir.
Hoca Dehhani, divan şiirini başlatan kişidir. Anadolu sahasında din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir.
Kuralcı bir edebiyat olan Divan Edebiyatı’nda şiirin konu, tema, şekil ve sınırları önceden oluşturulmuştur.
Divan şiirinde soyut konular işlenmiş yaşamı ilgilendiren somut konulara bu şiirde pek yer verilmemiştir.
Din etkisinde bir edebiyat olduğu için tasavvufi konular en fazla işlenen konulardandır.
Divan şiirinde aşk en çok işlenen konudur. Bu aşk platonik bir şekilde verilir. Şairlerin karşılarında sürekli olarak vefasız ve merhametsiz bir sevgili yer alır.
Aşk derdiyle hoşem el çek ilacumdan tabip
Kılma derman kim helakim zehri dermanundadır.
Divan şiirinde “Sanat için sanat” anlayışı egemendir.
Yaşamdan kopuk bir edebiyattır. Hayaller, günlük yaşamın önüne geçmiştir.
İşledikleri konulara göre şiirler “münacat”, “tevhit”, “naat”, “methiye”, “hicviye”, “mersiye” gibi farklı türlere ayrılır.
Divan şiirinin nazım birimi beyittir. Bent ya da dörtlük nazım birimleri de kullanılmıştır.
Arapça ve Farsça sözler, tamlamalar yoğun bir şekilde kullanılmıştır.
Dil oldukça ağır, anlatım süslü, sanatlı ve ağdalıdır. Özellikle 16. yüzyıldan sonra dil iyice ağırlaşmıştır.
“Mazmun” denilen bütün şairlerin ortak kullandıkları klişeleşmiş ve kalıplaşmış sözler çok fazla kullanılmıştır. Duygu ve düşünceler bu kalıplaşmış sözlerle anlatılmıştır. Kaş için yay, boy için servi, yüz için ay, diş için inci gibi.
Divan şiirinde bütün güzelliği yerine parça güzelliğine (beyit güzelliği) önem verilmiştir. Divan şiirinde beyit bütünlüğü esas alındığından konu beyitte tamamlanmıştır. Her beyit kendi başına bir anlam taşır.
Anlamdan ziyade söyleyiş ön plandadır. Konudan çok konunun işleniş biçimi önemsenmiştir. Aynı konu birçok şair tarafından değişik biçimlerde anlatılmıştır.
Göz için kafiye esas alınmıştır.
Divan şiirinde en çok tam ve zengin uyak kullanılmıştır.
Anlam çok önemli olduğu için redife özellikle önem verilmiştir.
Divan şiirinde, “Mahallileşme”, “Türkiibasit” ve “Sebkihindi” akımlarının etkileri belirgin bir şekilde hissedilir.
Gazel en çok kullanılan nazım şeklidir. Ayrıca kaside, mesnevi, rubai, şarkı, tuyuğ, müstezat, kıt’a öne çıkan diğer nazım biçimleridir.
Şarkı ve tuyuğ nazım şekillerini divan şiirine Türkler kazandırmıştır.
Divan şiirinde şairler, son beyitte mahlaslarını söylemişlerdir. Kemalpaşazade ve Kadı Burhaneddin mahlas kullanmamışlardır. Nazım, kıta, rubai dışında bütün nazım biçimlerinde mahlas kullanılmıştır.
Divan Edebiyatı’nda şiirlerin başlığı yoktur. Şiirler, yazıldıkları nazım şeklinin ismiyle “gazel, kaside vb.” şekilde anılır. İsimlendirme, gazel nazım şeklinde uyak ve redife; kasidelerde ise betimleme bölümüne göre yapılmıştır.
Divan şiirinde Allah’ın birliği ve yüceliğini anlatan şiirlere “tevhid” adı verilir.
Allah’a karşı yakarışları anlatan şiirler “münacaat” olarak adlandırır.
Hz. Muhammed’i (SAV) övmek amacıyla genellikle kaside nazım şekliyle yazılan şiirlere “naat” denir.
Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan acı ve üzüntüyü dile getiren şiirler “mersiye”; bir kimseyi övmek amacıyla yazılan şiirler “methiye”, bir kimseyi yermek amacıyla yazılan şiirler “hicviye”; şairlerin kendini övmek amacıyla yazdığı şiirler de “fahriye” ismiyle adlandırılmıştır.
ARUZ ÖLÇÜSÜKapalı hece: Ünsüz ile biten hecelere kapalı hece veya uzun hece denir.Açık hece: Ünlüyle biten hecelere denir.Tefile (cüz): Dizede bölümlerden oluşan kısımdır.
Bahır (bahir) “kalıp”: Dizelerin bölümlerinden oluşan kalıba denir.
Takti: Açık ve kapalı hecelerin bulunmasına denir.
İmale: Açık heceyi kapalı yapmaya denir.
Zihaf: Kapalı heceyi açık yapmaya denir.
Ulama: Ünsüzle biten sözcüğün ünlüyle başlayan kelimeye ulanması
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
Kim bu denlu tutuşan odlare kılmaz çâre su
Kalıp:
Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lün
DİVAN EDEBİYATI ŞAİRLERİ (13 ve 19. yy)
HOCA DEHHANİ:(13.yy)
yüzyılda yaşamıştır.
İlk divan şairi olarak kabul edilmektedir..
Din dışı konular ele almıştır.
Divanı yoktur.
Eseri:
Selçuklu Şehnamesi (mesnevi):Selçuklu Sultanı Üçüncü Alaeddin Keykubad’ın takdirini kazanmış ve sultan tarafından bir “Selçuklu Şehnamesi” yazmakla görevlendirilmiştir. Şairin, Farsça olarak 20.000 beyitlik Selçuklu Şehnamesi yazdığı, ancak bu eserin günümüzde ele geçmediği söylenmektedir.
MEVLANA (13.yy)
Mutasavvıf
Eserlerini Farsça yazmıştır.
Aruz veznini kullanmıştır.
Mevlevi tarikatının kurucusu oğlu Sultan Veled’dir
Eserleri:
Mesnevi: Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin altı cilt (defter) ve yaklaşık 25.700 beyitten meydana gelen Farsça eserine Mes̱nevî adı verilmiştir. Eserin nazım şekli de mesnevidir.
Divan-ı Kebir: (gazeller ve rubailer)Dîvân-ı Kebîr (Büyük Divan) veya Dîvân-ı Şems-i Tebrizî, Muhammed Celâleddin-i Rûmî’nin söylediği ilahi aşk şiirlerinden oluşan, 44 bin 8 yüz 34 beyitlik (rubai beyitleri ile birlikte yaklaşık 50 bin beyit) nazım bir eserdir.
Fihi Ma Fih: Mevlânâ’nın sağlığında oğlu Sultan Veled veya bir başka müridi tarafından kaydedilen sohbetlerinin vefatından sonra derlenmesinden meydana gelen eserin adı yazma nüshalarında Esrâr-ı Celîl, Esrârü’l-Celâliyye, Kitâbü’n-Neṣâʾiḥ li-Celâliddîn, Risâle-i Sulṭân Veled gibi farklı şekillerde belirtilmiştir. Eser sonraki dönemlerde daha çok Fîhi mâ fîh adıyla tanınmıştır. “İçindekiler içindedir, ondaki ondadır, ne varsa ondadır” gibi anlamlara gelir.
Mecalis-i Seb’a: (yedi vaaz) Mevlana Celaleddin-i Rumi. Mecâlis-i Seb’a Mevlânâ’nın yedi vaazının veya öğüdünün not edilmesi ve meydana geldiği tahmin edilen Farsça-Arapça mensur eseridir.
Mektubat: Mektuplar anlamına gelen bu eser Mevlânâ’nın dost ve akrabalarına, özellikle de Selçuklu emir ve vezirlerine nasihat için yazdığı 147 adet mektuptan oluşur. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin ölümünden sonra, mektuplar bir araya getirilmiş ve bu esere de Mektûbât veya Mekâtîb adı verilmiştir.
SULTAN VELED: (13.yy)
Mevlana’nın oğlu ve Mevlevilik tarikatının kurucusudur.
Eserleri:
Divan
İbtida-name (Mevlana’nın hayatını ve hayat felsefesini anlatır.)
Rebab-name: 8000 beyit olan ve 1300-1301 yılında yazılan bu eser, Mesnevî vezni (fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün) ve etkisi ile yazılmıştır. İbtidâ-nâme ile hemen hemen aynı konular işlenir.
İntiha-name: 8300 beyiti bulan bu eser Sultan Veled’in üçüncü mesnevisidir. Bu da Mesnevî vezni ile yazılmış büyük bir öğüt kitabıdır.
Ma’arif: Farsça mensur bir eser olup, elli altı bölümden meydana gel miştir. Eserde Senâî ve Mevlânâ’dan şiirlere de yer verilmiştir
AHMET FAKİH (13.yy)
En önemli eseri Çarhneme’dir
Çarhname: Seksen üç beyitlik bir kasidedir. Dünyanın faniliğinden, dünya zevklerine kapılmanın yanlışlığından, kabir azabından ve mahşerden bahsederek ölümü hatırlatan, bunun yanında kanaat ve alçak gönüllülüğü vs. tavsiye eden dinî bir eserdir.
Kitab-ı Evsaf-ı Mesacidi’ş-Şerife: Mesnevidir. Hac yolculuğu sırasında gördüğü yerleri ve camileri anlatmıştır. İlk manzum seyahatname özelliği taşır.
ŞEYYAD HAMZA (13. yy)
13.yy Anadolu Selçuklular dönemi
Dini-Tasavvufi şiirler
Eseri:
Yusuf-u Züleyha (mesnevi) Konusunu Kur’an’dan aldığı mesnevisidir. Türk edebiyatında yazılmış olan ilk Yusuf u Züleyha mesnevisidir. Aynı zamanda Türk edebiyatında aşk konulu ilk mesnevidir.
Dastan-ı Sultan Mahmud: Manzume, Gazneli Devletinin en meşhur hükümdarı Gazneli Mahmûd ile bir derviş arasında geçen karşılıklı konuşmayı konu edinmektedir. 79 beyit tutarındaki bu küçük mesnevisinde, diğer şiirlerinde olduğu gibi, dünyanın faniliğini vurgulamaya çalışan Şeyyâd Hamza, kudretli bir hükümdar olan Gazneli Mahmûd ile yoksul dervişi, yani madde ile manayı karşılaştırarak, nefsine hükmetmesini bilen dervişin varlık ve ihtişam içinde olan sultandan üstün olduğunu vurgulamıştır.
AHMEDİ (14.yy)
Divan sahibi olan ilk şairimizdir.
Sade bir dil
Oğuz Türkçesi
Bursa için kaside yazmıştır.(şehrengiz)
Eserleri:
Divan
Cemşid-ü Hurşit (mesnevi): Çin hükümdarının oğlu Cemşîd rüyasında gördüğü kıza âşık olur. Bu kız Rum kayserinin kızı Hurşîd’dir. Aşk derdiyle günden güne eriyen Cemşîd babasını razı edemeyeceğini anlayınca dostu bezirgân Mihrâb ile birlikte sevdiğine kavuşmak için yollara düşer. Başından geçen binbir güçlük, cenkler ve mücadeleler sonunda sevdiğine kavuşan Cemşîd, Hurşîd’le evlenerek Çin’e döner ve daha sonra da babasının tahtına çıkar.
Türk edebiyatındaki ilk “Cemşîd ü Hurşîd” mesnevisi Ahmedî tarafından yazılmıştır. Ahmedî’nin, Sâvecî’nin mesnevisindeki gibi aruzun “mefâîlün mefâîlün feûlün” kalıbıyla kaleme alınan 4798 beyitlik eseri, bizzat şairi tarafından yapılan geniş ilâvelerle Selmân-ı Sâvecî’ninkinin alelâde bir tercümesi olmaktan çıkmış, telif denebilecek bir zenginliğe yükselmiştir.
İskendername (mesnevi): Ahmedî, Sultanın isteği üzerine mesnevisinin sonuna ilk manzum Osmanlı tarihi sayılabilecek 334 beyitlik bir Gazavatname eklemiştir.
Tervihu’l Ervah: Tıpla ilgili bir mesnevidir.
Mirkatü’l Edeb: Arapça-Farsça manzum lügattir.
ÂŞIK PAŞA(14.yy)
Asıl adı Ali olan Âşık Paşa, mutassavıf bir şairdir.
Selçuklu sarayında Farsçanın konuşulduğu bir dönemde Türkçeyi savunmuştur.
Eserleri:
Fakrnâme: Âşık Paşa’ya ait olduğu ancak son zamanlarda tesbit edilebilen tasavvufî muhtevalı 161 beyitlik bir mesnevidir. Roma ve Manisa kütüphanelerinde iki nüshası vardır. Eserde rengârenk bir kuş olarak tasvir edilen “fakr” sonunda Hz. Peygamber’i seçerek onda karar kılmaktadır.
Kimya Risalesi : Nazım-nesir karışık bir eserdir.
Vasf-ı Hâl: Otuz bir beyitten ibaret olan bu küçük mesnevinin Roma ve Manisa’da iki nüshası bilinmektedir. Mesnevide şairin adı geçmemekle beraber eserin Garibnâme’nin sonunda yer alması, Âşık Paşa’ya ait olduğu fikrini kuvvetlendirmektedir.
Garipname: 12.000 beyitlik bu mesnevi, on bölümden oluşmaktadır. Dinî, tasavvufi ve öğretici nitelikler taşıyan eser, halkı eğitmek maksadıyla Türkçe olarak yazılmıştır. Eser, sade dili sayesinde asırlar boyunca çok geniş bir okur kitlesine hitap etmiştir. 1330 yılında aruzla yazılan eserin sade bir dili vardır.
KADI BURHANEDDİN (14.yy)
14. yüzyıl divan şairidir.
Tuyuğlarıyla ünlüdür.
Sivas’ta beylik de yapan şair, bir savaşta esir düşerek ölmüştür.
Şiirlerinde dünya zevklerini konu edinmiştir.
Eseri:
Divan
NESİMİ(14.yy)
14. yüzyıl divan şairidir.
Azeri sahası şairlerindendir.
Tasavvuftan etkilenmiştir.
Sade bir dille, halka ulaşmaya çalışmıştır.
İnancı nedeniyle derisi yüzdürülerek öldürülmüştür.
Eseri:
Divan
GÜLŞEHRİ (14.yy)
*Sade bir Türkçeyle yazmış, Türkçeyi sanat dili haline getirmeye çalışmıştır.
Mantıku’t Tayr: “Kuşların konuşması” anlamına gelen “Mantıku’t Tayr” adlı tasavvufi alegorik mesnevisinde Kaf Dağı’na ulaşmak isteyen kuşların Hz. Süleyman’ın kuşu olan Hüthüt’ün önderliğinde yaptıkları yolculuğu anlatır. Manṭıḳu’ṭ-ṭayr’da vahdet-i vücûd inancını anlatmıştır. Buna göre var olan sadece vücûd-ı mutlaktır.
Tasavvufi alegorik mesnevi
Eserleri:
Mantıku’t Tayr Farsçadan çeviri
Felekname: İlhanlı Hükümdarı Hazan Han adına sunulmuş Farsça bir mesnevidir. Eser insanın nerden gelip nereye gideceğini anlatır.
Aruz Risalesi: Farsça yazılmıştır.
Keramet-i Ahi Evran: Türkçe mesnevidir.
HOCA MESUT(14.yy)
14. yüzyılda yaşamış divan şairidir.
Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur.
Süheyl ü Nevbahar : Diğer adı Kenzül Bedayi’dir. Aşk konulu mesnevidir. Yemen padişahının oğlu Süheyl ile Çin imparatorunun kızı Nevbahar’ın aşkı anlatılmıştır.
Ferhengname-i Sadi: İranlı Sadi’nin Bostan adlı eserinden çeviridir. Tasavvufi bir mesnevidir.
ŞEYHİ (15.yy)
15. yüzyılın en güçlü divan şairidir.
Tasavvuftan etkilenmiştir.
Harname adlı 126 beyitlik sembolik mesnevisiyle tanınmıştır.
Bir fabl olan Harname’de şair, bir eşekten hareketle tasavvufi ve toplumsal bir hiciv örneği vermiştir.
Eserler:
Harname: Divan edebiyatı şairi Şeyhî tarafından kaleme alınmış mesnevi 126 beyitten oluşmaktadır. Aynı zamanda bir hekim olan Şeyhî; Çelebi Mehmed’i tedavi edince, Çelebi Mehmed ona bir köy hediye eder. Köye doğru yola koyulan Şeyhî, yolda eşkıyalar tarafından soyulur ve dövülür. Bunun üzerine Harnâme’yi kaleme alır. Eserde toplumun kötü yönlerini hicvetmekte; fakat bunu mizahi bir üslup ile yapmaktadır. Har eşek demektir ve eser, Türk edebiyatının ilk fabl örneği olarak kabul edilir.
Feilatün mefailün feilün kalıbıyla yazılmıştır.
Hüsrev-ü Şirin: Farsçadan çeviri mesnevi
Divan
AHMET PAŞA (15.yy)
Fatih Sultan Mehmet’in hocasıdır.
Aşık Çelebiye göre birkaç fesatçının iftirasına uğramış hapse atılmıştır.
“Kerem Kasidesi” 35 beyitlik kasideyi padişaha sunmuş ve affedilmiştir.
Eseri: Divan
NECATİ BEY (15.yy)
Mahallileşme akımını başlatmıştır.
Atasözleri, halk söyleyişleri
Türkçenin şiir dili olmasında katkıda bulunan şairlerdendir.
Eseri: Divan
SÜLEYMAN ÇELEBİ (15.yy)
Vesiletü’n Necat (kurtuluş vesilesi) mesnevi
Hz. Peygamberin hayatı anlatır (Mevlit- doğmak)
Eseri: Vesiletü’n Necat (kurtuluş vesilesi) mesnevi
ALİ ŞİR NEVAİ (15.yy)
Çağatay edebiyatı
Düşünür ve devlet adamı
Hamse sahibidir.
Eserleri:
Divan
Muhakemet’ül Lugateyn (Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu savunur.)
Mecalisü’n Nefais (İlk Tezkire)
Mizan’ül Evzan (Aruz vezniyle ilgili teorik bir eser)
TAŞLICALI YAHYA (16.yy)
Şah u Geda (mesnevi)
İstanbul ve Edirne için kasideler yazmıştır. (Şehrengiz)
BAĞDATLI RUHİ(16.yy)
16. yüzyılda yaşamıştır.
Azeri sahası şairidir.
Toplumsal konuları işleyen ilk bir şairdir.
Divan’ındaki terkib-i bend’iyle tanınır. Üzerine üç yüzden fazla nazire yazılan bu “terkib-i bent”e en güzel nazireyi Ziya Paşa yazmıştır.
Eseri: Divan
FUZULİ (16.yy)
Azeri- Bağdat-Kerbela
Azeri Türkçesi- Farsça- Arapça
Gazel-Acı- İlahi Aşk
Su Kasidesi
Leyla ile Mecnun
Tasavvufun etkisiyle, beşeri aşkı ilahı aşka ulaşmak için bir basamak olarak değerlendirmiştir; bundan dolayı şiirlerini acı çekmenin insanı olgunlaştıracağı düşüncesiyle yazmıştır.
Eserleri:
Divan (Azeri Türkçesi- Farsça- Arapça)
Leyla ile Mecnun (mesnevi)
Şikayetname (mektup)
Hadikatü’s Süeda (Kerbalayı anlatır)
Hadis-i Erbain Tercümesi (Kırk Hadis)
Beng-ü Bade
Enisü’l Kalb
Rind ü Zahit
Sakiname
BAKİ(16.yy)
Sultanü’ş Şuara (şairler sultanı)
Osmanlı sahasında en olgun şairdir.
Gazel
Din adamı olmasına rağmen din dışı konularda şiirler yazmıştır.
Rindane bir şaridir
Kanuni Mersiyesi
Mesnevi yazmamıştır.
Mahalileşme akımının etkisiyle sade İstanbul Türkçesiyle şiirler yazmış bir öncü isimdir.
Eserleri:
Kanuni Mersiyesi
Divan
Fezail-i Cihat (Arapçadan tercüme)
Fezail-i Mekke (Arapçadan tercüme)
Hadis-i Erbain Tercümesi (Kırk Hadis)
ZATİ
16. yüzyılda gazel ve kaside türlerinde eserler veren önemli divan şairlerimizdendir.
Eserleri:
Şem ü Pervane, Ahmed ü Mahmud, Ferruhname, Siyer-i Nebi, Fal-i Kur’an, Şehrengiz
SEHİ BEY
Şair ve Anadolu sahasının ilk tezkire yazarı olan Sehî Bey, Edirne’de doğdu. Asıl adı belli değildir. Kimi kaynaklara göre devşirme olduğu ifade edilir. Şairlik bakımından zayıf olmakla birlikte, onu önemli kılan Heşt Behiş adlı tezkiresidir. 241 şair
LATİFİ
Latîfî, Kastamonu doğumlu 16. yüzyıl divan edebiyatı şairi. Asıl adı Abdüllatif’tir. Öğrenimini tamamladıktan sonra, kâtiplik göreviyle İstanbul, Belgrad, Mısır ve Rodos’ta bulundu. 1582 yılında Mısır’dan Yemen’e giderken bindiği geminin batması sonucu öldü. Anadolu’da Sehî Bey’in Heşt Bihişt’inden sekiz yıl sonra yazılmış olan ikinci tezkire Latîfî Tezkiresi’dir. “Tezkiretü’ş-şuara” veya “Tabsıra-i Nuzemâ” olarak da bilinen eser, bir mukaddime, üç fasıl ve bir hâtimeden oluşur. Tamamlandıktan sonra devrin hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’a sunulmuştur.
HAYALİ
Heyecan ve hisse çok değer veren bir şairdir.
Tasavvufi şiirleri olmakla birlikte tasavvufi bir şair değildir.
Eseri:
Divan
NEV’İ
Edebiyatımızda sade dilli ve samimî duygular bulunduran gazelleri ile tanınmıştır.
Âşıkane söyleyişi vardır.
Eserleri:
Dîvan, Hasb-ı Hâl, Tercüme-i Hadîs-i Erbain
NEF’İ (17.yy)
Hicivleriyle meşhurdur. Ölümü de bu sebepledir.
Kaside ustasıdır.
Sebk-i Hindi
Dili ağırdır.
Eserleri:
Divan
Siham-ı Kaza (kaza okları)
NABİ (17.yy)
Hikemi (öğretici)
Toplumun aksaklıklarını eleştirmiştir.
Dili sadedir
Şeyhü’ş Şuara (şairlerin şeyhi)
Eserleri: Divan
Hayriye (oğlu için yazdığı, didaktik mesnevi)
Hayrabad (mesnevi)
Tuhfetü’l Haramayn (gezi yazıları)
Surname
AZMİZADE HALETİ
17. yüzyılda rubaileriyle ün yapmıştır.
Rubai nazım şeklini edebiyatımızda kullanan en usta şairdir.
Rubailerini Divan’ında toplamıştır.
Eserleri:
Divan
Sakiname
Münşeat
NAİLİ
Gazel tarzına yeni bir söyleyiş, yeni bir tarz, yeni bir hava getirmiştir. Şarkının ilk örneklerini yazmıştır.
Sebk-i Hindi tarzının divan edebiyatındaki ilk temsilcisidir.
Eseri:
Divan
KÂTİP ÇELEBİ
Coğrafi yapıtların en önemlisi olan Cihannüma Osmanlı coğrafyacılığında yeni bir çığır açmıştır. Sade nesir türünün temsilcisidir.
Cihannümâ: Coğrafya mevzuunda yazılmıştır.
Fezleke: Kâtib Çelebi’nin tarihle ilgili mühim eseridir. Fezleke Arapça yazılmış bir umumî tarih kitabıdır.
3.Keşf üz-Zünûn an -Esâmi’il-Kütübi ve’l-Fünûn: Büyük bir bibliyografya kamusu olup 20 yılda meydana getirilmiştir. 14.500 kadar kitap ve risale kaydedilmiş
Mizan ül-Hakk fi’İhtiyar il-Ahakk: Kâtib Çelebi’nin en son eseri olup, 1656’da te’lif olunmuştur.
NERGİSİ
Nergisi Divan Edebiyatımızın aşırı derecede süslü, sanatlı nesirlerini yazdı.
Kısa bir cümleyle anlatılabilecek düşünceyi alabildiğine uzatarak süsleyerek karmaşık bir dille kaleme aldı.
Nergisi’nin ünlü eseri Hamse mensur şeklinde yazılan ilk hamse
Nihalistan İksiri,
Saadet,
Meşakul’uşşak,
Kanun ü Reşat ve
Gazevatı Mesleme
adlı beş kitaptan meydana gelmiştir. Bu kitaplarda cömertlik, aşk, ders alınacak durumlar, konukseverlik, tövbekârlık konularını işlemiştir.
EVLİYA ÇELEBİ
yüzyılın önde gelen gezginlerinden biri olan Evliya Çelebi, elli yılı aşkın süre boyunca Osmanlı topraklarını gezerek gördüklerini Seyahatname adlı eserinde toplamıştır. 10 ciltten oluşur. Köroğlu adını ilk kez kullanmıştır.
NEŞATİ
Kasidelerinde Nef’î’nin etkisi görülür.
Divan edebiyatının Sebk-i Hindî tarzının öncülerindendir.
Eserleri:
Dîvân, Hilye, Edirne Şehrengîzi, Şerh-i Müşkilât-ı Urfî
ŞEYHÜLİSLAM YAHYA
Gazel nazım şeklinde üstat olarak tanınmış, onun bu alandaki başarısı daha sonra Nedim gibi bir şair tarafından bile kabul ve takdir edilmiştir.
Eseri:
Divan
NEDİM (18.yy)
yüzyıl Divan şairidir.
Zevk ve eğlence şairidir.
İstanbul’un gezinti ve eğlence yerlerini şiirlerinde anlattığı için “İstanbul Şairi” olarak anılmaktadır.
Lale Devri’nin canlı, eğlenceli yaşamını şiirlerine aktarmıştır.
Dini şiiri yoktur.
Şarkı nazım şeklindeki eserleriyle sevilmiştir.
İstanbul Türkçesiyle başarılı gazel, kaside ve şarkılar yazmıştır.
Şiirlerinde halk dilinde yer alan deyim ve sözcükleri kullanmıştır.
Mesnevisi yoktur.
Mahallileşme akımının etkisiyle hece ölçüsüyle bir “türkü” yazmıştır.
Eseri:
Divan
ŞEYH GALİP (18.yy)
Divan şiirinin son büyük şairidir.
Mevlevi şeyhidir.
Sebk-i Hindi akımının temsilcisidir
Ağır bir dili vardır.
Eserleri:
Divan
Hüsn ü Aşk (mesnevi)
SÜNBÜLZADE VEHBİ
Kasidelerinde Nefî’yi, gazellerinde Bâkî ve Nâbî’yi taklit eden şair, daha çok mesnevileriyle tanınmıştır.
Eserleri:
Lutfiyye, Tuhfe-i Vehbi, Nuhbe-i Vehbi, Şevkengiz
ENDERUNLU FAZIL
Mahallileşme ve halka yaklaşma akımının önemli temsilcilerinden sayılır.
Eserleri:
Divan, Hubanname, Defter-i Aşk, Çenginame, Zenanname
FITNAT HANIM
. Divan edebiyatının ilk kadın şairi
Nazım tekniğine olan hâkimiyeti, ifade kuvveti şiirlerinde kendini gösterir.
Kaside ve benzeri geniş çerçeveli manzumelerden çok, gazel, kıt’a, rubai gibi küçük hacimli şiirler yazmayı tercih etmiştir.
Eseri:
Divan
YÜZYIL
Bu yüzyılda divan edebiyatı çökmeye ve çözülmeye başlamıştır.
ENDERUNLU VASIF
Nedim’in etkisinde olan sanatçının dili sade, üslubu içten ve doğaldır. Nedim’den sonra en büyük şarkı yazarıdır.
Mahallileşme akımının bu yüzyıldaki en önemli temsilcisidir.
YENİŞEHİRLİ AVNİ
Mesnevinin ilk üç cildini Türkçeye çevirdi.
Âb-nâme: Bahâriyye Mevlevihânesi‟nde çekilen susuzluğu dile getiren manzum-mensur dilekçe mahiyyetindeki eser, II. Abdulhamid‟e sunulmuĢ ve Eşref Gazetesi‟nde yayınlanmıĢtır.10 Su ile ilgili mazmunları sıralaması açısından dikkat çekicidir.
KEÇECİZADE İZZET MOLLA
Devrin son üstadı kabul edilir.
Eserleri:
Bahar-ı Efkâr, Hazan-ı Asar, Mihnetkeşan, Gülşen-i Aşk
DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ VE TÜRLERİ
1.Beyitlerle Kurulan Nazım Biçimleri
Gazel:
“Beyitlerle âşıkane sohbet etmek”
En çok kullanılan nazım biçimidir.
Aşk, sevgi, güzellik ve içki konularında yazılır. Liriktir.
Gazel 5-15 beyitten oluşur
Genellikle konu bütünlüğü olmaz.
“yek ahenk” aynı konuyu işleyen beyitlerden oluşan gazel
“yek avaz” aynı söyleyiş güzelliği olan gazel
İlk beytine “matla”
Son beytine “makta”
Genellikle son beyit olur “mahlas beyti”
“beytül gazel” “şah beyit” (en güzel beyit)
“aa, xa, xa, xa, xa, xa”
Fuzuli, Baki, Nedim, Necati, Taşlıcalı Yahya, Naili, ve Şeyh Galip önemli gazel şairleridir.
Aşıkane: Aşkla ilgili acı, keder, yakarış, yakınma gibi içli duyguların anlatıldığı gazellere “âşıkane gazel” denir. Fuzuli bu tür gazellerin ustasıdır.
Rindane: Dünya malına, şan ve şöhrete önem vermemeyi, yaşamaktan zevk alma düşüncesini anlatan gazellere “rindâne gazel” denir. Bakî’nin gazelleri bu tür gazellerin örneğidir.
Şuhane: Sevgiliyi ve aşkın zevklerini zarif, çapkınca bir tarzda anlatan gazellere ise “şûhâne gazel” denilmiştir. Nedim bu tür gazelde rakipsizdir.
Hikemi: Nabi’nin gazellerinde olduğu gibi, özlü sözlerle hayat dersi veren ya da ahlakla ilgili öğütler aktaran, öğretici gazeller “hikemî gazel” adını alır.
Kaside:
“Kastetmek yönelmek”
Doğuş yeri Arap edebiyatıdır.
Bölümleri vardır
Türk edebiyatında, din ve devlet büyüklerini övmek için yazılan şiirlerdir.
33-99 beyitten oluşur.
“aa, xa, xa, xa, xa, xa”
İlk beytine matla
Son beytine makta
En güzel beytine beytü’lkasid
Mahlas beytine de taç beyit denir.
Nefi kasideleriyle meşhurdur.
Kasidenin Bölümleri:
a)Nesib (Teşbib) : Giriş “tabiat tasviri”
b)Girizgah (giriz): Asıl konuya giriş
c)Medhiye : Kasidenin sunulduğu kişiye övgü
d)Tegazzül : Gazel
e)Fahriye : Şair kendini över
f)Dua : Kasidenin yazıldığı kişiye dua edilir
Konularına Göre Kasideler:
Tevhit :Allah’ın Birliği
Münacaat :Allah’a yakarışı
Medhiye :Övgü
Hicviye :Yergi
Mersiye :Ölüm acısı
Cülusiyye : Padişahın tahta çıkması
Suriyye : Düğün-sünnet
Mesnevi:
“ikili, ikişer, ikişer”
İran edebiyatı bize gelen bir türdür.
Hikâye ve romanın yerini almıştır.
En uzun nazım biçimidir. 20, 25 bin beyte kadar çıkabilir.
Bölümleri var: Ön söz, tevhit, münacat, naat, miraciye, 4 halife için övgü, eserin sunulduğu kişiye övgü, yazış sebebi, asıl konu, son söz
Kafiye: aa, bb, cc, dd, ee…
Hamse: Beş mesneviden oluşan esere hamse denir.
Mevlana, Fuzuli, Şeyhi, Nabi, Şeyh Galip önemli hamse şairlerimizdir.
Önemli Mesnevilerimiz:
Kutadgu Bilig : Yusuf Has Hacip
Leyla vü Mecnun : Fuzuli
Hüsrevü Şirin, Harname : Şeyhi
Yusuf-ü Züleyha : Şeyyad Hamza
İskendername :Ahmedi
Hüsn-ü Aşk : Şeyh Galip
Vesilet-ün Necat : Süleyman Çelebi
Mantık-ut Tayr : Gülşehri
Hayriye : Nabi
Kıta:
İki beyitten oluşur.
Kafiye düzeni xa xa
Dörtlük de denir.
İlm kesbiyle pâye-i rif’at
Ârzû-yı muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne var âlemde
ilm bir kîl ü kâl imiş ancak
(Fuzulî)
Müstezat:
Kelime anlamı “artmış, çoğalmış” dır. (ziyade kökünden)
Gazelin uzun dizelerine kısa bir dize eklenerek yazılır.
Kısa dizelere ziyade denir.
Gazele benzer.
Kafiye düzeni şöyledir: a(b) a(b), x(x) a(b), x(x) a(b). .
Türk edebiyatında tesbit edilen ilk müstezad örnekleri XIV. yüzyıl şairi Nesîmî’ye aittir. Daha sonra gelen belli başlı müstezad şairleri Şeyhî, Ali Şîr Nevâî, Necâtî, Rûhî-yi Bağdâdî, Nâilî, Nâbî, Nedîm, Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Şeyh Galib, Enderunlu Fâzıl,
Türk edebiyatında en fazla müstezad yazan şair kırk beş adet şiiriyle Müstakimzâde’dir.
Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figanın
Zabt eyle dehânın
Hançer gibi deldi yüreğimin tfğ-i zebanın
Te’sir-i lisânın
Ah eylemeğe başladı âyâ bu ne halet
Nolsun bu hararet
Bilmem yine bir derd mi var bülbül-i canın
Ol mürg-ü nihânın
Âh etse nola bülbül-i dil meşhedim üzre
Tâ mahşer olunca
Çok çekti gam-ı harını gülzâr-ı cihanın
Bu bâğ-ı fenanın
İzzet ne şeker çiğnedi tût? gibi bilmem
Açmış yeni bir söz
Reşk ile sulandı yine ağzı şuarânın
Sınf-ı fusehânın
(İzzet Molla)
2.Bentlerle Kurulan Nazım Biçimleri
A) Tek Dörtlükler:
1.Rubai:
İran menşeilidir
Tek dörtlükten oluşur. “aaxa” kafiye düzeni
Kendine özgü aruz ölçüleriyle yazılır.
Rubailerde şair dünya görüşünü, felsefesini, tasavvufi düşüncesini, maddi ve manevi aşkını, özlü bir biçimde işler.
Ömer Hayyam, Mevlana, Nabi, Nedim, Yahya Kemal, Arif Nihat Asya
Esrârını dil zamân zamân söyler imiş
Hengâme-i gamda dâstân söyler imiş
Aşk ehli olup da mihnet-i hicrâna
Ben sabr iderin diyen yalan söyler imiş
(Azmîzâde Hâletî)
2.Tuyuğ (Tuyuk)
Türklerin kazandırmış olduğu bir nazım türüdür.
Maninin karşılığı sayılabilir.
Tek dörtlüktür.
“aaxa” kafiye düzenindedir.
Manide olduğu gibi cinaslı uyak kullanılır.
“Fâilâtün, Fâilâtün, Fâilün” sadece bu kalıpta yazılır.11’li heceye denk gelir, mani ise yedili heceyle yazılır.
Rubaide işlenen konular tuyuğda da işlenir.
Kadı Burhaneddin, Nesimi, Ali Şir Nevai
Ozini eşşeyh gören serdâr olur
Enelhak dâva kılan berdâr olur
Er oldur, Hak yolma, baş oynaya,
Döşekte ölen yiğit murdar olur.
Kadı Burhaneddin
B) Musammatlar:
Musammatlar dört ya da daha fazla mısralı bentlerden oluşan şiirlerdir.
Dörtlüler:
Murabba: (rabia)
Dört mısralık bölümler
3-7 bent
Aruzun her ölçüsüyle yazılabilir.
Her konu işlenebilir. Özellikle felsefi konular ve aşk…
aaaabbbaccca ya da bbbacccaddda
Nedim , Fuzuli
Şarkı:
Türklerin kazandırdığı bir türdür. İlk örneklerini Naili vermiştir.
Bestelenmek için yazılır.
Bent sayısı azdır.
Konu: aşk, sevgi, sevgili, içki ve eğlence
Kafiye murabba gibi ama farklı da olabilir.
Nedim, Enderunlu Vasıf, Enderunlu Fazıl ve Yahya Kemal
Terbi:
Dörtleme, dörtlü duruma getirme
Bir gazelin beyitlerinin üstüne ikişer dize eklenerek yapılır.
Terkib-i Bent:
Bent sayısı 5-10 arasında değişir.
Vasıta beyti her bendin sonunda değişir.
Felsefi ve sosyal düşünceler ele alınır.
“Kanuni Mersiyesi” terkib-i bent
Bağdatlı Ruhi, Ziya Paşa
Terci-i Bent: (tercih edilerek değişmiyor)
Vasıta Beyti Değişmez
Daha çok Allah’ın varlığı, birliği, kâinatın sonsuzluğu gibi konular işlenir.
DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
A-BEYİTLERLE B-TEK DÖRTLÜK C-BENTLERLE OLAN
1-GAZEL 1-TUYUĞ 1-MURABBA
2-KASİDE 2-RUBAİ 2-ŞARKI
3-MESNEVİ 3-TERBİ
4-KIT’A 4-MUHAMMES
5-MÜSTEZAT 5-MÜSEDDES
6-MÜSEBBA
7-MÜSEMMAN
8-MÜTESSA
9-MU’AŞŞER
10-TERKİB-İ BENT
11-TERCİ-İ BENT
Yorumlar
Yorum Gönder