9. SINIF 6. ÜNİTE
TİYATRO
Tiyatro, bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilemesi amacıyla hazırlanmış gösterilerdir. Farklı bir şekilde duyguların ve olayların hareket (jest) ve konuşmalarla anlatılmasıdır. Genel olarak temsil edilen eser anlamında da kullanılır. Tiyatro, oyun, piyes, temaşa eseri gibi isimlerle de kullanılabilmektedir.
Tiyatro metinlerine “oyun”, metinleri yazan kişiye oyun yazarı (müellif) ve oyunu sahnede canlandıran kişilere ”oyuncu” (ya da daha genel olarak tiyatrocu) denir. Ayrıca eserin sahnelenmesinde görev alan sahne amiri, dekor ve kostüm sorumlusu, ışıkçı, suflör gibi diğer yardımcı elemanlar da vardır.
Tiyatro’nun Özellikleri
Olaylar oluş halinde olup yazarın ağzından anlatılmaz. Olayın içindeki karakterler tarafından direkt söylenir.
Tiyatro sadece konuşma ve harekete dayalı bir sanattır.
Konusunu günlük yaşamdan, tarihten veya mitolojiden alabilir.
İletisini, aracısız (yazı, kâğıt, film vb.) sunan bir metin türüdür.
Tiyatro eserinde yer, dekor ve kişilerle ilgili bilgiler perde başlarında yer alır.
Anlatım, karşılıklı konuşma şeklindedir.
Tiyatronun amacı insan ve toplum yaşamını anlatmaktır.
Tiyatroda yazar tipleştirme ve karakter çizme yöntemine başvurur.
Tiyatro serim (giriş), düğüm (gelişme) ve çözüm bölümlerinden oluşur.
Tiyatro eserine drama adı verilir.
Tiyatro sözcüğü Yunanca theatron sözcüğünden gelmiş olup bu sözcüğün de anlamı görme yeridir.
Tiyatroda perde ve sahne olmak üzere iki bölüm; tiyatronun olay ve kişiler olmak üzere iki temel ögesi vardır.
Perde, konunun ana parçalarından her birine verilen addır. Sahne ise, her perdede kişilerin girip çıkmasıyla meydana gelen küçük bölümlerdir.
Her tiyatro metnini meydana getiren olaylar ya da olaylar zinciri bir mücadeleden ortaya çıkmıştır. Bir ana düşünceye dayanan bu olaylar zinciri dramatik bir eylem oluşturur.
Bir tiyatro metninde ortaya çıkan çatışma neticesinde farklı güçlerin bir araya çıkmasıyla oluşan karakterlere oyunun kişileri denir.
Tiyatro Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Tiyatro, Yunanca theatron yani “görme yeri” sözcüğünden gelmektedir. Çünkü günümüzdeki anlamıyla çağdaş tiyatronun tarihi, bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan dinsel törenlere dayanmaktadır.
Dinsel törenlerden doğan tiyatro, daha sonra kendine has bağımsız bir tür olarak gelişimini devam ettirmiştir.
Türk Edebiyatında Tiyatronun Gelişimi
Türk Tiyatro Tarihine Genel Bakış
1840 Fransızca oyun sergilendi.
1856’da tiyatro binası yapıldı.
1860’ta “Şair Evlenmesi” eseri Şinasi tarafından yazıldı. Ancak 49 yıl sonra sahnelendi. Batılı anlamda ilk tiyatro eserimizdir.
Sahnelenen ilk tiyatro eserimiz Namık Kemal’in Vatan yahut Silistre’dir.
1869 yılında Gedik Paşa Osmanlı Tiyatrosu yapıldı.
1914 yılında Darülbedayi- Osmani yapıldı.
Darülbedayi(Güzellikler Evi)
“İstanbul Şehir Tiyatrosunun” ilk şekli ve adıdır. Türk tiyatro tarihinde, tiyatronun kuruluş ve gelişmesinde Darülbedayi topluluğu öncülük etmiştir. Teşkilatın ilk adı Darülbedayi-i Osmanidir. Türkiye’de ilk düzenli bir tiyatro kurulması ve sahne sanatçılarının yetiştirilmesi fikri 1914 yılında Şehremini Operatör Cemil Topuzlu tarafından ortaya atılmıştır. Bu fikrin gayesi, Türk halkına tiyatroyu sevdirmekti.
Savaş sırasında, Darülbedayi sanatçıları, Asker Ailelerine Yardım Cemiyeti faydasına Hüseyin Suad‘ın adapte ettiği 1916’da “Çürük Temel” adlı oyunu sahneleyerek halka sundular. Bundan sonra, Halit Fahri Ozansoy’un “Baykuş” adlı manzum piyesi sahneye kondu. Savaş sonrasında oyunlara devam edildi. Afife Jale 1919 yılında “Yamalar” isimli tiyatro ile sahne almıştır.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Tiyatronun Özellikleri
Cumhuriyetin ilkeleri halka aktarılmaya çalışılmıştır.
Ulus bilincinin oluşması amaçlanmıştır.
Devlet konservatuarı açılmıştır.
Çocuklar ve kadınlar ön plana çıkarılmıştır.
Aile dramları, değer çatışmaları, köy gerçekliği, gelenekler, köyden kente göçün getirdiği problemler
Tarihi olaylar ve kişiler işlenmiştir.
Dil yalındır.
Nazım nesir karışıktır.
Geleneksel tiyatro ile modern tiyatronun özellikleri bir arada görülür.
Bireysel duygu ve düşünceler sosyal kurumlardaki değişimler de işlenmiştir.
Tiyatronun Yapı Unsurları
Dramatik Örgü:
Tiyatro metinlerinde yer alan olay örgüsüdür. Bu olay örgüsü içinde oluşan birçok olay bulunmaktadır. Oluşan bu olaylar aracılığıyla iletilmek istenen mesajı seyirciye ulaştırmak için oluşturulan bütünün parçasıdır.
Tiyatro metinlerini oluşturan temel ve yan çatışmalardan meydana gelen olaylar, neden-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlanır. Dramatik örgü perde, sahne gibi bölümlemeler etrafında düzenlenir.
Yer (Mekân):
Tiyatro metinlerinin sergilendiği mekân, oyunun geçtiği ve yaşandığı çevre olarak adlandırılır. Bu metinlerin içeriğine uygun olarak eserler bir dekor ile sahnede canlandırılır. Ayrıca dekorun oyunun planını daha iyi göstermesi için ışık, eşya, aksesuar gibi dekora yardımcı ve mekânı tamamlayıcı unsurlar da kullanılmaktadır.
Tiyatroda mekân son derece önemli unsurlardan biridir. Sergilenen oyunun izleyiciler tarafından daha iyi anlaşılması için mekân-zaman-olay ilişkisinin son derece düzenli bir şekilde kurulması gerekir.
Zaman:
Tiyatro metinlerinde kullanılan farklı zaman aşamaları bulunmaktadır. Bir tiyatro metninde; kronolojik zaman dilimi, düğümden başlatılan zaman, sonuçtan başlatılan zaman ve düzensiz zaman gibi dilimlerden oluşur. Örneğin metnin yapısına göre merak unsuru ön plana alınacaksa düğümden başlatılan zaman dilimi kullanılır.
Çatışma:
Tiyatro metninde yer alan kahramanlar arasındaki iç ve dış mücadeleler ve anlaşmazlıklar çatışma unsurunu ortaya çıkarır. Olayların gelişip, oyunun seyir keyfinin artmasında çatışma unsuru ön plana çıkar. Sosyal statü, ekonomik durum, psikolojik yapı, eğitim ve kültür gibi unsurlardaki keskin farklılıklar çatışmayı belirleyen etkenlerdir.
Kişiler:
Tiyatro metninde yer alan dramatik örgünün tamamlanmasında yer alan ve olay örgüsü içerisindeki iletiyi seyirciye aktaran tiyatro oyuncularıdır. Bunlar arasındaki çatışma neticesinde tiyatro metinlerinde birinci ve ikinci derecede önemli tipler ortaya çıkar. Tip ve karakterler çevrelerinden soyutlanmadan toplumsal, fiziksel ve psikolojik özellikleriyle verilir.
Temel Tiyatro Terimleri
Adaptasyon: 1. Yabancı dille yazılmış bir oyunu, yerel koşullara uygun biçimde kendi diline çevirme, uyarlama. 2. Bir romanı ya da öyküyü sahne için yeniden düzenleme, uyarlama.
Aksesuar: Oyuncunun konunun gerektirdiği şekilde dekor gereği kullandığı eşyalardır.
Aksiyon: Bir oyuncunun sahnede sergilediği hareketlerdir.
Aktör: Erkek tiyatro sanatçısı
Aktris: Kadın tiyatro sanatçısı
Antik Tiyatro: Tiyatronun ortaya çıktığı Eski Yunan edebiyatında bu türe verilen addır.
Darülbedayi: İstanbul Şehir Tiyatrosunun adıdır.
Dekor: Oyunun geçtiği yeri canlandırmak için kullanılan ışık, eşya gibi araçların tümü.
Diyalog: Oyundaki iki ya da daha çok kişinin konuşmasıdır.
Entrika: Olayların seyircide merak uyandıracak şekilde birbirine dolanmasıdır.
Feeri: Cinlerin, perilerin yer aldığı masalsı tiyatro türüdür.
Figüran: Genellikle tiyatro ve sinemada, konuşması olmayan veya konuşması çok az olan rollere çıkan kimse.
Grotesk: Akla aykırı durumlarla verilen ve güldürme öğesinin ön planda olduğu tiyatro türüdür.
Kanto: Kadın oyuncuların dans ederek ve şarkı söyleyerek yaptığı gösteridir.
Jest: Rol gereği yapılan el, kol ve beden hareketleri.
Kostüm: Oyunda rol gereği giyilen kıyafetlerin genel adı.
Kulis: Sahne gerisinde oyuncuların oyuna hazırlandıkları ve sahneye çıkış sırasını bekledikleri yer.
Makyaj: Oyuncunun rolüne uygun olarak yüze şekil verme, yüzü boyama işlemi.
Mimik: Duygu ve düşünceleri yüz ifadeleri ile yansıtma işi.
Mizansen: Bir tiyatro eserinin düzenlenip sahneye konmasıdır.
Monolog: Oyunda tek kişinin kendi kendine konuşması, dışa verilen iç ses.
Pandomima: Düşünceleri ve duyguları kimi kez müzik, kimi kez çeşitli eşyalar eşliğinde, kimi kez dansla ya da gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı amaçlayan sözsüz oyun.
Perde: 1. Bir tiyatro eserinin büyük bölümlerinden her biri. 2. Sahneyi seyirciye açan ve kapatan kumaş parçası.
Piyes: Oyun, Temaşa
Replik: 1. Oyuncunun, sözü karşısındakine bırakırken söyleyeceği son söz. 2. Oyunda karşıdakinin sözüne verilen karşılık, karşılama sözü.
Rol: Canlandırılan kişiliği ortaya çıkaran söz ve davranışlar.
Sahne: 1. Bir tiyatro metninde baş oyun kişisinin ya da önemli kişilerin yönelişlerini başlatıp bitiren kesim. 2. Bir tiyatro yapısında oyuncuların oynamaları için özel olarak yapılmış ve genellikle yükseltilmiş oylum ya da alan.
Suflör: Perde gerisinde oyunu metinden takip eden ve unutulan sözleri fısıldayarak oyunculara hatırlatan görevlidir.
Tirat: Oyunda kişilerin birbirlerine karşı söylediği uzun soluklu, coşkulu sözler.
Tuluat: Oyunun temeline bağlı kalarak o anda söylenen doğaçlama sözlerdir.
Üç Birlik Kuralı: Tragedyada uyulması gerekli üç temel kuraldır. A- Zaman birliği : Vakanın en çok 24 saat içinde geçmesi. B- Yer birliği : Vakanın aynı yerde geçmesi. C- Vaka birliği : Eserin bir tek vaka etrafında gelişmesi.
TURAN OFLAZOĞLU (1932- …)
Türk edebiyatının usta bir oyun yazarıdır.
Amerika’da tiyatro eğitimi aldı.
Tiyatrolarında genellikle tarihi konuları işlemiştir.
Sağlam bir tiyatro kültürü vardır.
Köy konulu tiyatroları da var.
Shakespeare, Rike, Nietzsche, Kafka gibi yazarlardan çeviriler yapmıştır.
Köy konulu tiyatroları:Keziban: Kan davasını anlatmıştır. Allah’ın Dediği Olur: Köy hayatının neşesini anlatmıştır. Elif Ana: Köylü kadınların çilesini anlatmıştır.
Tarih konulu tiyatroları:Fatih, Deli İbrahim, IV. Murat, Genç Osman, Cem Sultan, Sokrates Savunuyor, Korkut Ata, Yavuz Selim, III. Selim, Sinan, Yine Bir Gülnihal, ***Kösem Sultan***
Sembolik Tiyatro: Gardiyan, Dört Başı Mamur Şahin Çakır, Güzellik ile Aşk, Pençe
Tiyatro: Keziban, Allah’ın Dediği Olur, Deli İbrahim, IV. Murat, Sokrates Savunuyor, Elif Ana, Fatih, Genç Osman, Kösem Sultan, Güzellik ile Aşk, Atatürk, Cem Sultan, Gardiyan, Sinan, Dört Başı Mamur Şahin Çakır, III. Selim, Pençe, Kanuni Süleyman, Yine Bir Gülnihal, Korkut Ata, Yavuz Selim
TİYATRONUN TÜRLERİ
Tiyatro eserleri müziksiz trajedi, komedi, drama ve müzikli (opera, operet, müzikal, pandomim, bale, revü, skeç, tuluat) olmak üzere iki grupta toplanır. Edebî türler içinde en canlı ve yaşama en yakın olanı tiyatrodur.
Trajedi (Tragedya)
Trajedi, amacı kişilere korku, heyecan ve acındırma telkinleriyle ders vermek olan en eski tiyatro çeşididir. Şiirsel olarak yazılması ve değişmez kurallara bağlı olması sebebiyle öbür tiyatro çeşitlerinden kolayca ayrılır. Trajedilerde kadere, ahlak, töre ve geleneklere üstün bir değer verilmiştir. Trajedinin amacının, “insanın acılarının ifade edilerek seyircilerin ruhunda korku ve merhamet uyandırılması” olduğu kabul edilmektedir.
Trajedinin Özellikleri
Yazarlar konularını genel olarak tarihten ve mitolojiden alır.
Trajedilerde yer alan insan, eğitimlidir ve soylular arasından seçilmiştir.
Kahramanlar, sıradan insanlar değil krallar, kraliçeler, prensler, prensesler, tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılardır.
Trajedide kaba ve çirkin sözlere yer verilmediği gibi son derece seçkin bir üslup kullanılır.
Erdeme ve ahlaka büyük önem verilir.
Trajedi manzum (şiir) olarak yazılır.
Öldürme, yaralama gibi olaylar sahnede canlandırılmaz, sahne gerisinden seyirciye duyurulur.
Genellikle beş perdeden oluşan trajedi, aralıksız olarak oynanır.
Koro perde görevini üstlenir.
Koro ve diyalog bölümlerinden oluşur.
Üç birlik kuralına uygun olarak yazılır.
Üç birlik kuralı; eserin tek olay, tek mekân, tek gün kalıbı içinde yapılandırılmasıdır.
Trajedi türündeki tiyatronun en önemli temsilcileri:
Eski Yunan edebiyatı: Euripides, Aiskhylos, Sophokles;
Fransız edebiyatı: Racine ve Corneille
Komedi (Komedya)
Olayların, insanların ve toplumun gülünç ve aksayan yönlerini güldürücü öğelerle yansıtmaya çalışan tiyatro türüne komedi denir.
Komedinin Özellikleri
Günlük yaşamdan konular halk kesiminden seçilmiş kahramanlar vasıtasıyla aktarılır.
Korkaklık, cimrilik, dalkavukluk gibi huy ve davranışlar abartılarak seyirciyi güldürürken düşündürmek amaçlanır.
Trajedide olduğu gibi üç birlik kuralına uyulur.
Kaba söz ve şakalar, yaralama ve öldürme gibi olaylar sahnede canlandırılır.
Aralıksız oynanan komediler, beş perdeden oluşur ve manzum (şiir) şeklinde yazılırlar.
Komedide de koro vardır ve bu koro perde görevini üstlenir.
Komedi; karakter komedisi, töre komedisi, entrika komedisi olmak üzere üçe ayrılır.
a) Karakter Komedisi: Günlük hayatımızda karşılaşabileceğimiz insan kusurlarının belli tipler vasıtasıyla ele alındığı komedi türüdür.
Moliere – Cimri
Shakespeare – Venedik Taciri
b) Töre Komedisi: Toplumsal yaşamda ortaya çıkan gelenek ve görenekleri, töreleri eleştirel bir tutumla aktarmaya çalışan komedi türüdür.
Moliere – Kibarlık Budalası
Gogol – Müfettiş
Şinasi – Şair Evlenmesi
c) Entrika Komedisi (Vodvil): Olayların şaşırtıcı bir şekilde geliştiği ve merak öğesinin ön planda olduğu komedi türüdür.
Moliere – Scapin’in Dolapları
Shakespeare – Yanlışlıklar Komedyası
Temsilcileri: Eski Yunan edebiyatında; Aristophanes, Menandros ve Fransız edebiyatında ise, Moliere’dir.
Necati Cumalı (1921 – 2001)
* Florina’da doğan sanatçı Ankara Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.
* Hikâye, roman, şiir, deneme, günlük ve tiyatro gibi türlerde eserler kaleme almıştır.
* Roman ve hikâyelerinde toplumcu-gerçekçi yazarlar arasında yer almıştır.
* Tiyatro eserlerinde sosyal ve ekonomik sorunlarla birlikte kadınları, aşkı ve bireyin psikolojik durumlarını tiyatroya yansıttı.
Hikâye: Susuz Yaz, Dila Hanım
Roman: Tütün Zamanı (Önemli)
Tiyatro: Boş Beşik (Önemli), Nalınlar, Mine, Yaralı Geyik, Kaynana Ciğeri, Derya Gülü, Devetabanı
Drama:
Trajediyle komediyi bir araya getiren tiyatro türüdür. Modern tiyatronun sürekli olarak aristokrat zümrenin yaşayışını veya sadece hayatın gülünç taraflarının sahneye konmasını yeterli bulmayarak hayatı birçok yönüyle temsil etme arzusundan doğmuştur.
Dramın özellikleri:
18. yüzyılda klasisizme tepki olarak ortaya çıkan romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
Duygu ve hayali ön plana alan bir tiyatro türüdür.
Dramlarda genellikle konular günlük yaşamdan ve milli tarihten alınır.
Üç birlik kuralına uyulmaz.
Kişiler tek yönlü ele alınır; iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
Kaba ve argo sözler, öldürme ve yaralama gibi olaylar sahnede gösterilir.
Nazım (şiir) ve nesir (düzyazı) şeklinde yazılabilir.
Perde sayısında bir sınırlama yoktur.
Temsilcileri: William Shakespeare (Kış Masalı), Victor Hugo (Hernani), Goethe (Faust), Schiller (Don Carlos), Namık Kemal (Vatan yahut Silistre)
ÖNEMLİ: Namık Kemal tarafından kaleme alınan ve Türk edebiyatının sahnelenen ilk tiyatro eseri olan “Vatan yahut Silistre” adlı eser dram türünde yazılmıştır.
Opera
Opera, insanların konuşmak yerine tiyatro oyununu şarkı söyleyerek sahneye koymasıdır. Operanın tiyatrodan ayrılan başlıca özelliği, bir müzik bölümünün de bulunmasıdır.
Pandomim[
Düşünce ve duyguları müzik veya türlü eşyalar eşliğinde bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı hedefleyen sözsüz oyun türüdür. Yüz mimikleri, el, kol ve beden hareketleri kullanılarak tema anlatılmaya çalışılır. Pandomim, evrensel bir tiyatro dili sayılır.
Tuluat
Tiyatro çeşitlerinden biridir. Sanatçılar, oynadıkları eserin konusuna bağlıdır; ama oyundaki sözleri içlerinden geldiği gibi söyleyerek doğaçlama yaparlar. Yazılı esere uymak mecburiyetleri yoktur. Perdeli orta oyunu da denir.
Operet
Sözlerinin müziksiz kısımları müziklerden çok olan tiyatro eserleridir. Halka hitap etmek için yazılır. Operetlerde renk, ışık, kıyafetler ve dans en göze çarpıcı şekilde kullanılır.
Müzikal
Kendine özgü, yalın bir olay örgüsü olan, müzik, dans ve diyalogların olaylarla bütünleştiği duygusal ve eğlendirici sahne gösterisi ya da oyundur.
Bale
Müzikli, dansın daha çok öne çıktığı, daha çok lirik ve dram arası bir temada oynanan oyunlardır. Diğerlerine nazaran estetiğe daha çok önem verilir.
Revü
Olaylı eleştirili yapılan tiyatro türüdür. Konu açısından bir bütünlüğü olmayan, birbirlerine gevşekçe bağlanmış, kendi başlarına anlamlı olan, tablolardan kurulu, ezgi, monolog, skeç, dans ve karşılıklı nükteli konuşmalardan oluşan bir gösteri biçimidir.
Turgut Özakman (1930 – 2013)
* Hukuk öğrenimi görmüştür.
* Almanya’da tiyatro eğitimi almıştır.
* TRT’de ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünde üst düzey yöneticilik görevlerinde bulundu.
* Yazarın tiyatro türünde birçok eseri olmasına rağmen asıl ününü belgesel türünde kaleme aldığı romanlarıyla sağlamıştır.
* Tiyatrolarında suç ve suçluya yaklaşım, kuşaklar arası çatışma, eğitim sorunları ve bireyin iç dünyasını ele aldı.
Tiyatroları: Pembe Evin Kaderi, Kanaviçe, Ah Şu Gençler, Fehim Paşa Konağı, Ben Mimar Sinan
Romanları: Şu Çılgın Türkler, Diriliş-Çanakkale
Senaryoları: Keloğlan Aramızda, Tuzsuz Deli Bekir, Mevlana, Kurtuluş, Cumhuriyet
CEVAT FEHMİ BAŞKUT:
Yurt dışında oyunları sahnelenen ilk kişidir.
Yurt dışında sahnelenen ilk Türk tiyatrosu “Paydos”tur.
Paydos: Aydın bir öğretmenin değerlerine saldırı ve öğretmenin kaybetmesi.
Buzlar Çözülmeden: Devlet otoritesinin zayıflığı anlatılır. (Deli Deli Kulakları Küpeli)
Büyük Şehir
Küçük Şehir
Harput’ta Bir Amerikalı
Hacıyatmaz
Sana Rey Veriyorum
Makine
Tiyatro ile ilgili önemli notlar
Çağdaş tiyatro kendi içinde ikiye ayrılır.
Absürt Tiyatro:Hiçbir kuralın önemsenmediği, geleneksel tiyatroya ait özelliklerinin tamamının dışlandığı, saçma kurgular ve sözlerle dolu bir tiyatro türüdür.
Epik Tiyatro: Üzerinde durulan toplumsal sorunun çözümünü seyirciye bırakan, dekor ve sahnenin çok fazla önemsenmediği ve oyunun izleyiciyi büyülemesine izin vermeyen bir tiyatro türüdür.
1945 yılında Alman yazar Bertolt Brecht tarafından kuralları belirlenen bu türün Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi Haldun Taner’dir.
Haldun Taner tarafından kaleme alınan Keşanlı Ali Destanı ilk epik tiyatro örneğidir.
Geleneksel Türk Tiyatrosu
Geleneksel Türk tiyatrosunun kaynağını incelediğimizde bu türün ilk örneklerine İslamiyet öncesi Türk edebiyatında rastlamaktayız. Bu dönemde yuğ (cenaze töreni), sığır (sürek avı töreni), şölen (av sonrası dua töreni) gibi dini törenlerde şamanlar tarafından kopuz adı verilen çalgı aletiyle destan, sagu ve koşuklar söylenerek ve bedensel bazı hareketler yapılarak tiyatro türünün doğmasını sağlamışlardır.
Geleneksel Türk tiyatrosunda metinlerin hemen hemen hepsi tuluata (doğaçlamaya) dayanır. Herhangi bir metne bağlı kalınmadan oluşturulan bu tür usta-çırak ilişkisi ile uzun yıllar yaşamını devam ettirmiştir.
Geleneksel Türk tiyatrosu; Karagöz, Orta Oyunu, Meddah ve Köy Seyirlik Oyunları olmak üzere dörde ayrılır.
Karagöz (Gölge Oyunu)
Tasvir adı verilen ve deriden kesilmiş kuklaların ışıkla aydınlatılmış bir beyaz perdenin arkasında yansıtılarak sahneye konulan ve doğaçlamaya dayanan bu gösteriye Karagöz oyunu denir.
Karagöz: Bir halk adamıdır. Olduğu gibi görünen ve böyle de davranan eğitim almamış bir tiptir.
Hacivat: Medrese eğitimi almış, tahsilli bir tiptir. Herkesin huyuna göre davranabilen, işine geldiği gibi davranan bir tiptir.
ÖNEMLİ: Hayali zıll (gölge hayali) da denilen bu oyunu oynatanlara hayali, hayalci, karagözcü adı verilmiştir. Karagöz oyununun (gölge oyununun) kurucusu Şeyh Küşteri’dir.
ÖNEMLİ: Karagöz oyunundaki tüm karakterler tip özelliği gösterir.
Karagöz oyunu nasıl ortaya çıkmıştır?
Rivayete göre Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahı olan Orhan Bey döneminde Bursa fethedildikten sonra buraya bir cami yaptırılır. Caminin inşaatında çalışan Karagöz ve Hacivat adında iki kişi bu cami yapımında çalışan işçilerdir.
Karagöz ile Hacivat’ın arasında geçen konuşmalar ve edilen sohbetlerden dolayı hem kendileri hem de diğer işçilerin çalışmaları engellenir. Bunun üzerine caminin mimarını çağıran Orhan Bey “Eğer bu iş zamanında bitmezse kelleni alırım.” dedikten sonra işi hızlandırmak isteyen mimar işçilerin çalışmasını engelleyen Hacivat ile Karagöz’ün idam edilmesini sağlar.
Karagöz ile Hacivat’ın idamından büyük üzüntü duyan Şeyh Küşteri adında bir derviş, bu ikilinin kuklalarını yaparak ve onların söylediği güldürü ögelerini kullanarak onları bir perde arkasından insanlara aktarmaya başlar. İşte, bu şekilde Karagöz oyunu ortaya çıkmıştır.
Karagöz oyununun (gölge oyununun) kurucusu Şeyh Küşteri’dir. Bundan dolayı da Karagöz perdesine “Küşteri Meydanı” da denir.
Karagöz Oyununun Bölümleri
Mukaddime (giriş):Önce bir fon müziği verilir. Perdede göstermelik bir dekor olarak adlandırılan tasvirler yansıtılır. Bu bölüm Hacivat’ın “Of… Hay Haak!” diyerek perdeye yansıtılmasıyla sona erer.
Muhavere (söyleşme):Diyalog bölümüdür. Hacivat ile Karagöz arasında genel olarak yanlış anlaşılmaya dayalı ve güldürme öğesinin ön planda tutulduğu ve tekerlemelerden oluşan bir bölümdür.
Fasıl (oyun):Hacivat ile Karagöz oyununun asıl bölümüdür. Bu ikili dışındaki diğer karakterler de bu bölümde sahneye çıkarlar. Oyun adını bu bölümden alır. Olaylar bu bölümde yaşanır ve sona erer.
Bitiş:“Her ne kadar sürç-i lisan ettiysek af ola” denilerek özür dilendikten sonra gelecek oyunun zamanı ve yeri bildirilir. Oyunda verilmek istenen mesaj (kıssadan hisse)bu bölümde aktarılır ve oyun sonlandırılır.
Orta Oyunu
Karagöz oyununa birçok açıdan benzer özellikler gösteren Orta Oyunu, etrafı seyircilerle çevrili bir meydanda yüksek bir yere çıkılarak oynanan ve güldürü ögesinin ön planda olduğu bir türdür.
Pişekâr: Yarı aydın insan tipidir. Hacivat karakterine karşılık gelir. Elinde tuttuğu şakşak denilen bir tahta ile oyunda yer alır.
Kavuklu: Karagöz ile aynı özellikleri taşıyan ve halkı temsil eden bir insandır.
Orta Oyununun Özellikleri
Anonim özellikler gösterir. Herhangi bir yazılı metne dayanmaz.
Müzik unsurunun önemli bir yer tuttuğu bu türde dekor yok denecek kadar azdır.
Karşılıklı konuşma ve şive taklitlerine dayanmakla birlikte oyun yanlış anlaşılmalar üzerine kurulmuştur.
Pişekâr ve Kavuklu olmak üzere iki ana kahramanı vardır.
Orta oyununda yöresel özellik ve kıyafetleriyle yer alan farklı ulustan insanlar bulunmaktadır.
Orta Oyununun mukaddime (giriş), muhavere (söyleşme), fasıl (asıl konu) ve bitiş bölümlerinden oluşur.
Oyunun oynandığı alana “palanga”, ev olarak kullanılan dekora “yeni dünya”, iş yeri olarak kullanılan dekora da “dükkân” denir.
Orta Oyununun Bölümleri
Mukaddime (giriş): Zurnacı önce Pişekâr havası sonra da Kavuklu havacı çalar, ardında da oyunun adını söyleyerek oyuna başlanır.
Muhavere (söyleşme): Adına “arzbar” denilen bir gülmece unsurunun oluşturulduğu bu bölüm tamamen yanlış anlaşılmalar üzerine kurgulanmıştır. Tekerlemelerin de yer aldığı bu bölümde Kavuklu bir rüyasını Pişekâr’a anlatır.
Fasıl (asıl konu): Asıl konunun işlendiği ve tüm karakterlerin rol aldıkları bölümdür.
Bitiş: Pişekâr tarafından dile getirilen “sürç-i lisan” özrü ile oyun sonlandırılır ve sonraki oyunun yeri ve zamanı belirtilir.
Karagöz ile Orta Oyununun Ortak Özellikleri
Her ikisi de doğaçlamaya (tuluata) dayanan oyunlardır.
Orta oyununda Kavuklu ve Pişekâr, Gölge oyununda Karagöz ile Hacivat tipleri birbirine benzer.
Seyircilerle çevrilmiş bir alanda sergilenir.
Yazılı metne dayanmayan gelişigüzel sergilenen oyunlardır.
Her ikisi de mukaddime, muhavere, fasıl ve bitiş bölümlerinden oluşurlar.
Her ikisinde de yanlış anlaşılmalarla kurgulanmış ve güldürü ögesinin ön planda olduğu bir anlayış hâkimdir.
Meddah:
Tek kişilik bir halk tiyatrosudur.
Meddah, tiyatro eserindeki tüm tiplerin özelliklerini üzerinde barındıran bir aktördür.
Halkın topluca bulunduğu kahvehane, meydan gibi yerlerde oynanmıştır.
Yazılı metindeki hikâyelerin veya doğaçlama oluşan olayların günümüze kadar ulaşmasını sağlamışlardır.
Meddahlarda şive taklitleri ve jest ve mimikler son derece önemlidir.
Meddahlık hikâye anlatma sanatı olarak karşımıza çıkar.
Bugün Cem Yılmaz, Sunay Akın, Ata Demirer gibi sanatçılar modern meddah olarak karşımıza çıkmaktadır.
Köy Seyirlik Oyunları
Yöresel yaşamdan konuların ele alındığı ve toplumlar tarafından yaşanmışlıkların toplamı olarak genellikle düğün, sünnet ve bayramlarla birlikte uzun kış gecelerinde köylüler tarafından oynanan oyunlardır. Bazı kalıplaşmış sözler dışında doğaçlama oynanan bu oyunlar yöreden yöreye farklılık gösterir.
Yorumlar
Yorum Gönder