9. SINIF 1. ÜNİTE
ÜNİTE: GİRİŞ
Edebiyat: Arapça “edep” sözcüğünden türetilen bu kavram, ilk kez Şinasi tarafından günümüzdeki anlamıyla bir sanat türünün adı olarak kullanılmıştır. Şinasi’den önce nazım ve nesir türlerindeki eserlere ‘şiir’ ve ‘inşa’ denilmekteydi.
Edebiyat; bilgi, deneyim ve deneyimlere düşünce, duygu ve hayallerin yorumundan geçirilerek etkili bir şekilde söz ya da yazıyla anlatılmasıdır.
“Edebiyat; düşünce, duygu ve hayallerin söz ve yazı hâlinde güzel etkili bir şekilde anlatılması sanatıdır.”
Edebiyat; bilgi, gözlem ve deneyişlere dayalı duygular, düşünceler, hayaller yardımıyla güzel söz ve yazı eserleri oluşturma bilgi ve sanatıdır.
Edebiyatın öğretici yanı da vardır. Bu açıdan değerlendirildiğinde nazım türlerine ve sözlü, yazılı eserlerin kurallarına dair bilgi veren eserlere de edebiyat denebilir.
Edebiyat, kendi yoğun bir yapıya sahiptir. Bilgiyi öğrenmek, iyi bir gözlem yapmak, yaşanmışlıkları hissetmek ve gezmek için kendi süzgecinden geçirmek edebiyatçının en önemli özellikleridir. Edebiyat, aslında eser veren sanatçılar ve onların eserleriyle ilgili yapılan değerlendirmelerdir. Ancak zamanla edebiyat kelimesi genelleşerek türü kapsayıcı bir özelliğe bürünmüştür.
O zaman edebiyatı maddeler halinde yazarsak;
Gözleme dayalıdır.
Hayaller Gerçek yeniden kurgulanır.
Söz ya da yazıyla aktarılabilir.
Fikir ve sanat dallarından etkilenir.
Kesinlik bildirmez; ama kaynak olarak kullanılabilir.
Öğretmekten çok düşündürmek amaçlanır.
Sanatçının düşüncesine göre seslendiği hedef kitle değişebilir.
Özneldir, söylenen söz sanatçıya aittir.
Müzik gibi işitsel (fonetik) sanatlar içerisinde yer alır.
Malzemesi dildir, hiçbir maddi malzemeye ihtiyaç duymaz.
Edebiyatın eş anlamı “Yazın“dır.
Türkçede bu anlamda genellikle “literatür“ kelimesi kullanılmaktadır.
İnsanın duygu ve düşüncelerini; özlem ve dileklerini estetik ölçüler içinde anlatan ve okuyucuda güzellik duygusu yaratan dil ürünlerine edebi eser denir.
Edebiyat ne değildir?
Edebiyat yapmak, edebiyat yapıyor, bana edebiyat okuma, bana edebiyat yapma gibi ifadeler gereksiz, boş söz konuşanlar ve ağız kalabalığı yapanlar için kullanılan deyimlerdir.
Edebiyat kaça ayrılır?
Sözlü ve yazılı olarak ikiye ayrılır.
Sözlü edebiyat: Yazının kullanılmadığı dönemlerde dilden dile söylenerek günümüze kadar ulaşmış ve anonim (halkın ortak malı) olarak gelişen ürünlerin tamamına sözlü edebiyat denir.
Yazılı edebiyat: Yazının kullanılmaya başlamasından itibaren yazarı belli olan her türlü edebiyat ürünlerine yazılı edebiyat denir.
Türklerin Kullandığı Alfabeler: Türkçe tarihi gelişimi içinde pek çok farklı alfabeyle yazılmış ve okunmuştur. Bu alfabeler sırasıyla şunlardır: Göktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabeleridir.
Edebiyatın içeriği ve konusu nedir?
Şair ve yazarların oluşturdukları metinlerde konu olarak ele aldıkları her şey edebiyatın konusunu belirlerken bu ürünlerde kullanılan dil edebiyatın üslubunu, tür ise edebiyatın içeriğini oluşturur. Edebiyatta türler içeriklerine ve kullanıldıkları yerlere göre hikâye, deneme, roman, makale gibi adlar alır.
DİL
Bir sesli işaretler sistemi olan dil, aynı toplulukta yaşayan veya aynı milletten olan insanların anlaşabilmelerini sağlayan en gelişmiş iletişim aracıdır.
DİLİN KULLANIMINDAN DOĞAN TÜRLERİ
Lehçe, şive, ağız, argo, jargon, standart dil gibi dil farklılıklarının olduğu Türkçe, bu farklılıkların en belirgin olarak yaşandığı dillerin başında gelir. Şimdi size bu farklılıkları örneklerle açıklayalım.
Lehçe: Bir dilin bilinmeyen dönemlerinde yani metinlerle takip edilemeyen dönemlerinde, o dilden ayrılarak farklı bir gelişim evresine ulaşmış kollarına lehçe denir. Şekil, ses ve kelime açısından büyük farklılıklar gösteren lehçe, özellikle coğrafi ve kültürel değişimler neticesinde ana dilden ayrılmıştır. Türkçenin iki ana lehçesi Yakut Türkçesi ve Çuvaş Türkçesidir.
Örnek:
İki lehçede de “Yeni yılınız kutlu olsun” ifadesi şu şekildedir.
Çuvaş Türkçesi: Sene sul yaçepe salamlatap
Yakut Türkçesi: Ehigini şanga cılınan eğerdeliibin
Şive: Türkçenin izlenebilen tarihi dönemlerinde bazı kelime ve ses farklılıklarıyla birbirinden ayrılan kollarına şive denir. Lehçelerde var olan keskin ayrılıklar şivelerde yoktur. Türkçenin birçok şiveleri vardır. Kazak, Uygur, Kırgız, Azeri Türkçesi Türkçenin en önemli şiveleridir.
Örnek:
Türkiye Türkçesi: Yakında bakkal var mı?
Azeri Türkçesi: Bu yahınlarda erzag dükkânı var mı?
Özbek Türkçesi: Yakında bakkal barı mı?
Uygur Türkçesi: Yakinda bakkal dukini barmu?
Ağız: Bir ülkenin sınırları içerisinde oluşan bölgesel konuşma şekillerine ağız denir. Sadece bölgesel konuşma dilinde görülen bu farklılık yazı dilinde aynıdır.
Kayseri ağzı: Nöörüyoon?
Adıyaman ağzı: Ne yapon?
Isparta ağzı: Netceb?
Rize ağzı: Ne edeceesun?
İstanbul ağzı: Ne yapıyorsun?
Van ağzı: Nedisen?
ÖNEMLİ BİR NOT: Şive ile ağız kavramları çok karıştırılmaktadır. Örneğin Doğu Anadolu’da ya da Karadeniz’de konuşulan Türkçe, şive olarak adlandırılmaktadır. Karedeniz şivesi, Ege şivesi gibi adlandırılmalar aslında yanlıştır. Ülke içerisinde konuşmada görülen farklılıklar ağız terimini, ülkeler arasında görülen değişimler ise şive terimini oluşturur.
Argo: Çoğunlukla eğitimsiz kişiler tarafında kullanılan ve her yerde kullanılmayan söz veya deyimlere argo denir. Ortak dilde kullanılan sözcüklere farklı anlamlar yüklenerek oluşan argo, farklı bir anlaşma şeklidir.
Jargon: Belli meslek grupları içerisinde sadece onların anlayabilecekleri ortak dile jargon denir. Denizcilerin, polislerin, doktorların kendi içlerinde anlaşmalarını sağlayan ve başkalarının anlamadığı bir dildir.
Konuşma dili: İnsanların günlük yaşamlarında kullandıkları ve karşıdakiyle iletişimi sağlamak için kullanılan dildir. Bu dil gelişi güzel kullanıldığı için dil bilgisi kurallarına uyma gibi bir zorunluluğu da yoktur. Bu açıdan bölgeden bölgeye değişime uğrayarak ağızları oluşturan bir dildir.
Yazı dili: (Standart Dil) Kültür dili ya da edebi dil olarak da adlandırılan yazı dili; bir dilde anlaşma kolaylığı sağlayan ana dildir. Milli Edebiyat sanatçılarının 1900’lü yıllardan sonra kullanmaya başladığı İstanbul Türkçesi bugünkü yazı dili olarak kullanılmaktadır. Ölçünlü dil olarak da ifade edilmektedir.
Edebiyatın Güzel Sanatlar İçerisindeki Yeri
Güzel sanatlar, insanda coşku ve heyecan uyandırırlar. Estetik haz olarak ifade edilen bu anlayış güzel sanatları diğer eserlerden ayıran belirgin özelliktir.
Güzel sanatlar kendi içerisinde kullandıkları malzemeler ve kendilerini ifade ediş şekillerine göre gruplandırılırlar.
Güzel sanatlar üçe ayrılır:
İşitsel (fonetik) sanatlar: Müzik – Edebiyat
Görsel (plastik) sanatlar: Mimari – Heykel-Resim – Hat-Tezhip-Minyatür-Kabartma-Çinicilik
Dramatik (ritmik) sanatlar: Tiyatro – Dans – Sinema – Bale-Opera
EDEBİYATIN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
Edebiyat insanı konu edinen ve kaynağını insan yaşamından, kültürden ve ahlaki kaidelerden alan bir bilimdir. İnsanların yaşantılarına, iç dünyalarına, kültürel ve sosyal yaşamlarına, ekonomik ve psikolojik özelliklerine ayna tutmaya çalışan edebiyat, güzel sanatların en önemli dallarından biri olarak dikkat çekmektedir.
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
a) Sözlü Edebiyat:
– Sav – Sagu – Koşuk – Destan
b) Yazılı Edebiyat
– Orhun Yazıtları
– Uygur Metinleri
İSLAMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
A) HALK EDEBİYATI
a) Anonim Halk Edebiyatı
– Mani – Ninni – Türkü – Ağıt
b) Âşık Edebiyatı
– Koşma (Güzelleme, Koçaklama, Taşlama, Ağıt) – Semai – Varsağı – Destan
c) Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı
– İlahi – Nefes – Deme – Nutuk – Devriye – Şathiye
B) DİVAN EDEBİYATI
a) Beyitlerle Kurulan Nazım Biçimleri
– Gazel – Kaside – Mesnevi – Kıt’a – Müstezad
b) Dörtlükler ve Bentlerle Kurulan Nazım Biçimleri
– Rubai – Tuyuğ – Şarkı – Muhammes – Terkib-i Bent – Terci-i Bent
BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
a) Tanzimat Edebiyatı (1860 – 1896)
b) Servetifünun Edebiyatı (1896 – 1901)
c) Fecriati Edebiyatı (1909-1912)
d) Milli Edebiyat Dönemi (1911 – 1923)
e) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı (1923 – …..)
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Sürekli gelişen ve değişkenlik gösteren bilim ve edebiyat beraberinde bu gelişmeye paralel olarak farklı alanlarda metinlerin yazılmasını sağlamıştır.
Farklı alanlarda metinlerin yazılması beraberinde bu metinlerin sınıflandırılması gerektiği anlayışını da doğurmuştur.
Bu kapsamda metinler;
Anlatım türlerine,
Yazılış amaçlarına,
Gerçeklikle ilişkilerine göre gruplandırılır.
Metinler edebi (sanatsal) metinler ve öğretici (didaktik) metinler olmak üzere ikiye ayrılır.
Metinleri sınıflandırırken şu özelliklere göre sınıflandırıyoruz.
1-Metinlerin gerçeklikle ölçülerine bakılır.
2-İşlevi ve yazılış amacına bakılır.
3-Metin temel olarak hangi anlatım türü kullanmıştır.
4-Metinler sözlü anlatımla mı yoksa yazılı anlatımla mı oluşturulmuş.
5-Metin dilin hangi işleviyle kurulmuş.
Şimdi de metinlerin sınıflandırılma şemasına bakalım.
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Sanatsal Metinler:
A)Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler
a)şiir
B)Olay Çevresinde Gelişen Metinler
a)Anlatmaya Bağlı Metinler (Masal, Fabl, Roman, Öykü, Halk Hikayesi, Mesnevi, Destan, Manzum Hikaye)
b)Göstermeye Bağlı Metinler: (Modern Tiyatro, Meddah, Orta Oyunu, Karagöz)
Öğretici Metinler:
A)Kişisel Hayatı Konu Edinen Metinler:(Hatıra, Biyografi, Gezi Yazısı, Otobiyografi, Mektup, Günlük)
B)Gazete Çevresinde Gelişen Metinler:(Fıkra, Makale, Sohbet, Deneme, Eleştiri, Haber Yazısı)
Edebi Metinlerle Öğretici Metinlerin Karşılaştırılması
Ölçütler
Edebi Metinler
Öğretici Metinler
Gerçeklik
Gerçekler kurgulanarak aktarılır.
Gerçekler olduğu gibi aktarılır.
Amaç-Hedef
Okuyucuya edebi zevk vermek amaçlanır.
Okuyucuya bilgi vermek amaçlanır.
Üslup-Dil
Üslup kaygısı vardır. Süslü ve sanatlı bir dil kullanılır.
Duru ve yalın bir dille üslup kaygısı olmadan aktarılır.
Anlatım Şekli
Öznellik (sübjektif) hâkimdir.
Nesnellik (objektif) hâkimdir.
Anlam
Yan ve mecaz anlamlı sözcükler kullanılır.
Sözcükler ilk ve gerçek anlamlarıyla kullanılır.
Türler
Roman, hikâye, destan, masal, şiir, tiyatro vb.
Deneme, makale, eleştiri, anı, mektup, gezi yazısı, biyografi, otobiyografi vb.
Düşünceyi Geliştirme Yolları
Düşüncenin etkisini artırmak, ileri sürülen düşünceyi geliştirmek, inandırıcı kılmak amacıyla bir konuda başvurulan tekniklere düşünceyi geliştirme yolları denir.
Tanımlama:
“Nedir, Kimdir?” sorularının karşılığını içeren ve bir kavram veya varlığın özelliklerini belirten cümlelere tanımlama denir.
Benzetme:
Nitelikçe zayıf olanın güçlü olana benzetilmesiyle beraber aralarında çeşitli ilgiler bulunan canlı ya da kavramların benzerlik ilgisiyle ele alınmasıdır.
Karşılaştırma:
En az iki varlık veya kavramın aralarındaki benzerlik ya da karşıtlık unsurlarına göre farklarının ortaya konmasına karşılaştırma denir.
Tanık gösterme (alıntı yapma):
İfade edilmek istenen fikirlerin daha anlaşılır hale gelmesi için başkalarının görüşüyle açıklanmasına denir. Bu tarz cümlelerde tırnak içinde konuya uygun önemli bir söz ele alınır.
Örnekleme:
İfade edilen görüşün daha anlaşılır olması için düşüncenin somutlaştırılmasına denir. Örnekleme cümlelerinde genellikle “örneğin” veya “mesela” gibi sözcükler sıkça kullanılır.
Sayısal verilerden yararlanma:
İfade edilen düşünceyi daha inandırıcı ve güvenilir kılmak amacıyla bilimsel verilerin metinde kullanılmasına denir.
ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ
Açıklık:
Anlamda belirsizlik olmaması anlamına gelir. Bir metinde anlatılan ifadenin tek bir anlamının olması olayıdır. Ayrıca noktalama işaretlerinin de uygun bir şekilde kullanılması açıklık ilkesi için son derece önemlidir.
Akıcılık:
Okumayı zorlaştıracak ya da duraksatacak hiçbir unsura yer vermemektir. Özellikle akıcılığın sağlanması için söylenmesi kolay sözcüklerin kullanılması zor sözcüklerin de cümleden atılması gerekir.
Yalınlık (sadelik):
Süslü ve sanatlı bir dille beraber cümlede imgelerden ve uzun cümlelerden kaçınılması olayıdır.
Duruluk:
Türkçede az sözle çok şey ifade etme anlayışı duruluk ilkesinin en önemli özelliğidir. Bir cümlede bir sözcük çıkarıldığında anlam bozulmuyorsa o sözcüğün kullanılmaması gerekir. Yoksa duruluk ilkesine uymaz.
İLETİŞİM NEDİR?
Duygu, düşünce ve isteklerin akla gelebilecek her türlü yolla karşıdaki kişiye aktarılmasına iletişim denir.
İLETİŞİMİN ÖGELERİ NELERDİR?
Gönderici (kaynak):İletişimde aktarılması gereken duygu veya düşünceleri karşı tarafa gönderen kişidir. Bilgiyi sunan kişidir.
Alıcı: Kaynak tarafından sunulan duygu ve düşüncelerin aktarıldığı kişidir.
İleti (mesaj): Göndericiden alıcıya gelen bilgi, düşünce, duygu ya da isteklerdir.
Kanal: İletinin gönderilme şeklidir. Sözlü ya da yazılı olarak kullanılabilir.
Dönüt (geri bildirim): İletinin ne kadar anlaşıldığını gösteren bir bildirimdir. Gelen bilginin alıcı tarafından ne kadar anlaşıldığını gösterir.
Kod (şifre):Kanal ile alıcı arasındaki ortak frekans ya da dildir. Aynı dili bilen, aynı seviyede olan, aynı meslek gruplarında yer alan insanlar arasında kod daha rahat anlaşılmaktadır.
Bağlam: İletişim eyleminin gerçekleştiği mekândır.
Örnek:(Selin ile Alper okul kantininde karşılaşırlar.)
Selin: Yarın matematik sınavımız varmış.
Alper: Öyle mi? Haberim yoktu. Hemen çalışmaya başlasam iyi olacak.
Gönderici: Selin
Alıcı: Alper
İleti: Matematik sınavı
Kanal: Dil
Bağlam: Okul kantini
Dönüt: Alper’in ders çalışmaya başlaması
Kod: Türkçe
9. SINIF 1. ÜNİTE
ÜNİTE: GİRİŞ
Edebiyat: Arapça “edep” sözcüğünden türetilen bu kavram, ilk kez Şinasi tarafından günümüzdeki anlamıyla bir sanat türünün adı olarak kullanılmıştır. Şinasi’den önce nazım ve nesir türlerindeki eserlere ‘şiir’ ve ‘inşa’ denilmekteydi.
Edebiyat; bilgi, deneyim ve deneyimlere düşünce, duygu ve hayallerin yorumundan geçirilerek etkili bir şekilde söz ya da yazıyla anlatılmasıdır.
“Edebiyat; düşünce, duygu ve hayallerin söz ve yazı hâlinde güzel etkili bir şekilde anlatılması sanatıdır.”
Edebiyat; bilgi, gözlem ve deneyişlere dayalı duygular, düşünceler, hayaller yardımıyla güzel söz ve yazı eserleri oluşturma bilgi ve sanatıdır.
Edebiyatın öğretici yanı da vardır. Bu açıdan değerlendirildiğinde nazım türlerine ve sözlü, yazılı eserlerin kurallarına dair bilgi veren eserlere de edebiyat denebilir.
Edebiyat, kendi yoğun bir yapıya sahiptir. Bilgiyi öğrenmek, iyi bir gözlem yapmak, yaşanmışlıkları hissetmek ve gezmek için kendi süzgecinden geçirmek edebiyatçının en önemli özellikleridir. Edebiyat, aslında eser veren sanatçılar ve onların eserleriyle ilgili yapılan değerlendirmelerdir. Ancak zamanla edebiyat kelimesi genelleşerek türü kapsayıcı bir özelliğe bürünmüştür.
O zaman edebiyatı maddeler halinde yazarsak;
Gözleme dayalıdır.
Hayaller Gerçek yeniden kurgulanır.
Söz ya da yazıyla aktarılabilir.
Fikir ve sanat dallarından etkilenir.
Kesinlik bildirmez; ama kaynak olarak kullanılabilir.
Öğretmekten çok düşündürmek amaçlanır.
Sanatçının düşüncesine göre seslendiği hedef kitle değişebilir.
Özneldir, söylenen söz sanatçıya aittir.
Müzik gibi işitsel (fonetik) sanatlar içerisinde yer alır.
Malzemesi dildir, hiçbir maddi malzemeye ihtiyaç duymaz.
Edebiyatın eş anlamı “Yazın“dır.
Türkçede bu anlamda genellikle “literatür“ kelimesi kullanılmaktadır.
İnsanın duygu ve düşüncelerini; özlem ve dileklerini estetik ölçüler içinde anlatan ve okuyucuda güzellik duygusu yaratan dil ürünlerine edebi eser denir.
Edebiyat ne değildir?
Edebiyat yapmak, edebiyat yapıyor, bana edebiyat okuma, bana edebiyat yapma gibi ifadeler gereksiz, boş söz konuşanlar ve ağız kalabalığı yapanlar için kullanılan deyimlerdir.
Edebiyat kaça ayrılır?
Sözlü ve yazılı olarak ikiye ayrılır.
Sözlü edebiyat: Yazının kullanılmadığı dönemlerde dilden dile söylenerek günümüze kadar ulaşmış ve anonim (halkın ortak malı) olarak gelişen ürünlerin tamamına sözlü edebiyat denir.
Yazılı edebiyat: Yazının kullanılmaya başlamasından itibaren yazarı belli olan her türlü edebiyat ürünlerine yazılı edebiyat denir.
Türklerin Kullandığı Alfabeler: Türkçe tarihi gelişimi içinde pek çok farklı alfabeyle yazılmış ve okunmuştur. Bu alfabeler sırasıyla şunlardır: Göktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabeleridir.
Edebiyatın içeriği ve konusu nedir?
Şair ve yazarların oluşturdukları metinlerde konu olarak ele aldıkları her şey edebiyatın konusunu belirlerken bu ürünlerde kullanılan dil edebiyatın üslubunu, tür ise edebiyatın içeriğini oluşturur. Edebiyatta türler içeriklerine ve kullanıldıkları yerlere göre hikâye, deneme, roman, makale gibi adlar alır.
DİL
Bir sesli işaretler sistemi olan dil, aynı toplulukta yaşayan veya aynı milletten olan insanların anlaşabilmelerini sağlayan en gelişmiş iletişim aracıdır.
DİLİN KULLANIMINDAN DOĞAN TÜRLERİ
Lehçe, şive, ağız, argo, jargon, standart dil gibi dil farklılıklarının olduğu Türkçe, bu farklılıkların en belirgin olarak yaşandığı dillerin başında gelir. Şimdi size bu farklılıkları örneklerle açıklayalım.
Lehçe: Bir dilin bilinmeyen dönemlerinde yani metinlerle takip edilemeyen dönemlerinde, o dilden ayrılarak farklı bir gelişim evresine ulaşmış kollarına lehçe denir. Şekil, ses ve kelime açısından büyük farklılıklar gösteren lehçe, özellikle coğrafi ve kültürel değişimler neticesinde ana dilden ayrılmıştır. Türkçenin iki ana lehçesi Yakut Türkçesi ve Çuvaş Türkçesidir.
Örnek:
İki lehçede de “Yeni yılınız kutlu olsun” ifadesi şu şekildedir.
Çuvaş Türkçesi: Sene sul yaçepe salamlatap
Yakut Türkçesi: Ehigini şanga cılınan eğerdeliibin
Şive: Türkçenin izlenebilen tarihi dönemlerinde bazı kelime ve ses farklılıklarıyla birbirinden ayrılan kollarına şive denir. Lehçelerde var olan keskin ayrılıklar şivelerde yoktur. Türkçenin birçok şiveleri vardır. Kazak, Uygur, Kırgız, Azeri Türkçesi Türkçenin en önemli şiveleridir.
Örnek:
Türkiye Türkçesi: Yakında bakkal var mı?
Azeri Türkçesi: Bu yahınlarda erzag dükkânı var mı?
Özbek Türkçesi: Yakında bakkal barı mı?
Uygur Türkçesi: Yakinda bakkal dukini barmu?
Ağız: Bir ülkenin sınırları içerisinde oluşan bölgesel konuşma şekillerine ağız denir. Sadece bölgesel konuşma dilinde görülen bu farklılık yazı dilinde aynıdır.
Kayseri ağzı: Nöörüyoon?
Adıyaman ağzı: Ne yapon?
Isparta ağzı: Netceb?
Rize ağzı: Ne edeceesun?
İstanbul ağzı: Ne yapıyorsun?
Van ağzı: Nedisen?
ÖNEMLİ BİR NOT: Şive ile ağız kavramları çok karıştırılmaktadır. Örneğin Doğu Anadolu’da ya da Karadeniz’de konuşulan Türkçe, şive olarak adlandırılmaktadır. Karedeniz şivesi, Ege şivesi gibi adlandırılmalar aslında yanlıştır. Ülke içerisinde konuşmada görülen farklılıklar ağız terimini, ülkeler arasında görülen değişimler ise şive terimini oluşturur.
Argo: Çoğunlukla eğitimsiz kişiler tarafında kullanılan ve her yerde kullanılmayan söz veya deyimlere argo denir. Ortak dilde kullanılan sözcüklere farklı anlamlar yüklenerek oluşan argo, farklı bir anlaşma şeklidir.
Jargon: Belli meslek grupları içerisinde sadece onların anlayabilecekleri ortak dile jargon denir. Denizcilerin, polislerin, doktorların kendi içlerinde anlaşmalarını sağlayan ve başkalarının anlamadığı bir dildir.
Konuşma dili: İnsanların günlük yaşamlarında kullandıkları ve karşıdakiyle iletişimi sağlamak için kullanılan dildir. Bu dil gelişi güzel kullanıldığı için dil bilgisi kurallarına uyma gibi bir zorunluluğu da yoktur. Bu açıdan bölgeden bölgeye değişime uğrayarak ağızları oluşturan bir dildir.
Yazı dili: (Standart Dil) Kültür dili ya da edebi dil olarak da adlandırılan yazı dili; bir dilde anlaşma kolaylığı sağlayan ana dildir. Milli Edebiyat sanatçılarının 1900’lü yıllardan sonra kullanmaya başladığı İstanbul Türkçesi bugünkü yazı dili olarak kullanılmaktadır. Ölçünlü dil olarak da ifade edilmektedir.
Edebiyatın Güzel Sanatlar İçerisindeki Yeri
Güzel sanatlar, insanda coşku ve heyecan uyandırırlar. Estetik haz olarak ifade edilen bu anlayış güzel sanatları diğer eserlerden ayıran belirgin özelliktir.
Güzel sanatlar kendi içerisinde kullandıkları malzemeler ve kendilerini ifade ediş şekillerine göre gruplandırılırlar.
Güzel sanatlar üçe ayrılır:
İşitsel (fonetik) sanatlar: Müzik – Edebiyat
Görsel (plastik) sanatlar: Mimari – Heykel-Resim – Hat-Tezhip-Minyatür-Kabartma-Çinicilik
Dramatik (ritmik) sanatlar: Tiyatro – Dans – Sinema – Bale-Opera
EDEBİYATIN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
Edebiyat insanı konu edinen ve kaynağını insan yaşamından, kültürden ve ahlaki kaidelerden alan bir bilimdir. İnsanların yaşantılarına, iç dünyalarına, kültürel ve sosyal yaşamlarına, ekonomik ve psikolojik özelliklerine ayna tutmaya çalışan edebiyat, güzel sanatların en önemli dallarından biri olarak dikkat çekmektedir.
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
a) Sözlü Edebiyat:
– Sav – Sagu – Koşuk – Destan
b) Yazılı Edebiyat
– Orhun Yazıtları
– Uygur Metinleri
İSLAMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
A) HALK EDEBİYATI
a) Anonim Halk Edebiyatı
– Mani – Ninni – Türkü – Ağıt
b) Âşık Edebiyatı
– Koşma (Güzelleme, Koçaklama, Taşlama, Ağıt) – Semai – Varsağı – Destan
c) Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı
– İlahi – Nefes – Deme – Nutuk – Devriye – Şathiye
B) DİVAN EDEBİYATI
a) Beyitlerle Kurulan Nazım Biçimleri
– Gazel – Kaside – Mesnevi – Kıt’a – Müstezad
b) Dörtlükler ve Bentlerle Kurulan Nazım Biçimleri
– Rubai – Tuyuğ – Şarkı – Muhammes – Terkib-i Bent – Terci-i Bent
BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
a) Tanzimat Edebiyatı (1860 – 1896)
b) Servetifünun Edebiyatı (1896 – 1901)
c) Fecriati Edebiyatı (1909-1912)
d) Milli Edebiyat Dönemi (1911 – 1923)
e) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı (1923 – …..)
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Sürekli gelişen ve değişkenlik gösteren bilim ve edebiyat beraberinde bu gelişmeye paralel olarak farklı alanlarda metinlerin yazılmasını sağlamıştır.
Farklı alanlarda metinlerin yazılması beraberinde bu metinlerin sınıflandırılması gerektiği anlayışını da doğurmuştur.
Bu kapsamda metinler;
Anlatım türlerine,
Yazılış amaçlarına,
Gerçeklikle ilişkilerine göre gruplandırılır.
Metinler edebi (sanatsal) metinler ve öğretici (didaktik) metinler olmak üzere ikiye ayrılır.
Metinleri sınıflandırırken şu özelliklere göre sınıflandırıyoruz.
1-Metinlerin gerçeklikle ölçülerine bakılır.
2-İşlevi ve yazılış amacına bakılır.
3-Metin temel olarak hangi anlatım türü kullanmıştır.
4-Metinler sözlü anlatımla mı yoksa yazılı anlatımla mı oluşturulmuş.
5-Metin dilin hangi işleviyle kurulmuş.
Şimdi de metinlerin sınıflandırılma şemasına bakalım.
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Sanatsal Metinler:
A)Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler
a)şiir
B)Olay Çevresinde Gelişen Metinler
a)Anlatmaya Bağlı Metinler (Masal, Fabl, Roman, Öykü, Halk Hikayesi, Mesnevi, Destan, Manzum Hikaye)
b)Göstermeye Bağlı Metinler: (Modern Tiyatro, Meddah, Orta Oyunu, Karagöz)
Öğretici Metinler:
A)Kişisel Hayatı Konu Edinen Metinler:(Hatıra, Biyografi, Gezi Yazısı, Otobiyografi, Mektup, Günlük)
B)Gazete Çevresinde Gelişen Metinler:(Fıkra, Makale, Sohbet, Deneme, Eleştiri, Haber Yazısı)
Edebi Metinlerle Öğretici Metinlerin Karşılaştırılması
Ölçütler
Edebi Metinler
Öğretici Metinler
Gerçeklik
Gerçekler kurgulanarak aktarılır.
Gerçekler olduğu gibi aktarılır.
Amaç-Hedef
Okuyucuya edebi zevk vermek amaçlanır.
Okuyucuya bilgi vermek amaçlanır.
Üslup-Dil
Üslup kaygısı vardır. Süslü ve sanatlı bir dil kullanılır.
Duru ve yalın bir dille üslup kaygısı olmadan aktarılır.
Anlatım Şekli
Öznellik (sübjektif) hâkimdir.
Nesnellik (objektif) hâkimdir.
Anlam
Yan ve mecaz anlamlı sözcükler kullanılır.
Sözcükler ilk ve gerçek anlamlarıyla kullanılır.
Türler
Roman, hikâye, destan, masal, şiir, tiyatro vb.
Deneme, makale, eleştiri, anı, mektup, gezi yazısı, biyografi, otobiyografi vb.
Düşünceyi Geliştirme Yolları
Düşüncenin etkisini artırmak, ileri sürülen düşünceyi geliştirmek, inandırıcı kılmak amacıyla bir konuda başvurulan tekniklere düşünceyi geliştirme yolları denir.
Tanımlama:
“Nedir, Kimdir?” sorularının karşılığını içeren ve bir kavram veya varlığın özelliklerini belirten cümlelere tanımlama denir.
Benzetme:
Nitelikçe zayıf olanın güçlü olana benzetilmesiyle beraber aralarında çeşitli ilgiler bulunan canlı ya da kavramların benzerlik ilgisiyle ele alınmasıdır.
Karşılaştırma:
En az iki varlık veya kavramın aralarındaki benzerlik ya da karşıtlık unsurlarına göre farklarının ortaya konmasına karşılaştırma denir.
Tanık gösterme (alıntı yapma):
İfade edilmek istenen fikirlerin daha anlaşılır hale gelmesi için başkalarının görüşüyle açıklanmasına denir. Bu tarz cümlelerde tırnak içinde konuya uygun önemli bir söz ele alınır.
Örnekleme:
İfade edilen görüşün daha anlaşılır olması için düşüncenin somutlaştırılmasına denir. Örnekleme cümlelerinde genellikle “örneğin” veya “mesela” gibi sözcükler sıkça kullanılır.
Sayısal verilerden yararlanma:
İfade edilen düşünceyi daha inandırıcı ve güvenilir kılmak amacıyla bilimsel verilerin metinde kullanılmasına denir.
ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ
Açıklık:
Anlamda belirsizlik olmaması anlamına gelir. Bir metinde anlatılan ifadenin tek bir anlamının olması olayıdır. Ayrıca noktalama işaretlerinin de uygun bir şekilde kullanılması açıklık ilkesi için son derece önemlidir.
Akıcılık:
Okumayı zorlaştıracak ya da duraksatacak hiçbir unsura yer vermemektir. Özellikle akıcılığın sağlanması için söylenmesi kolay sözcüklerin kullanılması zor sözcüklerin de cümleden atılması gerekir.
Yalınlık (sadelik):
Süslü ve sanatlı bir dille beraber cümlede imgelerden ve uzun cümlelerden kaçınılması olayıdır.
Duruluk:
Türkçede az sözle çok şey ifade etme anlayışı duruluk ilkesinin en önemli özelliğidir. Bir cümlede bir sözcük çıkarıldığında anlam bozulmuyorsa o sözcüğün kullanılmaması gerekir. Yoksa duruluk ilkesine uymaz.
İLETİŞİM NEDİR?
Duygu, düşünce ve isteklerin akla gelebilecek her türlü yolla karşıdaki kişiye aktarılmasına iletişim denir.
İLETİŞİMİN ÖGELERİ NELERDİR?
Gönderici (kaynak):İletişimde aktarılması gereken duygu veya düşünceleri karşı tarafa gönderen kişidir. Bilgiyi sunan kişidir.
Alıcı: Kaynak tarafından sunulan duygu ve düşüncelerin aktarıldığı kişidir.
İleti (mesaj): Göndericiden alıcıya gelen bilgi, düşünce, duygu ya da isteklerdir.
Kanal: İletinin gönderilme şeklidir. Sözlü ya da yazılı olarak kullanılabilir.
Dönüt (geri bildirim): İletinin ne kadar anlaşıldığını gösteren bir bildirimdir. Gelen bilginin alıcı tarafından ne kadar anlaşıldığını gösterir.
Kod (şifre):Kanal ile alıcı arasındaki ortak frekans ya da dildir. Aynı dili bilen, aynı seviyede olan, aynı meslek gruplarında yer alan insanlar arasında kod daha rahat anlaşılmaktadır.
Bağlam: İletişim eyleminin gerçekleştiği mekândır.
Örnek:(Selin ile Alper okul kantininde karşılaşırlar.)
Selin: Yarın matematik sınavımız varmış.
Alper: Öyle mi? Haberim yoktu. Hemen çalışmaya başlasam iyi olacak.
Gönderici: Selin
Alıcı: Alper
İleti: Matematik sınavı
Kanal: Dil
Bağlam: Okul kantini
Dönüt: Alper’in ders çalışmaya başlaması
Kod: Türkçe
Yorumlar
Yorum Gönder