MODERNİZM VE POSTMODERNİZM ROMAN
TÜRK EDEBİYATINDA MODERNİZM VE POSTMODERNİZM ROMAN ÖZELLİKLERİ VE TEMSİLCİLERİ
MODERNİZM
Modernizmin Ortaya Çıkışı
Modernizm; geleneksele bağlı olmayan, insan-merkezci dünya görüşüdür.
Modern insanın geleneksel roman teknikleriyle anlatılamayacağı gerçeği, sanatçıları yeni arayışlara yöneltmiştir. Bu arayışın sonucunda öznesi birey olan, modernist bir edebiyat anlayışı ortaya çıkmıştır.
19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına kadar etkisini sürdüren modernizm, “biçim, yapı ve diğer ögeler” yönünden farklılık gösterir. Dünya edebiyatında 1914’te başladı, 1960’a kadar sürdü. Türk edebiyatında ise 1923 ile 1970 yılları arasında sürdü.
Fransa’da ortaya çıktığı kabul edilir. Birinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı ümitsiz, karamsar, bunalımlı psikolojik durum insanı içinde yaşadığı topluma yabancılaştırmıştır. Teknolojinin hızlı gelişmesiyle insanın edilgenleşmesi, insanın kapitalist dünya karşısında paranın bir nevi kölesi durumuna düşmesi, yöresel ve ulusal ahlaki değerlerin küreselleşmeyle birlikte yok olması, materyalizmin manevi kültürü baskılaması sonucunda kendi kabuğuna çekilen, dışa yabancılaşan güvensiz, bunalımlı yalnız “birey”i ortaya çıkarmıştır. İnsanların kendine ve birbirlerine yabancılaşması yüzyıl edebiyatının en temel noktasını oluşturur. Bütün bunlar modernizmin temel çıkış noktalarıdır.
Özellikleri
Bu tür eserlerde genelde hayata tutunamamış, varoluşsal sıkıntılar çeken, kendine ve topluma yabancılaşmış, asosyal ve problemleri olan bireyler ele alınır.
Geleneksel roman anlayışından uzaklaşılır. Bu sayede romanın yapı unsurları farklı şekillerde ele alınır.
Estetiğin ön plana alındığı bu tür romanlarda biçime oldukça önem verilir.
Geleneksel romanda önemli rol oynayan olay/olay örgüsü, modernist romanda ikinci plana geriler.
Eserlerde zaman, doğrusal bir çizgi izlemez. Başka bir ifadeyle yazar, anlatıda kronolojik bir sıra takip etmez. Roman, içinde bulunduğu zaman diliminden herhangi bir çağrışımla geçmişe veya geleceğe uzanır.
Bilinç akışı, iç monolog, montaj, kolaj ve serbest çağrışım gibi anlatım teknikleri sıkça kullanılır.
Yalın anlatımdan uzak duran yazarlar, anlaşılması zor eserler meydana getirmiştir.
Seçkinci bir edebiyat anlayışıdır. Modernist eserleri anlayabilmek için okuyucunun belli bir bilinç düzeyine ve bilgiye sahip olması gerekmektedir.
Şiire has özelliklerden yararlanan sanatçılar, çağrışımlardan yararlanır.
Psikoloji ve psikiyatrideki gelişmelerden yararlanılır.
Eserdeki kişilerin toplumsal statüleri, kim oldukları önemsenmez. Kişiler, toplumdaki benzerlerinin bunalım ve psikolojilerini anlatmak için araçtır.
Bu anlayışta hem sürrealizm hem de egzistansiyalizmin etkileri görülür.
Albert Camus, Franz Kafka ve Jean Paul Sarte gibi egzistansiyalizmin (varoluşçuluk) önemli isimlerinden etkilenilmiştir.
EGZİSTANSİYALİZM (VAROLUŞÇULUK): İnsanın kendi değerlerini kendinin oluşturabileceğini; geleceğini yine kendisinin kurabileceğini savunan bir felsefe akımıdır.
Modernizm, aydınlanmanın ilkelerini esas almıştır. Modernizmde akıl ve bilim ilerlemede aracı olarak görülmüştür.
Evrensel ve nesnel bilgiye ulaşmada akıl ve deney yolu önemlidir.
Sanatçılar, dış dünyadaki şeylerin göründükleri gibi olmadıklarını ileri sürmüş, yerleşik kurallara baş kaldırmışlardır. Gelenekçiliğe karşı tavır sergileyen modernistler, gelenekle çatışma içerisine girmişlerdir.
Modernizm; kapitalizm, endüstrileşme, demokrasi, şehirleşme, akılcılık, bilimsel bilgi, ulus devlet gibi temel unsurlara dayanır.
Modernizm, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişin bir yansımasıdır. Eğitim seviyesindeki ilerleme, iletişimdeki değişim ve gelişmeler, ulaşım araçlarındaki iyileşmeler modernizmin diğer önemli dayanaklarıdır.
Modernistler, lâik düşünce yapısına sahip kişiler olup, toplumsal hayatta bilim ve aklı esas alırlar.
Modernizmde din olgusu sosyal hayatta yer almaz.
Modernizmde insan karmaşık bir varlık olarak ele alınır. Modernistler, insan merkezci bir anlayışı benimser.
Modernist eserlerde toplumdaki değer çatışmaları, fertlerin bunalımları ve karmaşık ruh halleri anlatılır.
Merak uyandıracak bir olayın anlatılması değil, olayın birey üzerindeki etkisinin yansıtılması önemlidir.
Modernist eserlerde toplumdan kaçış, yalnızlık, geleneksel değerlere isyan konuları ağırlıkta işlenir. Toplumda ve bireyde var olan huzursuzluk ön planda yer alır.
Modernizmde insan karmaşık bir varlık olarak sunulur.
Toplumda tutunamayan, yabancılaşmış fertlerin trajedisi işlenir.
Modernistler, iç içe geçmiş zaman olaylarıyla çok katmanlı bir öykü tekniğine başvurmuşlardır.
Modernizmde olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi yoktur.
Modernizmde kişilerin ruh halleri üzerinde durulduğu için eserlerde olay örgüsü yoktur.
Değişim ve ilerleme ile özdeşleşen modernizm, eleştiriyi önemser, onu değişimin bir aracı olarak kullanır.
Modernizmde geleneksel yapı ve anlatım reddedilmiş, bilinç akışı, iç diyalog ve iç konuşma teknikleri kullanılmıştır.
Alegorik anlatım önemsenmiş, özellikle olay ağırlıklı metinlerde çağrışımlara geniş yer verilmiştir.
Kelimelerin çağrışım gücünden yararlanılarak şiirsel bir dil kullanılmıştır.
Yapıtlarda diyalog ve hikâye etme yerine bilinç akışı, iç monolog, yöntemleri kullanılmış; geriye dönüş tekniğinden yararlanılarak zaman zinciri kırılmıştır.
İletişimsizlik, psikolojik yabancılaşma, korku, sevgi, kıskançlık, tutku, inanç, inançsızlık, bireyin kozmik yaşamı, toplumla çatışmaları, geleneklere başkaldırı, yalnızlık en çok işlenen konulardır.
POSTMODERNİZM (Modernizm Sonrası)
Postmodernizm ve Özellikleri
Postmodernizm, modernizm sonrası ve ötesi anlamında kullanılmaktadır.
20. yüzyılın ikinci yarısında özellikle 1960 sonrasında modernizmin bir sanat anlayışı olarak tıkandığı düşüncesiyle ortaya atılmıştır.
Bu roman anlayışında yazar, okuru yazma sürecinin tanığı haline getirir. Hatta eserin yazılma süreci romanın ana konusu haline gelir (üst-kurmaca tekniği).
Üstkurmaca, metnin yazım sürecinin yazımı, anlatının nasıl kurgulandığının anlatısıdır.
Eserlerde edebi eserin kurgu olduğunun altı çizilir. Bu nedenle eserlerde hayal ile hakikat birbirinden ayrılmaz durumdadır. Postmodern anlatı, romana “gerçekçi olma” endişesi ile değil de “kurmaca metin” olarak bakar.
Efsane, tarihe tercih edilir.
Bu sayede eserde anlatılanların kurmaca olduğu güçlü vurgularla okuyucuya gösterilir.
Romanın akışına müdahale eden yazar, kendi varlığını kurguya dahil eder. Bu, bir anlamda romantizme dönüştür.
Yazar, başka bir metinden aldığı parçaları, eserinin içinde kullanılır. Bu tekniğe metinlerarasılık denir. Başka bir ifade ile bir yazarın başka bir yazarın metninden aldığı parçaları kendi metninin içinde eriterek yeniden yazmasıdır.
Bilinen kalıpların dışında kullanılan dil, araçtan çok amaç haline gelir.
Postmodern romanda önemli olan hangi konunun anlatıldığı değil ele alınan konunun nasıl anlatıldığıdır.
Seçkinci olan modernizmin aksine çoğulcudur.
Eserlerde birden fazla bakış açısı kullanılır.
Bilinç akışı, iç monolog, montaj, üstkurmaca, kolaj, pastiş, parodi ve serbest çağrışım, metinlerarasıcılık gibi teknikler kullanılır.
Bunların yanında anlatıyı bitirmeme, romana birden fazla son yazma, boş ve kara sayfalar kullanma, okura sorular yöneltmede postmodern anlatının var olan diğer özelliklerindendir.
Bu tarz romanın edebiyatımızdaki ilk örneği Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı eseridir.
POSTMODERNİZM
1-Postmodernizm kelimesindeki “post-“, İngilizcede bir ön ektir ve “bir şeyden daha sonra, sonraki, sonrası, …den sonra gelen” ve “eklenti, ilâve, ekleme” anlamlarında kullanılır.
2-Postmodern insan rahat ve esnektir. Duygu ve hislerine yöneliktir. ‘Kendin ol’ tutumuna sahiptir. Aktif bir insandır ve anlam için kendi kişisel yolunu izler. Gerçek iddiasında bulunmaz, sürekli olan yerine geçici olanı tercih eder. Yaşa ve izin ver yaşayalım tavrındadır. Gelenek ve eskiyle barışıktır. Egzotik, kutsal ve nadir olana olumlu bakar. Genel ve evrensel olan yerine yerele yöneliktir ve kendi yaşamıyla ilgilidir.
3- Postmodern roman, modern romandan filizlenmiş modern romanı tartışmayı ve aşmayı hedeflemiştir.
4-Konudan çok konunun işleniş biçimi üzerinde durulmuştur.
5-Romana gerçekçi olma endişesinden çok kurmaca bir ürün gözüyle bakılmıştır.
6-“Anlam üreten okurdur.” anlayışıyla hareket edilmiştir.
7-Yazar zamanı, mekânı belirsizleştirmekte, zaman dilimini karışık kullanmakta özgürdür.
8-Tek bir konu, tek bir bakış açısından verilmemiş birden fazla bakış açısına yer verilmiştir.
9-Farklı teknikler kullanılarak kurgu karmaşıklaştırılmıştır.
10-Metinlerarası teknik kullanılarak başka yapıtlara göndermeler yapılmıştır.
Postmodernizm örnek yazar ve romanları:
Fehmi Kının Acayip Serüvenleri Hilmi Yavuz
Bir Cinayet Romanı Pınar Kür
Fındık Sekiz Metin Kaçan
Kılavuz Bilge Karasu
Sevgili Arsız Ölüm Latife Tekin
Hayır Adalet Ağaoğlu
Puslu Kıtalar Atlası İhsan Oktay Anar
Resimli Dünya Nedim Gürsel
Son dönem yazarlarımız genel olarak iki anlayıştan da belli ölçülerde etkilendikleri için yazarlarımızı modernist ve postmodernist olarak kesin çizgilerle ayırmak pek mümkün değildir.
Bu bağlamda modernist roman ile postmodern romanın edebiyatımızda birlikte geliştiğini söyleyebiliriz. Postmodern roman Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ından başlayarak hızlı bir ivme kazanmıştır.
YUSUF ATILGAN(1921-1989)
Yalnızlık, bunalım, psikolojik yabancılaşma
Yazar, en önemli eserleri Aylak Adam ve Anayurt Oteli’nde psikolojik yabancılaşma ve yalnızlık temasını başarıyla işlemiş
Yusuf Atılgan’ın oluşturduğu roman karakterlerinin hepsinin içinde bir isyan vardır.
Birçok araştırmacı onun için “Az yazmış, ama iz bırakmış bir yazar.” demiştir.
Köyü anlatan öykülerinde, kırsal kesimin geleneksel yaşamından kesitler sunar; şehri anlatan öykülerinde ise hali hazırdan duyulan bıkkınlık ve düzene uyumsuzluk yer alır.
Psikolojik yabancılaşma: Kendine yabancılaşma veya kimliksizleşme olarak da adlandırılan depersonalizasyon, kişinin kendisine yönelik olan gerçeklik duygusundan uzaklaşmasıdır. Kişi kendi bedeninden uzaklaşmış, düşünce ve duygularından sıyrılmış bir halde kendisini dışarıdan izliyormuş hissine kapılır. Franz Kafka Dönüşüm
*Anayurt Oteli: Kurgusu aynı otelde kâtiplik yapan Zebercet adlı kahramanın ruhsal dünyasının açığa çıkarılması üzerine şekillenir. Kahramanı Zebercet’tir. Kasabalı bireyi anlatır. Cinayet, korku, bunalım ve cinsellik temalı eserdir.
*Aylak Adam: romanında C adlı kişinin ruhsal durumunu anlatır.
Kahramanı C.’dir. Kentli bireyin bunalımları, aylaklıkları anlatır.
*Canistan: Yarım kalan bir romandır.
Roman: Aylak Adam, Anayurt Oteli, Canistan
Öykü: Bodur Minareden Öte, Eylemci
Çocuk kitabı: Ekmek Elden Süt Memeden
VÜS’AT ORHAN BENER (1922-2005)
Edebi Kişiliği
Modernizmi esas alan öykü yazarlarımızdandır.
Modernist edebiyatın öne çıkardığı öznel benlik odaklı kurgular, Bener’in öykücülüğünün başat hususiyeti sayılabilir. Bu hususiyet “Yaşamasız”dan itibaren, biçimsel denemelerle daha kendine özgülük kazanmış metinlerde yoğun bir şekilde kendisini göstermektedir.
Türk edebiyatında daha çok öz yaşam özellik taşıyan öyküleriyle ön plana çıkar. “Altın kuşak” olarak isimlendirilen öykücülüğümüzün temsilcileri arasında anılır.
Vüs’at Orhan Bener yapıtlarında kullandığı anlatım teknikleri, oluşturduğu kurguları, parçalı veya çok katmanlı anlatımı ve oluşturduğu yeni dille Türk edebiyatında çok özgün bir yere sahip, “öncü” bir yazardır. Bener, yapıtlarında daha çok bireyin iç dünyasını, yaşadığı yabancılaşmayı, çatışmaları, kendini sorgulamasını, korku ve kaygılarını yer yer dönemin toplumsal olaylarına da yer vererek anlatır.
Ihlamur Ağacı’nda, günlük olaylar üzerinden aile ilişkileri irdelenir. Yazar aileyi, uyumlu dış görünümü altındaki karmaşık ilişkileriyle anlatmıştır. Diğer bir oyunu İpin Ucu ise dünyayı akıl yoluyla algılayıp açıklamaya, aklıyla sevmeye, aklıyla inanmaya yönelen insanın mantık dışına çıkmış bir insanlık düzeninde yaşadığı serüveni anlatılır.
Eserleri
Roman
Buzul Çağının Virüsü: Osman ve Şukufe’nin yaşadıkları aşk, 1950’li yılların siyasi hayatı ve Osman’ın tutuklanmaya kadar uzanan yaşamı romanın konusudur. Osman da Viola’ya (Şukufe’nin takma adı) ve başkalarına tutunarak yaşamaktadır. Bir virüs gibi başka canlılar olmadan yaşayamayacağını düşünmektedir.
Bay Muannit Sahtegi’nin Notları: Bay Muannit Sahtegi’nin bireysel duygularının ve Türkiye’nin siyasal olaylarının iç içe geçerek tutulan günlüklerle anlatılması romanın konusudur. 1922 doğumlu bir devlet memurudur. 36 yıl çalışmış emekli olmuştur. Maddi sıkıntılarla boğuşur, içki içen, yalnız ve sıkıntılı bir kişidir. Duygularını günlükleriyle dile getirir.
Öykü
Dost: Bener, 1952’de yayımladığı ilk öykü kitabına da Dost ismini verir. Öyküde olaylar kahraman anlatıcı Niyazi’nin bakış açısıyla anlatılır. Niyazi, ikindiye doğru dostu Kasap Ali’nin dükkânına uğrar. Olay zamanı; Ali ile Niyazi’nin önce dükkânda, ardından Ali’nin evinde içki içtikleri kısa bir zaman dilimini kapsar. Anlatıcı olayı yaşandığı anlarda aktardığı için öykünün olay ve söylem zamanı aynıdır. Öykünün giriş bölümü geniş zaman kipiyle yazılmışken ikinci paragraftan itibaren geçmiş zamana geçilir.
Yaşamasız
Siyah Beyaz
Kara Tren
Mızıkalı Yürüyüş
Oyun
İpin Ucu
Ihlamur Ağacı
OĞUZ ATAY(1934-1977)
Postmodernizme kadar uzanan yeni roman anlayışının öncülerindendir.
Yazdığı romanlarda genellikle kimliğini kaybedip aramakta olan bir toplumda dengesiz, kopuk aydınları anlatmıştır.
İroni, eserlerinin en önemli silahıdır. Burjuva toplumu dediği çevresini, geleneksel ne varsa çok şeyi alaycı bir tavırla eleştirmiştir. Eserleri hiciv, yergi, alay ve eğlenmelerle doludur.
Eleştirdiği kaygısız, basit, aydın sınıfın ideallerini, geleneklerini şöyle sembolleştirmiştir: ‘Tabiatı seveceğim, yurduma yararlı olmaya çalışacağım, herkese güler yüz göstereceğim, evleneceğim, çocuk yetiştireceğim.”
Yaşadığı dönemde yazılan ideoloji tipi romanlar Oğuz Atay için alay konusudur. İdeolojiler ona göre burjuva aydınlarının kendilerini ördükleri kara korkunç duvarlardır.
Yaşarken unutulduğunu dile getiren sanatçı, öldükten sonra anlaşılanlardan olmuştur.
Eserlerinde diyalog, söyleşme, iç konuşma, mektup türünden her çeşit anlatıya başvurmuştur.
Tutunamayanlar: Romanı ele aldığı konu, konuyu işleyiş tarzı ve iç monolog, bilinç akışı, alıntı gibi yeni anlatım tekniklerini kullanması bakımından dikkate değerdir. Birbirlerine zıt dünya görüşlerine sahip iki zümrenin, “tutunanlar”la “tutunamayanlar”ın romanıdır.
Selim IŞIK ve Turgut ÖZBEN
Turgut Özben arkadaşı Selim Işık’ın intiharını araştırıyor. Araştırırken şuna ulaşıyor: Selim Işık, tutunamayanlarla ilgili bir araştırma yaparak bir ansiklopedi hazırlamakta ve bunu hazırlarken kendisinin de bir tutunamayan olduğunu görüyor ve intihar ediyor. Turgut Özben bunu araştırırken kendisinin de bir tutunamayan olduğunu anlar.
Tutunamayanlar romanı ile postmodern romanın yolunu açmıştır.
Tehlikeli Oyunlar: Hikmet Benel’in yaşadığı bunalımlarla her şeyi bırakıp gecekonduya gitmesi ve burada da bunalımdan çıkamayarak intihar etmesi anlatılır.
Bir Bilim Adamının Romanı: Oğuz Atay’ın İTÜ İnşaat Fakültesinden hocası Mustafa İnan’ın hayatını anlatır. Biyografik bir romandır. (Klasik roman tekniğiyle yazılmıştır.)
Hikâye: Korkuyu Beklerken
Roman: Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı(Mustafa İnan)
Oyun: Oyunlarla Yaşayanlar
Günlük: Günlük
ADALET AĞAOĞLU (1929-2020)
Edebi Kişiliği
Modernizmi esas alan sanatçılardandır.
Yazın hayatına tiyatro eleştirileriyle başlar.
Roman ve öykü türündeki eserleriyle tanınır. 1973’ten sonra çalışmalarını bilhassa öykü ve romanda yoğunlaştırır.
Eserlerindeki kahramanlar aydın insanlardır.
İlk romanı olan “Ölmeye Yatmak” yayımlanıncaya kadarki geçen sürede sadece tiyatro türünde eserler kaleme alır. Sonra öykü ve romana yönelir.
Ülkemizin farklı, çalkantılı dönemleri ve bu dönemlerin bireylerin yaşamı üzerindeki etkilerini incelemeye çalışır.
Romanlarında iç monolog, geriye dönüşler gibi farklı tekniklerden yararlanır.
Roman türü dışında hikâye, oyun, deneme ve anı türlerinde eserler kaleme alır.
Yazın hayatının bazı devirlerinde “Remüs Tealada” ve “Parker Quinck” gibi takma adlar kullanır.
“Ölmeye Yatmak” romanında kadının özgürleşmesi sorununu ve 1938-1968 yılları arasının toplumsal panoramasını yansıtır. Bunları “Doçent Aysel”in şahsında anlatır. Doçent Aysel ben bugünlere niye geldim, niye okutuldum, niye bu durumdayım diye kendini sorgular. Bir otel odasında bir buçuk saat ölümü beklemesi anlatılır.
“Bir Düğün Gecesi” romanı “Ölmeye Yatmak” romanının devamı niteliğindedir. Eserde, 1970’li yılların Türkiye’sini bir düğüne katılan davetliler üzerinden anlatır. Ömer, Tezel ve Ayşen üzerinden anlatılır. Asker, zengin iş adamları ve politikacıların bir düğünde bir arada olması anlatılır.
Hayır…’ın ana karakteri Aysel, karşımıza ilk olarak Adalet Ağaoğlu’nun ve Dar Zamanlar’ın ilk romanı olan “Ölmeye Yatmak” romanında çıkar. Aysel, kocası Ömer’i öğrencilerden biri olan Engin ile aldatmıştır. Bunun da etkisiyle, bir otel odasında intihar etmeye karar verir, fakat aldığı ilaçları kusarak “başarısız” olur. Hayır…, Aysel’i bu olaylardan yıllar sonra, yaşlı bir kadın olarak tekrar merkeze koyar.
Dar Zamanlar Üçlemesi: Ölmeye Yatmak, Bir Düğün Gecesi, Hayır
Fikrimin İnce Gülü: “Sarı Mercedes” filmi çekilmiştir. Almanya’ya giden bir işçinin bir Mercedes alıp yurda dönüşü anlatılır.
Eserleri
Roman
Bir Düğün Gecesi
Ölmeye Yatmak
Hayır
Ruh Üşümesi
Yaz Sonu
Fikrimin İnce Gülü
Öykü
Hadi Gidelim
Yüksek Gerilim
Sessizliğin İlk Sesi
Oyun
Tombala
Evcilik Oyunu
Çatıdaki Çatlak
Kendini Yazan Şarkı
Çok Uzak Fazla Yakın
Sınırda Aşk-Kış-Barış
FÜRUZAN (1935)
Edebi Kişiliği
Modernizmi esas alan sanatçılardan olan Füruzan modern anlamda Türk hikâyeciliğinin önemli isimlerindendir. Asıl adı Feruze Çerçi’dir.
Romanlarında daha çok kötülüğe sürüklenmiş küçük kızların, düşmüş kadınların, yurt özlemi çeken göçmenlerin, çökmekte olan burjuva ailelerinin yeni yaşam şartlarını konu edinir. Bunları sevecen bir bakış açısıyla yansıtır. Eserlerinde özellikle aile sorunlarını başarıyla işler.
Türk öykücülüğünde daha çok “küçük insanlar” olarak adlandırılan ezilmiş hakkı yenmiş iç dünyaları keşfedilmemiş insanlara dikkatleri çekmeye çalışır.
Öykülerinin birçoğunda anne-kız ilişkileri önemli bir yer tutar. Gerçekliği küçük kızların bakış açısıyla işler.
Almanya incelemelerinden sonra gurbetçi ve göçmen sorunlarını işler. Aynı kültürlerden gelen insanların hayatlarından kesitler sunar. Gurbetçi çocukların sorunlarına özellikle eğilir.
1975’te Berlin’deki Türk işçilerle röportajlar
Güçlü gözlem gücü ve ayrıntıları işlemedeki ustalığı eserlerine farklı bir hava katar.
Olaydan çok betimleme ve çözümlemelere yer verir. Bu özellikleri onu diğer yazarlardan ayırır.
Canlı anlatımı ve karakterleri işleyişindeki derinlik de eserlerinin dikkat çeken özellikleri arasında yer alır.
Göçmen, kadın ve çocuklar eserlerinde başlıca temalardır.
“Papirüs” ve “Dost” gibi ünlü dergilerde yazılar yazar.
Öykü türünün yanı sıra şiir, roman, gezi yazısı, deneme ve çocuk kitapları gibi edebiyatın farklı türlerinde eserler verir. Bazı öyküleri tiyatro sahnesine ve beyaz perdeye uyarlanır.
“Ev Sahipleri” kitabı, Almanya’nın önde gelen aydınları ve konuk işçilerle yaptığı konuşmaları içerir.
“Kırkyedililer”, Füruzan’ın ilk romanı olma özelliği taşır. Romanda, Türkiye tarihine 68’liler olarak geçmiş, devrimci ve isyancı bir kuşak olan 1947 doğumlu kişilerin hikâyesini anlatır. Roman, 1975’te Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü alır.
“Bizim Rumeli” kitabında Bosna Savaşı esnasında Balkanları kapsayan yolculuğunu anlatır.
İkinci romanı olan “Berlin’in Nar Çiçeği”nde Almanya”daki göçmenlerin hayatlarını işler.
“Parasız Yatılı” öyküsüyle 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanır.
Eserleri
Roman
*47’liler
*Berlin’in Nar Çiçeği: Füruzan yine bu eserinde de kadın , göç , çocuk konularını ve temalarını detaylıca işlemiştir. Berlin’in Nar Çiçeği, Almanya’da Alman yaşlı bir çifte komşuluk eden Türk bir ailenin bu yaşlı çifte sevgiyle yaklaşması ve onlarla ilgilenmeleri anlatılır.
Öykü
Benim Sinemalarım
Parasız Yatılı
Kuşatma
Gecenin Öteki Yüzü
Gül Mevsimidir
Gezi-Röportaj
Balkan Yokuşu
Ev Sahipleri
Yeni Konuklar
Şiir
Lodoslar Kenti
BİLGE KARASU (1930-1995)
Bireyin iç dünyasının irdelendiği, bunalımlarının, toplumla çatışmalarının, yalnızlıklarının işlendiği öyküler yazmıştır.
Korku, ölüm ve iletişimsizlik en çok işlenen konulardır.
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı: Manastır yaşamında Keşişlerin iç hesaplaşması ve bunalım anlatılır. Sait Faik hikâye ödülünü kazanmıştır.
“Gece” romanıyla 1991’de Pegasus ödülünü alan ilk Türk yazardır. Belirgin bir kişi kadrosu ve olay örgüsü olmayan bu romanın en önemli karamanı romana da adını veren soyut bir “Gece” kavramı ve simgesel değerleridir. “Romanda belirli bir olay akışı ve üzerinde değerlendirme yapılacak denli günlük hayatta karşımıza çıkabilecek kahramanlar da yoktur”
Hikâye: Troya’da Ölüm Vardı, Kısmet Büfesi, Göçmüş Kediler Bahçesi (masal tarzında), Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı
Roman: Kılavuz, Gece (kilitli roman sayılır)
Deneme: Ne Kitapsız Ne Kedisiz, Narla İncire Gazel, Altı Ay Bir Güz
FERİT EDGÜ (1936)
Edebi Kişiliği
Modernizmi esas alan sanatçılardandır.
Eserlerinde edebiyatın konumu, yazarın özgün nitelikleri üzerinde durur.
Plastik sanatlarla ilgili deneme, tartışma ve eleştirileriyle tanınır.
Romanlarında çevresiyle uyum sağlayamayan kişilerin sorunları üzerinde durur. Yani varoluşçuluk’tan etkilenir.
Düşsel ve fantastik gerçekçilik şeklini özümser.
Romanlarında “nasıl” sorusundan ziyade “niçin” sorusu üzerine kafa yorar.
Şiirlerinde “Mavi” hareketine bağlıdır.
Hayatından ve gözlemlerinden yola çıkarak farklı dil ve anlatım biçimlerini kullanır.
Küçürek (minimal) öyküde önemli örnekler vermiştir.
“O” ismindeki romanı Erden Kıral tarafından “Hakkari’de Bir Mevsim” adıyla filme çekilir. Film, 1983 yılında 33. Berlin Film Festivali’nde; 1984 yılında da 2. Akdeniz Film Festivali’nde ödül alır.
“O ve Kimse” romanları Hakkâri’de yedek subaylık yaptığı zamanda edinmiş olduğu izlenimleriyle yazdığı eserlerdir.
Edebiyatla ilgili araştırma kitapları ve makaleleriyle de büyük başarılara imza atar.
Ferit Edgü, birçok alanda pek çok dünya diline çevrilen eserler kaleme alır.
Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüboğlu, gibi ünlü sanatçıların hayatlarıyla ilgili araştırma kitapları yayımlar.
“Bir Gemide” öyküsüyle 1979 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanır.
Roman
Kimse
Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı
O/Hakkari’de Bir Mevsim
Öykü
Bozgun
Bir Gemide
Kaçkınlar
Çığlık
Avara Kasnak
İşte Deniz
Leş: Toplu öyküleri vardır.
Şiir
Ah Mine’l Aşk
Deneme: Yazmak Eylemi
LEYLA ERBİL (1931-2013)
Edebi Kişiliği
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın önemli roman ve öykü yazarlarındandır.
Toplumcu gerçekçilik anlayıştan soyutçuluğa kayar.
Yaşadığı dönemin kadın problemlerini, yalnızlıkları, mutsuzlukları eserlerinde işler. Kötümser duyguları isyanla aşmaya çalışır. Kadının mutsuzluğunu anlatır.
Yazarlığa öykü türü ile başlar. İlk yayınlanan hikâyesi “Uğraşsız”dır. Sonrasında “Dost”, “Yeni Ufuklar”, “Yeditepe”, “Papirüs”, “Ataç” ve “Yelken” gibi edebiyat dergilerinde yazı ve hikâyeleri yer almaya başlar.
Leyla Erbil kendisinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmayarak özgün olmayı tercih eder.
Yeni bir bakış açısıyla farklı bir dil oluşturmak için çabalar.
Düzyazı türündeki eserlerinde Ortadox Marxçıların karşısında yer alır.
Yeni bir biçim ve üslup geliştiren Leyla Erbil’in düşünce kaynağını Marx ve Freud oluşturur.
İnsan, hayat ve dünyaya sorumlu bir aydın tavrıyla sanatını icra ettirir.
Bazı öyküleri İngilizce, Almanca ve Rusça yayımlanır.
Leyla Erbil yazı ve kitaplarını ödüllere sokmayan yönüyle de bilinir.
“Gecede” kitabında hastamsı, bunalmış, anormal kişileri yeni tekniklerle konuşturur. Kötü olanı bizzat onlara söyletir.
“Tuhaf Bir Kadın” romanını 1971’de bastırır. Bu eser, feministlerce bir ilk eser olarak görülür.
Öykülerini içeren “Eski Sevgili” eseri 1977’de; “Karanlığın Günü” romanı ise 1985’te yayımlanır.
Leyla Erbil’in üçüncü romanı sayılan “Mektup Aşkları” da tarihsiz mektuplardan oluşan, aşkı irdelemeye odaklı bir yapıt olarak ön plana çıkar.
Eserleri
Roman
Tuhaf Bir Kadın
Tuhaf Bir Erkek
Karanlığın Günü
Mektup Aşkları
Cüce
Öykü
Hallaç
Gecede
Eski Sevgili
RASİM ÖZDENÖREN (1940-……)
*Modern kentlerin varoşlarında kıstırılmış bireyin veya ailenin acılarını yerli-İslami bir duyarlılık ve bakış açısıyla öykülerine taşımıştır.
*Varoluşçu (bireyin bilinçaltına iner, ruhsal çözümlemelerde bulunur.)
*Hikâye-Deneme
Hikâye: Çok Sesli Bir Ölüm, Denize Açılan Kapı, Hastalar ve Işıklar, Çarpışmalar, Çözülme, İmkânsız Öyküler
Roman: Gül Yetiştiren Adam
ORHAN PAMUK (1952-…)
*Modern ve postmodern anlatım tekniklerden yararlanmış bir yazardır.
*2006’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.
*Cevdet Bey ve Oğulları: ilk romanıdır. II. Abdülhamit döneminden 12 Mart’a kadar geçen zaman diliminde bir ailenin yaşamı anlatılır. (geleneksel)
*Sessiz Ev: Farklı ideolojik görüşlere sahip üç kardeşin hikâyesi olarak kurgulanmıştır. (geleneksel)
*Beyaz Kale: Venedikli bir bilim adamının ilgi alanları ve görünüşü bakımından kendisine çok benzeyen bir Türk’ün önce kölesi sonra dostluğunu ve güvenini kazanarak danışmanı oluşunu, Beyaz Kale’nin fethini gerçekleştirecek olan silahın tasarımının düşsel serüveni anlatılmıştır.
*Kara Kitap: Kelile ve Dimne, Mantıku’t Tayr, Binbir Gece Masalları gibi doğu dünyasının eserlerine göndermeler ve eserlerden alıntılar vardır. (Hüsn-ü Aşk)
*Yeni Hayat: Bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti.” cümlesiyle meşhur olan eseridir. Kişinin okuduğu bir kitabın etkisine kapılarak daha önceki değerlerinden uzaklaşması, çevreye karşı duyarsızlaşması ve yolculuğa çıkmasını konu alır. Postmodern bir roman olan “Yeni Hayat” alışılmış roman anlayışının biçim ve pratiklerinden ilk kopuşu ifade eder.
*Benim Adım Kırmızı: 1998’de çıktı. Osmanlı nakkaşlarının hayat ve sanatlarını bu romanında dramatik bir yapı içinde ele aldı. Osmanlı nakkaşlarının gizli olarak Frenk resmi yapması anlatılır.
*Kar: “İlk ve son siyasi romanım” olarak değerlendirdiği eseri Kar’dır.
*Babamın Bavulu: Nobel konuşmasının adı ise “Babamın Bavulu”dur
*Masumiyet Müzesi: Romanda zengin bir fabrikatörün oğlu olan Kemal Basmacı ile uzaktan akrabası olan Füsun’un arasındaki aşk, konu olarak seçilmiştir
*İstanbul: anı *Öteki Renkler: söyleşi
SAİT FAİK ABASIYANIK (1906-1954)
*Çağdaş öykücülğün öncüsüdür.
*Çehov tarzı hikâye yazmıştır.
*İstanbul, deniz, balık, yoksulluk, avare insanlar, doğa
*Burgaz Adası’ndaki evi müze yapıldı.
*Yazar adına her sene öykü ödülü verilmektedir.
*Çağdaş edebiyata katkılarından dolayı Amerika’daki Yer altı Mark Twain Derneği’nin onur üyeliğine seçildi.
Öykü: Alemdağ’da Var Bir Yılan, Tüneldeki Çocuk, Mahalle Kahvesi, Havuz Başı, Sarnıç, Semaver, Az Şekerli, Son Kuşlar, Havada Bulut, Kumpanya
Roman: Medar-ı Maişet Motoru (Birtakım İnsanlar), Kayıp Aranıyor, Yaşamak Hırsı
HASAN ALİ TOPTAŞ
Türk edebiyatının Kafka’sı olarak kabul edilmektedir.
Gölgesizler (roman) sinemaya aktarıldı.
Bin Hüzünlü Haz (roman) Alâeddin kişisi üzerinden romancılığını sorguladığı eseridir.
Sonsuzluğa Nokta (roman) ödüllü romanıdır.)
Kayıp Hayaller Kitabı(roman)
Uykuların Doğusu(roman)
Heba(roman)
Hikâye: Ölü Zaman Gezginleri, Yoklar Fısıltısı, Bir Gülüşün Kimliği
Çocuk Edebiyatı: Ben Gürgen Dalıyım
TOMRİS UYAR
Wolf’u Türkçeye en iyi aktaran kişidir.
Kısa hikâye ve günlükte başarılıdır.
Hikâye:
Diz Boyu Papatyalar
Yürekte Bukağı
İpek ve Bakır
Ödeşmeler
Günlük: Gündökümü 75, Günlerin Tortusu, Sesler, Yüzler, Sokaklar
METİN KAÇAN
Ağır Roman (ilk yer altı edebiyatı örneği)
Fındık Sekiz (postmodern roman)
İHSAN OKTAY ANAR
Felsefi, polisiye, tarihi
İhsan Oktay Anar’ın yazın biçimi, göndermeler içerir.
Roman: Puslu Kıtalar Atlası, Yedinci Gün
Puslu Kıtalar Atlası: Bir paranın üzerinde İblis’in imzası var. Bu paranın Bünyamin’in bulması ve sonrasında gelişen kötü olaylar
LATİFE TEKİN
Roman:
Sevgili Arsız Ölüm: Köyden kente göçen çok çocuklu bir aileyi anlatır. Anadolu kadınlarını kendi hayatı üzerinden anlatır.
Berci Kristin Çöp Masalı: Masalvari olarak fakirliği anlatmıştır.
Buzdan Kılıçlar: Fakirlik temalı
Unutma Bahçesi
Aşk İşaretleri
Ormanda Ölüm Yokmuş
Anı: Gümüşlük Akademisi
NAZLI ERAY
Gerçekten kaçış hayale sığınma vardır. Fantastik düşsel öyküleri vardır.
Hikâye: Ah Bayım Ah, Kız Öpme Kuyruğu, Geceyi Tanıdım, Beyoğlu’nda Gezersin
Roman: Pasifik Günleri, İmparator Çay Bahçesi, Arzu Sapağında İnecek Var, Aşık Papağan Barı, Sis Kelebekleri
BUKET UZUNER
Fantastik/düşsel hikâye
Kanada Yazarlar Derneğine üyedir.
Edebi Kişiliği
Günümüz Türk romancılarından kitapları en çok okunan yazarlarımız arasında yer alır.
Romanlarında en çok düşsel öğeler göze çarpar. Ününü de buradan alır.
Hikâye ve romanlarında dönemin yazar ve olaylarına yer verir. Onların sanat ve kültür anlayışına açık olduğunu gösterir.
Eserlerindeki kişiler alegorik ve otobiyografik özellikler taşır.
En önemli eserlerinden olan “İki Yeşil Su Samuru” ile okuru kadının düşsel dünyasıyla buluşturur. Bu romanda Uzuner, klasik olay örgüsünün dışına çıkarak olay örgüsünü bir bilmeceye dönüştürür. Romanda, postmodern kurgu ön plana çıkar.
“Uzun Beyaz Bulut Gelibolu” romanında Yeni Zelanda’dan Türkiye’ye gelen Viki adlı genç bir kadının Çanakkale Savaşı’nda oldukça yararlılıklar göstermiş Türk olan bir gazinin kendi dedesi olduğu iddiasını ve Viki’nin Avukat Ali Osman ile yaşadığı şiddetli aşkı anlatır.
Buket Uzuner, “Kumral Ada Mavi Tuna” romanında geri dönüşler ve metaforik anlatım tekniğini kullanır. Roman, gerçeklik ve yanılsama arasında gidip gelen gerçeği ve hayatın parazitlerini ele alır.
“Mor ve Ötesi” adlı öyküsüyle 1988 Yunus Nadi Öykü Yarışması’nı;
“İzlerin Sesi” romanıyla 1993 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü;
“Kumral Ada Mavi Tuna” romanıyla da İstanbul Üniversitesi Yılın Roman Ödülü’nü kazandı.
Eserleri
Öykü
Benim Adım Mayıs
Karayel Hüznü
Ayın En Çıplak Günü
Güneş Yiyen Çingene
Şairler Şehri
Yolda
Şiirin Kızkardeşi Öykü
Gezi
Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları
Şehir Romantiğinin Günlüğü
New York Şehir Defteri
Roman
İki Yeşil Su Samuru
Kumral Ada Mavi Tuna
Balık İzlerinin Sesi
Uzun Beyaz Bulut
İstanbullular
Gelibolu
Kaman’ın Maceraları
Su-Uyumsuz Defne
Yorumlar
Yorum Gönder