HALK EDEBİYATI
HALK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ
*Genellikle yarım kafiye, cinaslı kafiye ve redif kullanılmıştır.
*Saz şairleri, şiirlerini genellikle doğaçlama söylerler.
*Halk dili kullanılır.
*Ölçü hece ölçüsüdür. Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
*Hecenin daha çok 7’li, 8’li , 11’li kalıpları kullanılır.
*Konular genelde günlük hayattan alınmıştır. Aşk, ölüm, ayrılık, kıskançlık, gurbet, hasret, yiğitlik, doğa sevgisi gibi konular işlenmiştir.
*Halk şairlerinin hayat hikâyeleri ve şiirleri cönk adı verilen eserlerde buluşur.
*Saz şiirinde âşık son dörtlükte kendi adını kullanmasına tapşırma denir..
*Anonim Halk Edebiyatı
*Âşık Edebiyatı
*Tekke Edebiyatı
Anonim Halk Edebiyatı
Nazım Biçimleri
Mani
*Tek dörtlükten oluşur.
*Mani söylemek halk arasında; mani düzmek, mani yakmak, mani atmak olarak kullanılır.
*Mani söyleyene manici, en iyi mani söyleyene manici başı denir.
*Kafiye düzeni aaxa biçimindedir.
*Aşk, yergi, öğüt gibi konular işlenir.
*Asıl düşünce son iki dizededir.
Atma bana taş ile
Gözüm dolu yaş ile
Ben nereye gideyim
Bu sevdalı baş ile
Düz Mani:
7 heceli 4 dizeden oluşur. Kafiye düzeni aaxa biçimindedir.
Yemenimin uçları
Çıkamam yokuşları
Selam edin yârime
Yedi dağın kuşları
Kesik Mani (Cinaslı Mani): Birinci dizesi 7 heceden az olan manilerdir. Dizeleri cinaslı uyaklarla kurulduğu için bunlara cinaslı mani de denir.
Kuleden
Ses geliyor kuleden
O kaş o göz değil mi
Beni sana kul eden
Yedekli Mani (Artık mani):
Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen manilerdir.
İlkbahara yaz derler
Şirin söze naz derler
Kime derdim söylesem
Bu dert sana az derler
Kendin ettin kendine
Yana yana gez derler
Deyiş Mani: İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir. Soru yanıt şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı şekilleri de vardır.
Adilem sen naçarsın
İnci mercan saçarsın
Dünya deniz olanda
Gönlüm nere kaçarsın
Ağam derim naçarım
İnci mercan saçarım
Dünya deniz olunca
Ben kuş olup kaçarım
Adilem sen naçarsın
La’l ü gevher saçarsın
Ben bir şahin olunca
Yavrum nere kaçarsın
Ağam derim naçarım
La’l ü gevher saçarım
Sen bir şahin olunca
Ben yerlere kaçarım
Adilem sen naçarsın
La’lü gevher saçarsın
Ben azrail olunca
Kuzum nere kaçarsın
Ağam derim naçarım
La’l ü gevher saçarım
Sen azrail olunca
Ben cennete kaçarım
Türkü
*Ezgiyle söylenen bir nazım şeklidir. Söyleyeni belli olanlar da vardır.
*Hece ölçüsüyle ve yalın bir dille söylenir.
*Hecenin bütün kalıplarıyla söylenebilir.
*Asıl sözlerin yer aldığı bölüme “bent”, nakarat kısmına “kavuştak” denir.
*Aşk, hasret, ölüm, gurbet gibi konular işlenir.
*Halk arasında “yır” olarak da bilinir.
Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun,
Gördün güzelleri beni unuttun,
Sılaya gelmeye yemin mi ettin.
Gayri dayanacak özüm kalmadı,
Mektuba yazacak sözüm kalmadı.
Ninni
*Çocukları uyutmak amacıyla söylenen, kendine özgü bir ezgisi olan şiirlerdir. Çoğunlukla tek dörtlükten oluşur. Divanı Lügatit Türk’te “balubalu” olarak isimlendirilmiştir.
Uzaktan ses duyulmaz
Taş sert ise oyulmaz
Her şeye doyulur da
Benim yavruma doyulmaz
Ağıt
*Ölen kişinin arkasından söylenen, onun ölümünden duyulan acıyı anlatan şiirlerdir. Sel, deprem gibi afetlerle ilgili söylenen ağıtlar da vardır. Genellikle hecenin 7’li 8’li kalıplarıyla söylenir.
İlkbaharda her çiçekler bezeri,
Sonbaharda döker yaprak gazeli,
Kardeşim şehit olmuş nerde mezarı?
Felek beni taşa çaldı neyleyim.
Felek sille vurdu ben oldum sersem,
İyi olmaz dediler her kime sorsam,
Varsam da hekime muayene olsam,
İyi olmadık derdi hekim neylesin.
Âşık Edebiyatı Nazım Biçimleri
Koşma
*Halk edebiyatının en yaygın nazım biçimidir.
*Genellikle hece ölçüsünün 11’li kalıbıyla, 3-5 dörtlük arasında söylenir.
*Koşmalar konularına göre ve yapılarına göre çeşitlerine ayrılır.
Güzelleme
Övgü amaçlı yazılan şiirlerdir. Genellikle sevgilinin güzelliği anlatılır. Başka birini ya da doğayı öven güzellemeler de vardır.
Nasıl vasfedeyim güzelim seni
Rumeli Bosna’yı değer gözlerin
Dünyaya gelmemiş eşin akranın
İzmir’i Konya’yı değer gözlerin
Kimsede görmedim sendeki nazı
Tunus Tırablus Mısır Hicaz’ı
Kars’ı Kağızman’ı Acem Şiraz’ı
Girid’i Yanya’yı değer gözlerin
Koçaklama
Konusu kahramanlık, yiğitlik, savaş olan koşmalardır.
Dadaloğlu ve Köroğlu en çok koçaklama söyleyen şairlerdir.
Benden selam olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Taşlama
Bir kişinin, bir yerin, bir topluluğun kusurlarını söyleyen, toplumun bozuk yönlerini eleştiren şiirlerdir.
Bir odası vardır gayet küçücek
Kendi aklı sıra keyf yetirecek
Bir çanağı yoktur ayran içecek
Kahveyi bulunca fincan beğenmez
Seyranî söyledi bu doğru sözü
Haddeden çekilmiş doğrudur özü
Şehre gelin gitse bir köylü kızı
Lal ü güher ister mercan beğenmez
Ağıt
Koşma tarzında ve söyleyeni bilinen ağıtlar da vardır.
Yetim kalmış idin emzik tavında
Gamınla kardeştin gençlik çağında
Bir gül yeşertmedi vuslat bağında
Gönül yaraların hep berat götür
De ki Kadir Mevlâm bize ilişme
Dünyada sızıyan çıbanı deşme
Celâli Baba’dan sorma, söyleşme
Bu dertli çobandan bir selam götür
Destan
Birkaç dörtlükten yüzden fazla dörtlüğe kadar yazılabilir. 11’li hece ölçüsüyle yazılır.
Savaş, deprem, yangın, eşkıyalar, tanınmış kişiler konuları olabilir
Semai
Hece ve aruz ölçüsüyle söylenir. Kendine özgü ezgileri vardır. 8’li hece ölçüsüyle söylenir. Dörtlük sayısı 3-5 arasındadır. Gurbet, aşk, doğa, özlem, ayrılık gibi konular işlenir. Az sözle yoğun bir anlam sağlamak gerektiği için zor bir nazım biçimidir.
Gönül gurbet ele varma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yürüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet elde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Varsağı
Yiğitçe bir söyleyişi vardır. Adını Güney Doğu Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenlerinden almıştır. “Be hey, bre, hey gidi, aman hey” gibi ünlemler kullanılır. 8’li heceyle söylenir.
Bre ağalar bre beğler
Ölmeden bir den sürelim
Gözümüzde kara toprak
Dolmadan bir dem sürelim
Aman hey Allah’ım aman
Ne aman bilir ne zaman
Üstümüzde çayır çimen
Bilmeden bir dem sürelim
TEKKE EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
İLAHİ
Allah sevgisini anlatmak, Allah’ı övmek ve ona dua etmek için yazılan şiirlerdir. Tarikatlara göre farklı isimler alır.
Mevlevilerde ayin, Bektaşilerde nefes, Gülşenilerde tapuğ, Halvetilerde durak, Aleviler deme, diğer tarikat mensupları da cumhur veya ilahi demişlerdir.
Şathiye
Dini inançlarla alay ediyormuş gibi yazılan şiirlerdir. Genellikle Bektaşi şairleri tarafından hecenin 11’li, 8,’li, 14’lü kalıplarıyla söylenmiştir.
Nefes
Alevi ve Bektaşi şairleri tarafından cem toplantılarında söylenen şiirlerdir. Tasavvuf konusunu işlerler. 7’li , 8’li,11’li hece ile söylenir.
Nutuk
Tarikata yeni giren dervişlere, tarikat adabını, derecelerini öğretmek için söylediği şiirlerdir.
Devriye
Dini-tasavvufi edebiyatta “devir” nazariyesini anlatan şiirlerdir.
HALK EDEBİYATI DÜZ YAZI TÜRLERİ VE HALK TİYATROSU
Masal
*Olağanüstü olay ve kişilere yer verilen sözlü anlatım türüdür.
*Halk arasında “mesel” adıyla da anılır.
*Serim, düğün, çözüm bölümlerinden oluşur.
*Serim bölümünden önce tekerlemeler söylenir.
*Olayın yaşandığı yer ve zaman belirsizdir.
*Genelde mutlu sonla biter.
*Eğitici bir niteliği vardır.
*Genellikle –miş’li geçmiş zaman kipiyle anlatılır.
*Anlatmaya bağlı metin türlerindendir.
Efsaneler: Efsane türleri
* Yaratılış * Tarihi
* Olağanüstü * Dini
Halk Hikâyeleri
*Türk edebiyatında 16. yüzyıldan itibaren görülmeye başlamıştır. Destanın yerini alır.
*Genellikle âşıklar tarafından saz eşliğinde anlatılır.
*Nazım-nesir karışıktır.
*Aşk, sevgi, kahramanlık konuları işlenir.
*Kişiler ve olaylar gerçeğe yakındır ancak olağanüstülükler de görülür.
Konularına göre ikiye ayrılır:
*Kahramanlık Hikâyeleri
*Âşık Hikâyeleri
Türk halk hikâyeleri genel olarak beş bölüm halinde düzenlenir:
Fasıl: Âşık bu bölümde dinleyiciyi hazırlamak, ustalığını göstermek veya dinleyenlerin isteklerine cevap vermek için bir divani söyler. Ardından cinaslı bir türkü, bunun ardından da olağanüstü bir konunun yer aldığı bir tekerleme söylenir.
Döşeme: Manzum veya mensur cümlelerden oluşan kalıplaşmış bir giriştir. Hikâyenin geçtiği yer ve zaman, hikâyenin kahramanları ve bunların aileleri tanıtılır.
Hikâyenin Asıl Konusu: Aşk hikâyelerinde aşığın sevgilisine kavuşmak için çektiği sıkıntılar; dini-destanî hikâyelerde ise, din ve kahramanlık konuları ağır basar.
Sonuç ve Dua: Aşk hikâyelerinin büyük bir çoğunluğu sevgililer vuslata ermeden biter. Hikâyenin sonunda dua edilerek hikâye bitirilir.
Efsane: Hikâye ile ilgisi olmayan bu efsanede, vuslatın gerçekleşmediği hikâyelerde sevgililerin öbür dünyada vuslata ereceklerine işaret edilir.
Karagöz
*”Tasvir” adı verilen şekillerin, arkadan aydınlatılmış beyaz bir perde üzerine yansıtılması ile oluşturulan bir gösteri sanatıdır.
*Karagöz, eğitim görmemiş, zeki nüktedan, açık sözlü bir tiptir.
*Hacivat, eğitim görmüş, gösteriş meraklısı, kendini beğenmiş, yarı aydın bir tiptir.
Şive taklitleri yapan tipler: Kastamonulu, Kayserili, Bolulu, Eğinli, Arap, Acem, Arnavut, Laz, Kürt, Rumelili Muhacir, Ak Arap, Ermeni, Yahudi, Rumi Frenk.
Diğer tipler: Beberuhi, Tiryaki, Kekeme, Altıkulaç, Sarhoş, Deli, Çelebi, Köçek,
Orta Oyunu
Doğaçlamadır.
Meydan oyunu, kol oyunu, zuhuri gibi isimler de verilmiştir.
Karşılıklı konuşmalar, yanlış anlamalar, şive taklitleri ile güldürü sağlanır.
Müzik önemli yer tutar.
Pişekâr ve Kavuklu ana kahramanlardır.
Kavuklu, Karagöz’e; Pişekar, Hacivat’a benzer.
Diğer tipler: Rum, Frenk, Zenne’dir.
Mukaddime, muhavere, fasıl, bitiş bölümlerinden oluşur.
Meddah
*Taklitlerde hikâye anlatan kişidir.
*Bir sandalyede bastonuna dayanarak hikâyeler anlatır.
*Mendil ve baston meddahın aksesuarlarıdır.
*Şive ve hayvan taklitleri yapabilirler.
*Hikâye güldürücü, edebi ve ahlaki dersler veren hikâyelerle devam eder.
*Girişte dörtlüklere yer verir.
Fıkra
*Hiciv, nükte, mizah öğelerini içeren kısa, küçük hikâyelerdir.
*Olaylar günlük hayattan alınmıştır.
*Zaman ve mekân genellikle belirsizdir.
*Güldürürken düşündüren bir özelliği vardır.
Tekerleme
Söz ve ses benzerliğine dayanan, bir tür kelime oyunudur.
Anlatılanlar hayali, gerçek olması mümkün olmayan durumlardır.
Nazım ya da nesir olabilir.
Genellikle masalların giriş bölümünde kullanılır.
Bilmece
Doğa, eşya, canlı ya da cansız, soyut ya da somut kavram ve nesneleri; kapalı biçimde, uzak yakın çağrışımlar yoluyla buldurmayı amaçlayan kalıplaşmış sözlerdir.
AŞIK EDEBİYATI
ÂŞIK EDEBİYATI TEMSİLCİLERİ
yy
KÖROĞLU
*Halk şairleri arasında kavganın ve özgürlüğün sembolüdür.
*III. Murat döneminde Osmanlı ordusuyla İran savaşlarına katılmıştır.
*Bolu Beyi’nden babasının intikamını almak için dağlara çıkmış, yiğitlik ve iyilikseverliği ile destanlaşmıştır.
*Köroğlu destanına göre asıl adı Ruşen Ali’dir. Yiğit bir kahramandır.
*Şiirlerinde coşkun bir söyleyiş, yalın bir dil kullanmıştır. Divan edebiyatından etkilenmemiş şiirlerini heceyle yazmıştır.
*Aşk, doğa sevgisi, yiğitlik, dostluk konularını işlemiştir.
*Şiirlerinde din ve tasavvuf konularını işlememiş, genellikle aşk konusunu işlemiş güzellemeleriyle bilinir.
*Yiğitlik ve kahramanlık konularını işlediği koçaklamalarıyla ünlenmiştir.
*“Benden selam olsun Bolu Beyi’ne/Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.” dizeleriyle ona isyan etmiştir.
ÖKSÜZ DEDE
*Yeniçeri şairlerindendir.
*III. Murat’ın İran seferleri ile ilgili şiirlerinden 16. yüzyılın sonlarında yaşamış olduğu anlaşılmaktadır.
*Şiirlerinde kullandığı merdane eda, o devir ordu ve donanma şairlerinde görülen genel bir özellik olmasına rağmen, aşk ve tabiat konulu şiirlerinde benzetme ve özgün deyişleri ile kendine özgü bir aşık olmaktadır. Şiirlerine kuvvetli bir lirizm hâkim olan Öksüz Dede’nin dili de çok akıcıdır.
Biçim bakımından ilk türkü metnini XVI. yüzyılda Öksüz Dede vermiştir.
Türkü sözcüğü ilk kez XV. Yüzyılda Doğu Türklerince kullanılmıştır. Hikmet Dizdaroğlu, Anadolu’da türkünün ilk örneğini Öksüz Dede’nin verdiğini belirtir. Türküler genellikle hece vezninin 7, 8 ve 11’li kalıplarıyla kıtalar halinde söylenir. Her kıta türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bend ile nakarattan meydana gelir. Nakarat her bendin sonunda tekrarlanır. Bu kısım bağlama veya kavuştak diye de bilinir.
yy
KAYIKÇI KUL MUSTAFA
*Yeniçeri şairlerindendir.
*Dönemin önemli olayları ile ilgili şiirler söylemiştir.
*Bağdat kuşatmasında ölen Genç Osman adında bir yiğit üzerine söylediği destan ile ünlüdür.
*Sade, doğal, içten bir dili vardır.
*Pek çok şiiri tarihi belge niteliği taşır.
*Şiirleri yeniçeriler arasında çok meşhur olmuştur.
*İlk gençlik yıllarında Murad Reis’in levendi olarak Cezayir’de bulunduğu için, kendisine “Kayıkçı” denmiş; II. Osman’ın şehit edilişini (1622), IV. Murat’ın Bağdat kuşatmasını (1630), Halep Valisi Abaza Hasan Paşa’nın isyanını (1658), şiirlerinin, destanlarının konusu yapmıştır.
*En bilinen eseri, Sultan Murat Han’a asker olmak için dudağına tarağı saplayan ve bıyığı terlememiş diye kendini askere almayanlara ‘Bakın tarak duruyor mu? ‘ diye soran Genç Osman için yazığı Genç Osman Destanı’dır. (O genç Osman ki, şehit olan bayraktarın elinden kaptığı bayrağımızı canı pahasına Bağdat kalesinin burcuna dikmişti.)
GENÇ OSMAN
Genç Osman dediğin bir küçük uşak,
beline bağlamış ibrişim kuşak,
Askerin içinde birinci uşak,
Allah Allah deyip geçer genç Osman…
Genç Osman dediğin bir küçük aslan,
Bağdat’ın içine girilmez yastan,
her ana doğurmaz böyle bir aslan,
Allah Allah deyip geçer genç Osman…
Bağdat’ın kapısını Genç Osman Açtı,
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı,
Kelle koltuğunda üç gün savaştı,
Allah Allah deyip geçer Genç Osman…
Kayıkçı Kul Mustafa
KARACAOĞLAN (17. yy)
*Güney Anadolu’da, Toroslu Türkmen aşiretleri arasında yaşamıştır.
*Anadolu’nun bütün yörelerini dolaşmıştır.
*Aşk şairidir.
*Aşk dışında şiirlerinde tabiat, gurbet, sıla özlemi, ölüm de yer alır.
*Şiirlerinde hayalden çok gerçeğe rastlanır.
*Türkü, koşma, semai, varsağı, destan türlerinde şiirler söylemiştir. Genellikle 11’li, 8’li hece ölçüsü ve yarım kafiye kullanmıştır.
*Şiirleri mahalli kelimeler ve deyimler yönünden çok zengindir.
*Şiirlerinde açık, anlaşılır, içli ve özlü bir söyleyişi vardır.
*Karacaoğlan, halk şiirinin geleneksel yarım uyak düzenini ve yer yer de redifi kullanmıştır. Hece ölçüsünün 11’li (6+5) ve 8’li (4+4) kalıplarıyla yazmıştır. Bazı şiirlerinde ölçü uygunluğunu sağlamak için hece düşmelerine başvurduğu da görülür. Mecaz ve mazmûnlara çokça başvurması, söyleyişini etkili kılan önemli öğelerdir.
Karacaoğlan’ın 500 civarında şiiri olduğu tahmin edilmektedir. Ancak bunların pek çoğunda birbirine benzer dörtlük ve mısralara rastlanması, bir kısmının Karacaoğlan’a ait olmadığını veya birbirinin varyantı olabileceğini düşündürmektedir. Ona ait olduğu kabul edilen şiirlerdeki hâkim özellik şairin dış dünyayı, bilhassa sevgilisinin güzelliğini büyük bir samimiyetle dile getirmesidir. Âşık edebiyatının en belirgin özelliklerinden biri sayılan irticâlî söyleyiş yeteneği ve samimiyet Karacaoğlan’da pek çok halk şairinin ulaşamadığı bir seviyededir.
*Dinî motiflere çok az yer veren Karacaoğlan’da tasavvuf düşüncesi hemen hemen hiç yoktur. Bu durum eserlerinin “lâdinî” bir nitelik taşıdığını göstermekle beraber onun dine ve dinî unsurlara karşı saygısız yahut inançsız olduğu anlamına gelmez.
ÂŞIK ÖMER
*Medrese eğitimi almıştır.
*İlk şiirlerini aruzla ve Âdlî mahlasıyla yazmıştır.
*Çok seyahat etmiştir ve gittiği yerlerden koşma ve güzellemelerinde söz etmiştir.
*Heceyle yazdığı destan ve koşmalarında halk dilini kullansa da divan şiirinden gelen kalıplaşmış sözlere de yer vermiştir.
*Âşık tarzının divan şiirinden etkilenmesine, bu edebiyatın dil ve üslup özelliklerinin âşıklar arasında yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Geriye bırakmış olduğu 2000’den fazla şiirle Türk edebiyatının en çok yazan şairlerinden biri olarak tanınan Âşık Ömer hece vezniyle söylediği şiirlerde daha başarılıdır. Âşık Ömer divanının en önemli iki yazmasından biri Konya Mevlâna Müzesi Müzelik Eserler bölümünde bulunan, Hüseyin Ayvansarâyî’nin istinsah ettiği nüsha ile (Envanter nr. 99) şimdi Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan (Hacı Mahmud Efendi, nr. 5097) İstanbul Yahyâ Efendi Dergâhı nüshasıdır. Ayrıca cönklerde de pek çok şiirine rastlanmaktadır.
KATİBİ
*Yeniçeri şairlerdendir.
*Bağdat ve İran seferleriyle ilgili şiirleri vardır.
*Heceyle ve aruzla yazdığı şiirleri vardır.
*Sözcük seçiminde, sağlam kafiyeler bulmada, cinas düşürmede Gevheri ve Aşık Ömer kadar iyidir.
*Gevheri birkaç şiirinde ondan “üstat” olarak söz etmiştir.
* Aruz ölçüsü ile şiirler yazmış olması Arapça ve Farsça kelimeleri kullanması ve bilmesi adı ile örtüşen tahsilli bir şair olabileceği ihtimalini güçlendiren bir husustur.
KULOĞLU
*Yeniçeri şairlerindendir.
*IV. Murat için söylediği şiirler onun bu hükümdara oldukça yakın olduğunu gösterir.
*Şiirlerinde aşk, yiğitlik, hikmet temalarını işlemiştir.
*Gevheri’yi etkileyecek nitelikte lirik, epik şiirler söylemiştir.
YY
Gevherî
*İyi bir eğitim almıştır.
*Heceyi ve aruzu başarılı bir şekilde kullanmıştır.
*Aruzla yazdığı şiirlerdeki bazı yabancı sözcükleri, heceyle yazdığı şiirlerde kullanmıştır.
*Musiki ile de ilgilenmiş, besteler yapmış, kendi adıyla anılan bir makam bulmuştur.
*Tasavvufa yönelmemiş, sosyal konulardan çok bireysel konuları işlemiştir.
*Heceyle yazdığı şiirlerinde konuşma dilini kullanmış, halktan aldığı hayalleri, deyiş ve mecazları kullanmıştır.
Dertlî
*Çocukluğunda çobanlık yapan şair, babası ölünce sürüsünü ağaya kaptırmış ve gurbete çıkmıştır.
*Aslında mahlası Lütfi’dir ancak çileli bir yaşam sürdüğü için Dertli mahlasını kullanmıştır.
*Hem heceyi hem aruzu kullanmıştır.
*Bektaşi nefesleri de söylemiştir. En iyi şiirleri semaileri ve koşmaları arasındadır.
YY
Dadaloğlu
*Toroslarda göçebe olarak yaşayan Avşar Türkmenlerindendir.
*Kahramanlık şiirleri ile Köroğlu’na, aşk şiirleri ile Karacaoğlan’a benzer.
*Divan şiirinden etkilenmemiştir.
*Yalın ve içten bir söyleyişi, lirik ve epik bir anlatımı vardır.
*En başarılı olduğu şiirleri koçaklamaları arasındadır.
*Şiirlerinde Avşar Türkmenlerinin mücadele içinde geçen hayatlarını anlatmıştır.
Bayburtlu Zihnî
*İyi bir eğitim görmüştür.
*Divan-ı Hümayun kâtipliği yapmıştır.
*Hem heceyi hem aruzu kullanmıştır.
*Şiirlerinde farklı üsluplar kullanmıştır.
*Heceyle yazdığı şiirlerinde de genellikle ağır bir dil kullanmıştır.
*Şiirlerinde genelde memleket hasreti hâkimdir.
*Hicivleri de vardır.
*Divanı ve Sergüzeştname isimli bir mesnevisi vardır.
Erzurumlu Emrah
*İyi bir eğitim almıştır.
*Gezgin bir şairdir.
*Tasavvuf şiirine ağırlık vermiş, şiirlerinde ağır bir dil kullanmıştır.
*Divan şairlerinden etkilenmiştir.
*En iyi şiirleri koşmaları ve semaileri arasındadır.
Everekli Seyranî
*Tekke şairleri arasında da adı anılmaktadır.
*Hem hece hem aruzla yazdığı şiirleri vardır.
*En iyi şiirleri koşma, semai, destan, nefes ve devriyeleri arasındadır.
*Sosyal olayları sert bir dille hicvetmiştir.
Âşık Şenlik
*Saz şiirinde Anadolu ve Azeri geleneklerini birleştirmiştir.
*Anadolu saz şiirinde ve hikâye sınıflandırma geleneğinde yenilikler yapmıştır.
*Badeli âşıklardandır.
*Muamma, koşma ve atışmalarda ustadır.
*İslamî kavramları, tamlama ve nükteleri şiirde ustaca kullanmıştır.
*Sümmani ile atışmaları ünlüdür.
Ruhsâtî
*Bektaşi tarikatına mensuptur.
*Hem hece hem aruzla şiirler yazmıştır.
*Tasavvufla ilgili ahlaki, didaktik manzumeleri ve koşmaları önemlidir.
*Şiirlerinde Orta Anadolu ağızlarını kullanmış, şiirlerini içli bir dille söylemiştir.
*Düzgün ve yeni kafiyeler kullanmıştır.
Kağızmanlı Hıfzî
*Medrese eğitimi görmüştür.
*Koşma, semai, destan türlerinde şiirler söylemiştir.
*Şiirlerinin en ünlüsü genç yaşta ölen amcasının kızı Ziyade için yazdığı ağıttır.
*Gerçekçi bir söyleyişi, yalın bir dili vardır. *Şiirlerinde yaşadığı olayları ve tabiatı konu edinmiştir.
Bayburtlu Celâlî
*Medrese eğitimi görmüştür.
*Eşinin kundakta bir bebek bırakarak vefat etmesi üzerine söylediği ağıt ünlüdür.
*Destanları ve mizahi şiirleri önemlidir.
*Batakçı Destanı, Kalaust Destanı ünlü destanlarındandır.
Sümmanî
*Rivayete göre Bedahşan Emiri’nin kızı Gülperi’ye âşık olmuş ve onu aramak için uzun bir yolculuğa çıkmıştır. Kafkasya, Türkistan, Afganistan ve Hindistan’ı dolaşmıştır.
*Sümmani ve Gülperi için hala söylenen bir halk hikâyesi vardır.
*Atışmaları ünlüdür.
*Hem hece hem aruzla şiirler söylemiştir.
YY
Âşık Veysel
*Cumhuriyet dönemi şairlerindendir.
*Yurdu gezip sazıyla şiirler söylemiştir.
*Köy enstitülerinde halk türküleri öğretmenliği yapmıştır.
*Didaktik şiirlerinin yanında doğa, özlem, aşk konulu şiirleri daha çok ilgi görmüştür.
Abdurrahim Karakoç
*Hece ölçüsünü ustalıkla kullanmıştır.
*Sosyal konuları, İslam’ı, gurbeti şiirleri işlemiştir.
*Serbest tarzda söylediği şiirler de vardır.
*Şiirlerinde halk diline ait kelime ve deyimler, şive taklitleri görülür.
*Taşlamaları da ünlüdür.
Şeref Taşlıova
*Binden fazla şiiri ve tasnif ettiği birçok halk hikâyesi vardır.
*İki yüzden fazla makamı bilmektedir.
*Çeşitli festival ve yarışmalarda çok sayıda birinciliği vardır. *UNESCO tarafından “yaşayan insan hazinesi” seçilmiştir.
Murat Çobanoğlu
*Kars’ta âşıklar kahvesi vardır.
*Babası, Kars’ın usta âşıklarından Gülistan’dır.
*Üç bine yakın şiiri ve ünlü âşıklarla atışmaları vardır.
Âşık Mahzunî Şerif
*Halk şairi ve bestecidir.
*Bektaşî kültürünün dünyaya tanıtılmasında önemli bir yeri vardır.
Âşık Feymani
*Adana’da çiftçilik yapmaktadır.
*Hem saz çalan hem de şiirler yazan bir halk şairidir.
*Tasavvuf şiirleri de yazmıştır.
*Ahu Gözlüm isimli şiir kitabı “Halk Şairleri Arası Eser Yarışması”nda mansiyon ödülü almıştır.
TASAVVUF EDEBİYATI
DİNİ TASAVVUFİ (TEKKE) EDEBİYATI TEMSİLCİLERİ
YUNUS EMRE 13.yy
*İyi bir eğitim görmüştür.
*Taptuk Emre’nin dergâhında tasavvufu öğrenmiştir.
*Tasavvuf onun için bir yaşama biçimidir.
*İlahilerinde tasavvuf, insanın nefsi ile olan mücadelesi, Allah yolunda olup dünya işlerinden uzak durma gibi konuları işlemiştir.
*Dostluk, kardeşlik, dünya malına ve geçici dünyaya bağlanmama, birbirini anlamak, hoşgörü onun için çok önemli kavramlardır.
*İnsanın görevi insan-ı kâmile ulaşmaktır.
*Dili oldukça sadedir.
*İlahilerinde hecenin 6’lı,7’li, 8’li kalıplarını kullanmıştır.
*Şiirlerinde anlam derinliği, duygu, mecaz ve düşünce zenginliği görülür.
Risaletü’n Nushiyye
Mesnevi biçiminde, aruz ölçüsü ile yazılmış bu eser 573 beyittir. Başta 13 beyitlik bir başlangıçtan sonra, kısa bir düz yazı vardır. Arkasından destanlar gelir. Destanlarda ruh, nefis, kanaat, gazap, sabır, haset, cimrilik, akıl konuları işlenir. Öğretici ve öğüt verici bir eserdir. Esere Kur’an-ı Kerim’den kıssalar eklemiştir.
Divan
*Şiirleri Divan’ında toplanmıştır.
HACI BEKTAŞI VELİ
Velâyetnâme: Hacı Bektaş Velî’nin hayatı, kerâmetlerini sosyal ilişkilerini anlatan hikâyelerden oluşmaktadır. Bu hikâyelerde Kur’ân, hadis, nasihat dolu anlatımlar bulunmaktadır.
Mâkâlât :Aslı Arapça olarak yazılmıştır. Bu eserde insanların anlayışları açısından kaç bölüme ayrıldığı, dört kapı kırk makam gibi yolun kurallarını anlatan bilgiler bulunmaktadır.
Kitabü’l Fevaid: Bu kitapta Ahmet Yesevî ile Hünkâr Hacı Bektaş Velî ilişkileri ve pek çok nasihat içerikli değerli sözler bulunmaktadır.
HACI BAYRAM VELİ 14.yy
*Medrese eğitimi almış ve Ankara’da müderrislik yapmıştır.
*Bayramilik tarikatının kurucusudur.
*Yunus Emre etkisinde ve halk diliyle yazılmış ilahileri vardır.
*Şathiye de yazmıştır.
KAYGUSUZ ABDAL 15 yy
*Bektaşi edebiyatının öncülerindendir.
*Hem hece hem aruzu kullanmıştır. Şiirlerinde mizah, alay unsuru görülür. Kapalı bir anlatımı vardır.
*Şiirlerinden, Melamilik zümresinden olduğu anlaşılır.
*Düz yazılarında yalın, akıcı bir üslubu vardır.
Manzum Eserleri:
Divân: Şiirlerin çoğunluğu gazeldir. Heceyle yazılmış şiirler de vardır. Hece ile yazılanlar daha çok şathiye karakterindedir.. Bazı şiirleri ise ilâhî ve nutuk havasındadır.
Gülistân: Vahdet-i vücudu anlatmakla başlar.Kâinatın ve Hz. Âdem’in yaradılışını uzun uzun hikâye eder. Kısas-ı enbiya, kısa olarak anlatıldıktan sonra belirli bir konu üzerinde
durulmaz. Tasavvufun çeşitli konuları, yer yer son derece heyecanlı bir üslûpla dile getirilir.
Mesnevî-i Baba Kaygusuz (I-II-III): Tasavvuf konulu mesnevilerdir. Coşkun bir lirizmle yazılmıştır.
Gevhernâme: 71 beyitlik kısa bir mesnevîdir. Eser Hz. Muhammed’i methetmek için yazılmıştır.
Minbernâme: 58 beyitlik küçük bir mesnevî’dir, nefsi bilmenin esas olduğu üzerine kurulmuştur.
Mensur Eserleri:
Budalanâme: Budalanâme’de “akl-ı maâş, akl-ı maâd, nefsi bilmek, gönül, mürşid…” gibi tasavvufî meseleler anlatılır.
Kitâb-ı Miglâte: Bu eser, kompozisyon bakımından oldukça değişiktir. Burada bir derviş, devamlı olarak uykuya dalmakta ve rüyasında, bazen geçmişte, bazen gelecekte seyahat etmektedir. Her defasında karşılaştığı şeytanla mücadeleye girip onu ma’lûb etmektedir. Eserde dervişin zaman zaman söylediği şiirler, coşkun bir lirizmin ifadesidir.
Vücûd-Nâme: İnsan vücûdunun çeşitli uzuvlarıyla, bazı dinî ve tasavvufî ve kozmik kavramlar arasında teşbihler yapan, münasebetler kuran bir eserdir.
Manzum-Mensur Karışık Eserleri:
Dil-güşâ: “Vahdet-i vücûd”u anlatan uzun bir mesnevî ile başlar. Eserde uzun Farsça bölümler vardır.
Saray-Nâme: Dünyaya gelmekteki amacın, ibadet etmek ve Allah’ı tanımak olduğu anlatılır.
EŞREFOĞLU RUMİ
*Şiirlerinde Yunus Emre’nin etkileri görülür. İlahileri, Yunus Emre’nin ilahileri ile oldukça benzerlik gösterir.
*Divan: Aruz ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eserdir. Didaktik ve lirik olarak yazdığı her tarzda şiiri vardır.
Divanda yer alan Müzekki’n Nüfûs isimli risalede yalın bir Türkçe ile yazılmış şiirler yer alır.
Pir Sultan Abdal 16YY
*Alevi-Bektaşi geleneğindeki yedi şairden biridir.
*Bütün şiirlerini hece ve dörtlüklerle yazmıştır.
*Saz eşliğinde şiir söyleyen bir tekke şairidir.
*Şiirlerinin bir bölümü siyasi içeriklidir.
*Lirik ve coşkun bir dili vardır.
Aziz Mahmut Hüdayi
*Medrese eğitimi almış ve medrese hocalığı yapmıştır.
*Divan-ı İlahiyat adlı eserinde şiirlerini toplamıştır. Hece ve aruzla yazdığı şiirler vardır.
*Tarikatname
Miraciye
Tecelliyat
Vakıat
Nefasü’l Mecalis
Kul Himmet 17YY
*Alevi-Bektaşi şairlerindendir.
*Destan, nefes ve ağıtları vardır.
Niyazi Mısrî
*Gezgin bir mutasavvıftır.
*Şiirleri didaktiktir.
*Aruz ve hece ile yazdığı şiirler vardır.
*Divan,Tefsir-i Sure-i Fatiha, Risale-i Tasavvuf, Devretu’l Arşiye
Erzurumlu İbrahim Hakkı 18YY
*Âlim, mutasavvıf ve şairdir.
*Tasavvufun yanında astronomi, geometri, matematik gibi ilimlerle de uğraşmıştır.
*Marifetname isimli eserinde birçok ilimle ilgili bilgi vermiş, hemen hemen her konuya İslami açıdan yaklaşmıştır.
*Divan-ı İbrahim Hakkı
*Kenzü’l Fütuh
*İnsan-ı Kamil
Yorumlar
Yorum Gönder