PARAGRAF TERİMLERİ
|
SIRA |
KELİME |
ANLAMI |
|
1 |
Açıklık |
Yazının anlaşılır olmasıdır |
|
2 |
Adaptasyon |
Uyarlama |
|
3 |
Akıcılık |
Yazının rahat okunabilmesidir |
|
4 |
Aktüel |
Güncel. Yakın zamanda gerçekleşmiş olan |
|
5 |
Alegorik |
Temsili, sembolik |
|
6 |
Ağdalı |
Anlaşılması
güç |
|
7 |
Antoloji |
Seçme edebî türlerden oluşmuş edebî kitap |
|
8 |
Arı
dil |
Sade, öz Türkçe |
|
9 |
Bayağı |
Sıradan, orijinal olmayan |
|
10 |
Basmakalıp |
Özgünlüğü olmayan, değişiklik göstermeyen,
bilineni tekrarlayan |
|
11 |
Betimleme |
Bir şeyi sözle veya yazıyla anlatma, göz
önünde canlandırma |
|
12 |
Biçim |
Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre
olan dış görünüşü, şekil |
|
13 |
Bilinç |
İnsanın kendisini ve çevresini tanıma
yeteneği, şuur |
|
14 |
Biçem |
Üslubun diğer adıdır |
|
15 |
Biteviye |
Daima, sürekli |
|
16 |
Boca etmek |
Birden çevirip hepsini bir anda boşlatmak, dökmek |
|
17 |
Böbürlenmek |
Kendini büyük görmek |
|
18 |
Bulgu |
Araştırma verilerinin çözümlenmesinden
çıkarılan bilimsel sonuç |
|
19 |
Çağdaş |
Aynı anda yaşayan, çağın şartlarına uygun
yaşayan |
|
20 |
Cazip |
Alımlı, ilgi çekici |
|
21 |
Cascavlak |
1.Saçsız. 2.Bitki örtüsü olmayan |
|
22 |
Çeşni |
Çeşit, tat, hoşa giden özellikler |
|
23 |
Çevirmen |
Bir yazıyı ya da konuşmayı bir dilden başka
bir dile çeviren kimse |
|
24 |
Çıkın |
Bir beze sarılarak düğümlenmiş küçük bohça,
çıkı |
|
25 |
Dağarcık |
Bellek, kelime hazinesi, hafızadaki
bilgi birikimi |
|
26 |
Devinim |
Hareket |
|
27 |
Deforme |
Bozulma |
|
28 |
Didaktik |
Öğretici |
|
29 |
Doğallık |
Olduğu gibi yansıtma durumu |
|
30 |
Doğaüstü |
Doğa yasalarına uymayan, doğanın yasalarıyla
açıklanamayan |
|
31 |
Done |
Veri |
|
32 |
Duruluk |
Gereksiz sözcüklere yer vermeme. |
|
33 |
Duyarlılık |
Duyum ve duyguları algılayabilme yeteneği,
hassaslık. |
|
34 |
Duyu |
İnsanların ve hayvanların, dış dünyanın
uyaranlarını görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama
yeteneği, duyum. |
|
35 |
Duyuş |
Seziş. Sezme işi. |
|
36 |
Düş |
Gerçek olmayan şey. |
|
37 |
Düşünsel |
Düşünceyle ilgili, düşünce sonucu ortaya
çıkan. |
|
38 |
Düzyazı |
Şiir olmayan söz ve yazı. |
|
39 |
Ebru |
Kâğıt süslemeciliğinde kitre, kola vb.
yapıştırıcılarla yoğunlaştırılmış su üzerine, neft yağı ile sulandırılmış
yağlı boya damlatılarak yapılan ve kâğıda geçirilen süs. |
|
40 |
Editör |
Dergi, gazete gibi yayın organlarının yazı
kısmından sorumlu kişi. |
|
41 |
Eleştiri |
Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle
anlaşılmasını sağlamak ve değerlendirmek amacıyla yazılan yazı türü. |
|
42 |
Eleştirmen |
Eleştiri yazıları yazan kimse. |
|
43 |
Epope |
Destan, destansı. |
|
44 |
Estetik |
Sanatta ortaya koyulan güzellik. |
|
45 |
Evrensel |
Bütün insanları ilgilendiren. |
|
46 |
Fantastik |
Gerçekte var olmayan. |
|
47 |
Fantezi |
Sonsuz hayal, değişik beğeni, değişik heves. |
|
48 |
Fevri |
Birdenbire, düşünmeden yapılan |
|
49 |
Filika |
Cankurtaran sandalı |
|
50 |
Folklor |
Bir milletin kültür yapısını araştıran bilim
dalı, halk kültürü (yemek, giyim, yaşam tarzı gibi). |
|
51 |
Gerisin geri |
Geldiği yere veya ters yöne doğru;gerisin
geriye. Tekrar |
|
52 |
Gerçeküstü |
Gerçeği aşan, sürrealite. |
|
53 |
Göreceli |
Kesin olmayan, kişiden kişiye değişebilen. |
|
54 |
Gözlem |
Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin
niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp
incelenmesi. |
|
55 |
Güncel |
O gün ya da yakın zaman aralığında geçen her
şey. |
|
56 |
Günaşırı |
İki günde bir. |
|
57 |
İçerik |
Sözlü veya yazılı anlatımda verilmek istenen
öz, düşünce, duygu. |
|
58 |
İçgüdü |
Doğuştan gelen. |
|
59 |
İçtenlik |
Yapmacıksız, içten geldiği gibi anlatma |
|
60 |
İkilem |
Çelişki. |
|
61 |
İleti |
Mesaj. |
|
62 |
İmbik |
Damıtmaya
yarayan, damıtma işinde kullanılan araç. |
|
63 |
İmge |
Zihinde
tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey. |
|
64 |
İrdelemek |
Bir konunun incelenmesi ve eleştirilmesi
gereken bütün yönlerini birer birer incelemek. |
|
65 |
İroni |
Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle
veya olayla alay etme. Gülmece. |
|
66 |
istiflemek |
Düzgün bir biçimde üst üste koymak |
|
67 |
İşlev |
Görev. |
|
68 |
İzlenim |
Bir durum veya olayın duyular yolu ile insan
üzerinde bıraktığı etki. |
|
69 |
Kanı |
İnanç, düşünce. |
|
70 |
Karakter |
Bir eserde duygu, tutku ve düşünce yönlerinden
ele alınan kimse. |
|
71 |
Kaygı |
Üzüntü, endişe duyulan düşünce. |
|
72 |
Kekremsi |
Acımtırak, ekşimsi ve buruk olan tat; suratı
asık, yüzü gülmeyen |
|
73 |
Kesit |
Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç,
bölüm. |
|
74 |
Konuşlandırmak
|
Savaş aracı ve gereçlerini stratejik bir
bölgede yerleştirmek |
|
75 |
Kuram |
Belirli bir konudaki düşüncelerin, görüşlerin
bütünü. |
|
76 |
Kurgu |
Uygulamaya geçmeyen, yalnız bilmek ve
açıklamak amacını güden düşünce. |
|
77 |
Kurmaca |
Hayal ürünü. |
|
78 |
Lirik |
Çok etkili,coşkun, genellikle kişisel
duyguları dile getiren |
|
79 |
Meyyal |
Eğilimli |
|
80 |
Mihnet |
Sıkıntı. |
|
81 |
Mistik |
Açıklanamayan, akıl dışı. |
|
82 |
Miskin |
Tembel |
|
83 |
Müphem |
Belirsiz |
|
84 |
Müteveffa |
Ölmüş, ölü kimse |
|
85 |
Nesnel |
Objektif, yorumsuz, herkesçe aynı kabul edilen |
|
86 |
Nostalji |
Geçmişe duyulan özlem |
|
87 |
Nüfuz |
Etki alanı |
|
88 |
Olgu |
Edebî eserlerde olayı geliştiren davranış, iş |
|
89 |
Ölçüt |
Bir yargıya varmak veya değer vermek için
başvurulan ilke |
|
90 |
Öykünmek |
Taklit etmek, özenmek |
|
91 |
Öz eleştiri |
Bir kişinin kendi davranışları üzerine
yönelttiği eleştiri |
|
92 |
Özgü |
Birine veya bir şeye ait olan |
|
93 |
Özgünlük |
Başkasına benzememe, ayırt edebilme |
|
94 |
Özlülük |
Az sözle çok şey anlatma |
|
95 |
Özümsemek |
Herhangi bir şeyi öz malı durumuna getirmek,
benliğine yerleştirmek |
|
96 |
Özveri |
Bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi
istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçme |
|
97 |
Peyderpey |
Azar azar, bölüm bölüm, yavaş yavaş |
|
98 |
Realite |
Gerçek |
|
99 |
Sağduyu |
Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği |
|
100 |
Salık |
Öğüt, tavsiye |
|
101 |
Salt |
İçine, kendisine yabancı hiçbir şey
karışmamış olan. Yalnızca, sadece |
|
102 |
Semer |
Alımlı, ilgi çekici |
|
103 |
Saptamak |
Bir şeyi belirgin kılmak, tespit etmek |
|
104 |
Sav |
İddia, savunulan düşünce |
|
105 |
Sezgi |
Sezme yeteneği. Açık bir kanıt olmaksızın,
olmuş veya olacak bir şeyi anlatmak |
|
106 |
Söz
dağarcığı |
Sözcük hazinesi |
|
107 |
Süreç |
Devam eden zaman |
|
108 |
Sürçmek |
Hata yapmak |
|
109 |
Şematik |
Bir edebiyat eserinin, bir tasarının planı,
biçimi |
|
110 |
Tekdüzelik |
Sıradan olma durumu |
|
111 |
Tema |
Öğretici vaya edebî bir eserde işlenen konu,
düşünce. |
|
112 |
Terkip |
Bileşim, karışım, mozaik. |
|
113 |
Tutarlılık |
Anlatılanların birbirini tutması, birbiriyle
çelişmemesi. |
|
114 |
Tutku |
Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç. |
|
115 |
Tutum |
Tutulan yol, davranış. |
|
116 |
Tümce |
Cümle |
|
117 |
Üslup |
Dil biçimi |
|
118 |
Varsayım |
Bir an için var olduğunu düşünme. |
|
119 |
Virtüöz |
Herhangi bir müzik aracını büyük ustalıkla
çalan sanatçı. |
|
120 |
Yadsımak |
İnkâr etmek, kendini yabancı hissetmek. |
|
121 |
Yalınlık |
Açık, süsten uzak, sade. |
|
122 |
Yazın |
Olay, duygu, düşünce ve hayallerin dil
aracılığı ile biçimlendirilmesi sanatı. |
|
123 |
Yazınsal |
Edebî |
|
124 |
Yeğlemek |
Diğerlerinden daha üstün görüp bir şeye
yönelmek. |
|
125 |
Yeti |
Bir işi yapabilme gücü. |
|
126 |
Yetkin |
Gerekli seviyeye ulaşmış. Bir işte
ustalaşmış. |
|
127 |
Yozlaşmak |
Kültür olarak çağın gerisine gitmek. |
|
128 |
Zanaat |
El ustalığı isteyen işler. |
|
130 |
Zıpçıktı |
Görgüsüz, fırsatçı kimse |
|
131 |
Albeni |
Çekicilik |
|
132 |
Anekdot |
Bir
amaca yönelik anlatılan kısa anı, not, fıkra vb. |
|
133 |
Aşamalı durum |
Olay,
olgu veya durumun niteliğinin zamanla değişim göstermesi. |
|
134 |
Bağdaşıklık |
Sözcükler
arasında anlam ilişkisi |
|
135 |
Bağlaşıklık |
Dil
bilgisi ilişkisi |
|
136 |
Bağnaz |
Bir
şeye körü körüne bağlı olan |
|
137 |
Beylik düşünce |
Herkesçe
bilinen, genel, değersiz düşünce |
|
138 |
Bohem |
Günübirlik
yaşayan |
|
139 |
Çalakalem |
Gelişigüzel,
özenmeden |
|
140 |
Çeşni |
Çeşit
tat, hoşa giden nitelikler |
|
141 |
Çetrefilli |
Çözülmesi,
anlaşılması zor |
|
142 |
Edimsel |
Hareketli
|
|
143 |
Fil dişi kule |
Sanatçının
toplumdan uzak, kendi kişisel dünyasında olması |
|
144 |
Hegemonya |
Egemenlik,
etki alanı |
|
145 |
İkircikli |
Tutarsız
|
|
146 |
Kanıksamak |
Alışılan
durum |
|
147 |
Salık vermek |
Tavsiye
vermek |
|
148 |
Spekülatif |
Gerçeği yansıtmayan |
|
149 |
Yalınkat |
Tekdüze, monoton |
|
150 |
Yoğunluk |
Az
sözle çok şey anlatma |
|
151 |
Kompleks |
Karmaşık
|
|
152 |
Sentez |
Farklı
şeyleri bir araya getirme |
|
153 |
Tasnif |
Sınıflandırma
|
|
154 |
İroni |
Alaycı
yaklaşım |
|
155 |
Kıstas |
Ölçüt
|
|
156 |
İkircikli |
Şüpheci
|
|
157 |
Kalibrasyon |
Ayarlama
|
|
158 |
Aktüel |
Güncel
|
|
159 |
Form |
Biçim
|
|
160 |
Sebat |
Sabretme
|
|
161 |
Müşkül |
Zor
|
|
162 |
İzlek |
Tema
|
|
163 |
Ardışık |
Peş
peşe |
|
164 |
Numune |
Örnek
|
|
165 |
Sosyal norm |
Toplumsal
kurallar |
|
167 |
Salt |
1.Saf,
mutlak 2.Yalnızca |
|
168 |
Absorbe etmek |
Soğurmak,
Emmek, yok etmek |
|
169 |
Soğurmak |
Bir
madde, bir sıvıyı içine çekmek |
|
170 |
Çetrefilli |
Karışık
|
|
171 |
Entegre etmek |
Bütünleştirmek
|
|
172 |
Çalkantılı |
Düzensiz
|
|
173 |
Galatımeşhur |
Yaygın
yanlış |
|
174 |
Jenerasyon |
Kuşak,
nesil |
|
175 |
Monoton |
Tekdüze
|
|
176 |
Reaksiyon |
Tepki
|
|
177 |
Bezeme |
Süsleme
|
|
178 |
Direngen |
İnatçı
|
|
179 |
Esin |
İlham
|
|
180 |
Pürüz |
Engel,
kusur |
|
181 |
Elimine etmek |
Elemek
|
|
182 |
Elimine olmak |
Elenmek
|
|
183 |
İnovasyon |
Yenileşim
|
|
184 |
Bilumum |
Hepsi,
bütün |
|
185 |
Empoze etmek |
Dayatmak
|
|
186 |
Kontrast |
Karşıt,
zıt |
|
187 |
Diline pelesenk olmak |
Diline
dolamak |
|
188 |
Amiyane |
Bayağı,
sıradan |
|
189 |
Feraset |
Anlayış,
sezgi |
|
190 |
Münferit |
Tek
ayrı, kendi başına |
|
191 |
Düttürü |
Dar,
kısa giysi |
|
192 |
Mütevellit |
Meydana
gelmiş |
|
193 |
Nahif |
İnce
duygulu |
|
194 |
Naif |
Deneyimsiz,
toy |
|
195 |
Tolere |
Hoş
görmek |
|
196 |
Münzevi |
Yalnız
başına kalmayı seven |
|
197 |
Erek |
Amaç,
maksat |
|
198 |
Nükte |
İnce
anlamlı espri |
|
199 |
Banal |
Sıradan,
bayağı |
|
200 |
Sotaya yatmak |
Uygun
bir yerde kendini gizlemek |
Yorumlar
Yorum Gönder