ANLATIM BİÇİMLERİ VE DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI

 AÇIKLAYICI METİN

Amaç bilgi vermektir. Dilin göndergesel işlevi öne çıkar.

Örnekleme, tanık gösterme, karşılaştırma ve tanımlama gibi düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır.

****Karşı bir görüş yoktur.****Nesnellik öne çıkar.

Bir konunun ya da bir sorunun açıklandığı, öğretici yönü ağır basan paragraflara açıklama paragrafı denir.

 

“İki tür öykü vardır: klasik ve modern öykü. Klasik öyküde önemli bir konu giriş, gelişme, sonuç bölümleri içinde anlatılır. Öykünün sonunda önemli bir sonuca varılır. Modern öyküde ise basit bir konu vardır, bu konu önemli bir sonuca varılmadan bitirilir. Ömer Seyfettin’in öyküleri klasik öykünün, Sait Faik’inkiler de modern öykünün başarılı örnekleridir.

 

TARTIŞMACI ANLATIM

Yazarın düşüncelerini okura benimsetmeyi amaçladığı anlatım biçimidir.

****Muhalefet öne çıkar.****

Bu anlatım biçiminde tez-antitez ve soru sorma yöntemi sıkça sorulur.

 

“Tutkulaşmış bir düşünce, kişinin içinde kalabilir mi? İlle söylemek, bağırılmak ister. Her doğru söylenmezmiş, inanmam öyle şeye. Bir kimse bir doğruyu buldu mu, anladı mı kendinden saklayamaz, dayanamaz, ağzından çıkarıverir. Bulunduktan sonra, anlaşıldıktan sonra saklanabilen doğrular “küçük doğrular”dır, büyük doğrular ise saklanamaz. Yerin döndüğünü söylemekten kendini alabilmiş mi Galilei? Siz de bundan sonra doğrularınızdan vazgeçmeyin.

 

ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM

Öyküleyici anlatımda metne konu olan bir olayın olması şarttır.

Amaç, okuru bir olay içinde yaşatarak onun yaşamını zenginleştirmektir.

Kişi, zaman, yer unsurlarıyla şekillenen bir olay söz konusudur.

 

“Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos 1921’de Polatlı’daki cephe karargâhına giderek ordunun başına geçti. Cephede teftiş yaparken, attan düşerek birkaç kaburga kemiğini kırdı. Savaşı cephede yaralı ve kaburga kemiği sarılı bir şekilde idare etmek zorunda kaldı.”

 

 

“Sofraya hep birlikte oturduk. Tahtadan, yuvarlak bir yer sofrasına, ayaklarımızı altımıza alıp yan oturarak yaklaştık. Sofra örtüsünü dizlerimizin üzerine çektik. Babam yemeğe başlamadan ben yanılıp da yemeğe başlayınca, hiç acımadan kaşığının tersini, uzanan elimin sırtına indirdi. Annem, baktı olmayacak, kalktı ve herkese ayrı ayrı tabak getirdi. Kişi sayısı kadar tabak tepsiye sığmayınca kardeşlerim ve benim için ayrı bir sofra kurdu.”

 

 

BETİMLEYİCİ ANLATIM

Sözcüklerle resim çizme sanatıdır. Bu yolla okurda varlıkların niteliklerine ilişkin izlenim oluşturulmak istenir.

Bir yemeğin kokusu, bir kişinin kıyafeti, kişinin duygusal durumu betimlenebilir.

Kişinin dış görünüşünü anlatan betimlemelere “fiziksel betimleme” denir. Kişinin psikolojik durumuyla ilgili tespitler yapanına “ruhsal betimleme” denir.

Bir olay yoktur.

 

 

 

 

“Bu küçük yerleşim merkezindeki tüm caddeler, merkezinde hükümet konağının bulunduğu meydana çıkıyordu. Hükümet konağı en azından yüz yıllık bir taş yapı idi. Onun tam karşısında, hükümet konağına göre çok yeni sayılabilecek belediye binası yer alıyordu. Belediye binası ile park birbirine bitişikti. Parkın içinde, yaz kış yeşilliğini koruyan elliye yakın büyük çam ağacı vardı. İlçedeki iki bankanın reklam amaçlı koyduğu banklar bu ağaçların altında duruyordu…”

 

“Meriç’in üstüne ay doğunca bu kutsal nehir, sihirli bir değnek değmiş gibi sakinleşir. Güneşin altında köpüren, kudurup coşan bu ırmak, şimdi yatağında mışıl mışıl uyuyan bir çocuk gibi sakin ve sessiz durur. Ayın gözetimi altında gümüşten bir kolyeye döner.”

 

 

DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI

TANIMLAMA

ÖRNEKLEME

TANIK GÖSTERME

KARŞILAŞTIRMA

SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA

BENZETME

SOMUTLAMA

İLİŞKİ KURMA

 

TANIMLAMA

Bu cümleler “Bu nedir? Ne değildir?” ya da “Bu kimdir? Kim değildir?” sorularına cevap verir. “denir/ denmez” yüklemi veya “dir/değildir” ek eylemi ile biter.

Şair bir özümleyicidir. Kendinde var olan şair duygululuğuna bazı düşünceler katmadan edemiyor. Herkes bu kanıda değil. Valery şiirin fikirlerle yapılamayacağını savunur: “Şiirin içinde fikir, elmanın içindeki gıda kadar saklı olmalıdır.” Sözü de oldukça ün kazanmıştır.

 

 

ÖRNEKLEME

Yazarın, düşüncesini kanıtlamak için örnekler vermesidir.

Bir edebiyat yapıtının değerini belirleyen, eleştirmenlerin eser hakkındaki yorumları, değerlendirmeleridir, diyorlar. Yapıtın değerini belirleyen asıl gerçek, zamandır oysa. Okuyucu eseri kitaplığından arada bir de olsa alıp okuyorsa ve bundan keyif alıyorsa işte o yapıt değerlidir. Bir süre önce Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir” kitabı da benim için tozlarından silkelendi ve yine gönül tahtımdaki yerini aldı.

 

TANIK GÖSTERME (ALINTI YAPMA)

Yazar; görüşünü inandırıcı kılmak için, sözüne güvenilir kişilerin sözlerine parçada yer verir.

Tanık gösterme yönteminde yazar, doğrudan ya da dolaylı anlatıma başvurabilir.

Atasözleri de tanık gösterme olarak kullanılabilir.

 

Yazı, kaynağı olan kesimlerden uzaklaşa uzaklaşa, onu öğrenenleri doğadan, eşyadan kopardı. Kitaplardan başkasına inanmıyoruz, gördüklerimize önem vermiyoruz, sözlere değil, yazılara güveniyoruz. Montaigne diyor ki: “Budalalıklar yazı kalıbına döküldü mü ciddilik kazanıyor. Bir yerde duydum deseniz olmaz, bir yerde okudum diyeceksiniz.”

 

KARŞILAŞTIRMA

Birden fazla varlığın, olgunun, kavramın ortak ya da farklı yönlerini belirlemektedir.

Öykü de roman gibi yaşanmış ya da yaşanabilecek olayları anlatan yazı türüdür. Romandan ayrılan yönlerinden en önemlileri; karakter sayısı, olay örgüsü ve ayrıntılara roman kadar yer verilmemesidir. Her ikisinin de ortak okuyucu kitlesi olabileceği gibi, farklı okuyucu tiplerine de seslenebilirler.

 

SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA

Araştırma, inceleme, test, istatistik gibi çalışmalar sonucu elde edilen sayısal veriler parçada kullanılır.

Hayatta en normal şey başarısızlıktır. Hayatta başarısızlık kadar kolay ortaya çıkan ve onun kadar ortaya çıkıp genişleyen bir şey yoktur. ABD’de de büyük çoğunluk zengin zannedilir. Halkın ancak 1000’de 15’i 800 dolarlık bir gelire sahiptir. 7 milyon işçi ise, 100 dolardan az ücretle çalışmaktadır.

 

 

BENZETME

Bir varlığın, kavramın özelliklerini anlatmak için o özellikleri eksiksiz olarak taşıyan başka bir şeyi örnek olarak göstermeye benzetme denir. Benzetmede, nitelik bakımından zayıf olan varlık veya kavram, kuvvetli olana benzetilerek anlatılır.

  • ➥ Hüseyin amcanın altın gibi bir kalbi vardı. ( …

  • ➥ Sokaktaki kavga, karıncaların şekere üşüşmesini hatırlattı bana. ( …

  • ➥ Takım elbiseyi giyince iş adamları gibi olmuşsun. ( …

  • ➥ Bulaşıklar dağ gibi yığıldı. ( …

  • ➥ Pazardan aldığım biberler zehir gibi acıymış. (

 

 

SOMUTLAMA

Görünür olmayan kavramları görünür kılmadır. Amaç rahat algılamayı ve anlamayı sağlamaktır.

Bilim adamlarında sanatsal yan göremezsiniz; ama sanat adamında, o zengin düşlerin yanında bilim adamının nesnelliğini görebilirsiniz. Amacı çirkinlikleri düzeltmek ya da daha güzel görmemizi sağlamaktır sanat adamının. Ele aldığı gibi; ama bunu kuru bir gerçek olarak sunmaz, renklendirir, allar pullar. Onu sunarken de mutlaka kendi renk dünyasını katar. İşte Council’in “Her şey olabilirsiniz; ama sanatçı olamazsınız.” sözünün altındaki gerçek budur.

 

 

İLİŞKİLENDİRME

Bir olayı, bir olguyu, bu olayın çıkışını geçmişte olmuş başka bir olayla bağlayarak açıklamaktır.

Daha Cumhuriyet ilan edilmediği gibi, İstanbul işgal altındaydı. Lozan Barış Antlaşması imzalanmamış, görüşmeler kesintiye uğramıştı; kısacası milletimiz o günlerde yumruğunu masaya vuramamıştı. Bunun sonucu olarak eğitim, ekonomi, sağlık felç durumdaydı. Bana göre hala ülkemizin içinde bulunduğu bunalımlı dönemler de o günlerin uzantısı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

10. SINIF 3. ÜNİTE

10. SINIF 5. ÜNİTE

TANZİMAT EDEBİYATI