9. SINIF 5. ÜNİTE

 ROMAN

Roman; insanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî tür.

 

Romanın Özellikleri 

Dünya Edebiyatında Romanın Tarihsel Gelişimi 

Roma İmparatorluğu içindeki halkların kendi içinde bozuk bir aksanla kullandıkları Latincedeki bu ağız özelliğine “romanus” denilmiştir. Bu bozuk aksanla anlatılan hikâye ve destanlara da “roman” adı verilmiştir. Yani roman sözcüğü Latincede bir ağız özelliği olarak ortaya çıkmıştır.

İlerleyen yıllarda da bu anlayış giderek gelişmiş ve Romalılar, gerçek ve hayali bir olayın yazıya aktarılmış haline roman demeye başlamışlardır.

Roman anlayışı her ne kadar çok eskilere dayansa da ilk hacimli roman özelliği taşıyan ve roman türünün de ilk eseri olarak kabul edilen kitap Cervantes’in XVII. yüzyılın başlarında yayımlanan Don Kişot adlı eseridir. 

17 ve 18. yüzyıllardan itibaren hızla gelişme gösteren bu türde yazılan diğer önemli romanlar ise şunlardır:

Madame De La Fayette – Princesse De Cleves

(Klasik akımın tek romancısı)

Fenelon – Telemak

Daniel Defoe – Robinson Cruose

Jonathan Swift – Güliver’in Gezileri 

Türk Edebiyatında Romanın Tarihsel Gelişimi 

Türk edebiyatında roman türü Tanzimat sanatçılarıyla birlikte edebiyatımıza girmiştir. Daha önceleri destan, masal, halk hikâyeleri ve mesnevilerle anlatılmaya çalışılan olay ağırlıklı konular Tanzimat ile birlikte roman kurgusu içinde işlenmeye başlanmıştır.

ÖNEMLİ: Roman, Türk edebiyatına Tanzimat Döneminde yapılan çevirilerle girmiştir.

Tanzimat Dönemindeki Çeviri Romanlar 

İlk çeviri romanımız 1859 yılında Yusuf Kamil Paşa’nın Fransız yazar Fenelon’dan çevirdiği Telemak adlı eserdir.

Bu çeviri dışında Şemsettin Sami’nin “Hikâyeyi Mağdurin” adıyla Victor Hugo’dan çevirdiği Sefiller”,

Teodor Kasap tarafından Alexandre Dumas Pere’den çevrilen Monte Kristo Kontu”,

Recaizade Mahmut Ekrem’in Chateaubriand’dan çevirdiği Atala” (Tiyatroya da uyarlanmıştır.) Tanzimat Döneminin önemli çevirileridir.

Türk Edebiyatında İlk Olma Özelliği Taşıyan Romanlar

Tanzimat Dönemi romanları genellikle taklitçi bir anlayışla kaleme alınmış ve teknik açıdan kusurlu romanlardır. Bu dönemde özellikle de Fransız edebiyatı örnek alınmış ve eserlerin çoğunda yanlış batılılaşma konusu işlenmiştir.

Batılı tekniğe uygun ilk romanlar Servetifünun sanatçısı olan Halit Ziya Uşaklıgil tarafından kaleme alınmıştır.

Cumhuriyet dönemine geldiğimizde ise roman anlayışını çok geliştiğini görmekteyiz. Bu dönemle birlikte batılı tarzda hatta Batı’dan daha iyi eserlerin kaleme alındı

Türk edebiyatında “Nobel Edebiyat Ödülü”ne aday gösterilen ilk yazar Yaşar Kemal’dir. Bu ödülü ilk kez alan yazar ise 2006 yılında Orhan Pamuk olmuştur.

Roman Türleri

Romanlar iki şekilde sınıflandırılırlar:

A. Konularına Göre Romanlar 

* Günlük yaşamda çok fazla rastlanmayan şaşırtıcı olaylar ele alınır.

* Mekân genellikle hayali ya da tasarlanmış yeni bir dünyadır.

* Gerilim ve heyecan dozu yüksektir.

* Sürekli bir hareketin olduğu bu romanlarda fikir zenginliği yoktur.

* Bu romanlar beklenmedik şaşırtıcı bir sonla biter.

ÖNEMLİ: Türk edebiyatında Ahmet Mithat Efendi’nin Hasan Mellah ve Dünyaya İkinci Geliş romanları bu türün ilk örnekleridir.

Monte Cristo Kontu – Alexandre Dumas Pere

* Toplum sorunlarının ele alındığı romanlardır.

* Cumhuriyet döneminde oldukça gelişmiştir.

* Özellikle sınıf çatışması, göç, göçün getirdiği sıkıntılar, geçim sıkıntısı gibi konular ele alınmıştır.

* Genel olarak tarım ve fabrika işçilerini ve bazı sınıfları temsil eden “tip”ler romanlarda başkişi olarak seçilmiştir.

Sami Paşazade Sezai tarafından kaleme alınan ve bir cariyenin intiharla sonuçlanan yaşam öyküsünü ele alan “Sergüzeşt” bu türün ilk örneği olarak kabul edilir.

John Steinbeck – Fareler ve İnsanlar

Yaprak Dökümü-Reşat Nuri Güntekin

Bereketli Topraklar Üzerinde – Orhan Kemal

Sinekli Bakkal – Halide Edip Adıvar

Geleceğin dünyasında olabilecek olayları hayal gücünü kullanarak bilimsel bir yaklaşımla anlatan roman türüdür.

Ben Robot-Isaac Asimov

1984 – George Orwell 

Namık Kemal – Cezmi (İlk tarihi roman)

Tarık Buğra – Küçük Ağa

Turgut Özakman – Şu Çılgın Türkler

Gerçek ve bilinen dünyanın dışında gerçeküstü olay, kişi ve yerleri konu alan ve yazarın kendi hayal dünyasında kurguladığı konuları işleyen roman türüdür.

R. R. Tolkien – Yüzüklerin Efendisi 1-2-3

K. Rowling – Harry Potter Serisi

İhsan Oktay Anar – Puslu Kıtalar Atlası

Yaşanan olaylardan çok insanın iç dünyasını, bilinçaltını, olayların insanın ruh dünyasına etkilerini ve insanın toplumsal çatışmalar içerisindeki durumunu anlatan roman türüdür.

Dostoyevski – Suç ve Ceza

Mehmet Rauf – Eylül (Türk edebiyatında ilk psikolojik roman)

Peyami Safa – 9. Hariciye Koğuşu

İnsanda korku, heyecan, gizem ve aksiyon gibi duyguları uyandıran polisiye olayların konu edindiği roman türüdür.

Artur Conan Doyle – Sherlock Holmes

Edgar Allan Poe – Morg Sokağı Cinayeti

Peyami Safa – Cingöz Recai

Toplumsal veya siyasal bir sorunu ele alan, bazen bir konu üzerinde yoğunlaşan ya da bir görüşü öne çıkaran roman türüne denir.

Nabizade Nazım – Zehra

Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Yaban

Ülke sınırları dışında bilinmeyen bir yerin doğasını ve insanlarını tanıtmak amacıyla kaleme alınan roman türüdür.

Daniel Defoe – Robinson Crusoe

Refik Halit Karay – Nilgün

Pierre Loti – İzlanda Balıkçısı 

Romanlar farklı edebi akımlara göre yazılırlar. Örneğin Tanzimat 1. Dönem sanatçıları romantizm, 2. Dönem sanatçıları realizm akımının etkisinde kalarak yazmışlardır. Bundan dolayı da romanlar, yansıttıkları edebî akımlara göre de sınıflandırılabilir.

 

 

Akımlara Göre Roman Türleri

Yazar ve Roman Adı

1. Klasik Roman

Yusuf Kamil Paşa – Telemak

2. Romantik Roman

Victor Hugo – Sefiller

Namık Kemal – İntibah

3. Realist Roman

Stendhal – Kırmızı ve Siyah

R. Mahmut Ekrem – Araba Sevdası

H. Ziya Uşaklıgil – Mai ve Siyah

4. Natüralist Roman

Emile Zola – Nana

Nabizade Nazım – Zehra

H. Rahmi Gürpınar – Mürebbiye

5. Egzistansiyalist roman

Jean Paul Sartre – Bulantı

Franz Kafka – Şato – Dava

Albert Camus – Yabancı

6. Modern roman

James Joyce – Ulysses

Yusuf Atılgan – Anayurt Oteli

7. Postmodern roman

Umberto Eco – Gülün Adı

Oğuz Atay – Tehlikeli Oyunlar

Orhan Pamuk – Kara Kitap

 

Romanın Yapı Unsurları

Romanda birçok olayın bir ana olay etrafında sıralanarak oluşturulmasıdır. Romanlarda birçok olayın olma nedeni roman kahramanlarının her olayda bir yönünün anlatılmaya çalışılmasıdır.

Kişiler arasındaki iç ve dış çatışmalar, birbirleriyle yaşadıkları mücadeleler ve anlaşmazlıklar üzerine kurulan çatışmalar olay örgüsüyle romanda aktarılmaya çalışılır.

Olay örgüsünün temelinde olan, olay örgüsünü belirleyen ve olay örgüsüne hâkim olan çatışmaya temel çatışma denir. Diğer çatışmalar, temel çatışmayı destekler.

Romanların genelinde olduğu gibi bu karakterler gerçek hayatta gördüğümüz ya da görebileceğimiz kişilerdir.

Roman kahramanları ruhsal ve fiziksel özellikleriyle tanıtılır. Bir romanda başkahraman, yardımcı kahramanlar, karşıt güç şeklinde kişiler bulunmaktadır.

Karakter: Kendine özgü ayırt edici özellikleriyle diğerlerinden ayrılan kişilere denir. Karakter roman boyunca tek bir özelliği yansıtmaz. Romana yön veren kişidir. Karakter benzersiz ve özeldir.

Tip: Korkaklık, cimrilik, kıskançlık gibi benzerlerinin niteliklerini abartılı bir biçimde üzerinde toplayan roman kahramanlarına da tip denir. Romandaki sıradan kişilerdir. Tip benzersiz değil geneldir.

Romanın yapı unsurlarından biridir. Romanda işlenen olayların başlangıcından bitimine kadar geçen süre romanın zamanıdır.

Romanlarda her ne kadar kronolojik bir zaman olsa da bazı romanlarda geriye dönüşler ve ileriye sıçrayışlar da olabilmektedir. Bundan dolayı da olayın geçtiği zaman ile geçmiş ve gelecek zaman arasında ilişki kurulabilir.

Romanda olayların yaşandığı çevredir. Genellikle betimleme yoluyla okuyucunun zihninde canlandırılan mekân olay akışına göre değişiklik gösterir.

Mekân, özellikle kişilerin içinde bulunduğu ruh hallerine ve karakter özelliklerine göre belirlenir. Bundan dolayı da romanlarda kişilerin bu özelliklerini iyi anlatabilmek için mekân tasvirine geniş bir yer verilir.

Konu, genel olarak romanlarda iş içe geçmiş birçok olayın bir araya gelmesiyle oluşan bir bütündür.

Tema ise, bu konuları bir arada tutan temel duygu ve düşünüştür. Kısacası konu özel ve somuttur; tema ise, genel ve soyuttur.

Anlatıcı ve Bakış Acısı

Romanlardaki olayları aktaran kişidir. Anlatıcı yazar değildir. Anlatıcı kurmaca bir kişi olup olayları birinci veya üçüncü kişi ağzından aktarır.

Bakış açısı; yazarın romandaki kişi, olay, yer ve zamanı ele alış biçimi ve bunlara karşı takındığı tutumdur. Üçe ayrılır:

Romanda geçen olaylara ve kahramanların iç ve dış özelliklerine hâkim olan bakış açısıdır. Bu bakış açısında anlatıcı her şeyi bilir. İlahi bir görüş vardır. Olaylar okuyucuya aktarılırken kahramanların ruhsal durumları ve aklından geçenleri bilir.

Olayları okuyucuya aktaran roman kahramanlarından biridir. Birinci tekil şahıs (ben) dilinin kullanıldığı bu bakış açısında kahraman, olaylar karşısındaki izlenim ve tutumunu kendi bakış açısıyla yansıtır.

Bu bakış açısında da anlatıcı sadece gördüklerini ve tanık olduğu olayları okuyucuya aktarır. Bu bakış açısında anlatıcı kahramanların zihninden geçenleri bilmez. Sadece kamera sessizliğinde şahit olduğu olayları hiçbir şey katmadan aktarır.

Hikâye ile Roman Arasındaki Farklar

Anlatım Teknikleri

Romanlarda genel olarak öyküleyici ve betimleyici anlatım teknikleri kullanılsa da olayların akışı ve karakterlerin özelliklerine göre farklı anlatım teknikleri de kullanılmaktadır. İşte, romanlarda kullanılan anlatım teknikleri:

Anlatıcının okuyucu ile eser arasında girdiği tekniktir. Anlatma tekniğinde okurun dikkati anlatıcı üzerindedir. Okuyucu hemen her şeyi anlatıcı kanalıyla görür ve öğrenir.

Anlatma (Tahkiye etme) tekniği;

Geriye dönüş tekniğinde anlatıcı birinci tekil şahıs da olabilir, üçüncü tekil şahıs da.

* Roman kahramanının iç dünyasını okura aracısız aktarmayı amaçlayan bir tekniktir.

* Bilinç akışı tekniğinden farkı bu teknikte kahramanın iç dünyası mantıksal bir sırayla aktarılır.

*Bir sanatçının başka bir esere ait bir söz veya metni kendi eserinde kullanmasıdır.

*Montaj tekniği kullanılırken alınan sözün esere anlamsal ve biçimsel açıdan uyup uymadığını kontrol etmek gerekir.

Ana motif anlamında kullanılan bu teknik, romanda kahramanın belirgin özelliğini, düşüncesini ön plana çıkarmak amacıyla tekrarlanan kalıplaşmış sözler veya fikirlerdir.

Pastiş Nedir? Pastiş’in Tanımı: 

Parodi Nedir? Parodinin Tanımı 

İroni Nedir? İroninin Tanımı

Postmodern romancılıkta olgu, kavram, eser ya da kişilikleri alaycı bir üslupla anlatmaktır.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında önemsiz bir kurum olan Saatleri

Ayarlama Enstitüsünü asrın en büyük, en faydalı kurumu şeklinde tanıtması bir ironi örneğidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BAĞLAÇ

10. SINIF 3. ÜNİTE

EDEBİ AKIMLAR