İKİNCİ YENİ
İKİNCİ YENİ ŞİİRİ (1950-1965)
Garipçilere (şiiri sıradanlaştırmaya) ve 1940 Toplumcu Gerçekçi Kuşağı’na (siyasi duruşları vardır) tepki
Ne siyasidirler ne de şiiri sıradanlaştırmak istemişlerdir.
Değişik imge, çağrışım ve soyutlamalar (amaçları)
1950’li yıllarda Ece Ayhan, Cemal Süreya, Edip Cansever, Sezai Karakoç, Ülkü Tamer, Turgut Uyar, İlhan Berk Şifre: ECE SÜT İç
İkinci Yeniciler I. ve Il. Dünya Savaşlarının ortaya çıkardığı bunalımdan dolayı ortaya çıkan dadaizm, sürrealizm ve varoluşçuluk gibi akımlardan etkilenmişlerdir.
İkinci Yeniciler; Söz sanatlarına, alışılmamış bağdaştırmalara yer vermişlerdir.
ECE AYHAN (Çağlar) (1931-2002)
Kendine özgü çağrışımlar
Çanakkale’nin Eceabat ilçesindedir. Kaymakamlık yapmış daha sonra da istifa etmiştir.
Cemal Süreya ve Sezai Karakoç gibi parasız yatılı ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde okumuş.
Bu yüzden İkinci Yeniyi “Parasız Yatılı” ve “Mülküyeliler”
Soyut anlatıma başvurur.
Şiiri bir imgeler sanatı olarak gören Ece Ayhan, şiirin imgeyle kurulabileceğini ısrarla vurgular.
Şiirini yeni yeni sözcükler ve karanlık çağrışımlarla örer. Sözcüklerle sürekli oynar. Kendine özgü sözcük ve cümleler kullanır. Alışılmamış bağdaştırmalara başvurur. Tamlamalarda yer alan kelimelerdeki harflerin yerini değiştirir. “Kapalı Çarşı” yerine “Çapalı Karşı” tamlamasını kurar. Eserlerinde buna benzer birçok tamlamaya rastlanır.
“Ortodoksluklar” eserinde tarihe yönelir. Bizans’a göndermelerde bulunur. Eserinde şiddet imgelerini ön plana çıkarır
İsviçre’de ameliyatı sırasındaki anı ve günlüklerini “Defterler” adıyla yayımlar.
“Bakışsız Bir Kedi Kara” kitabında düzyazı şiirine yönelir.
İkinci Yeni şiirine “kara şiir”, “sıkı şiir” veya “sivil şiir” denmesini ister.
Eserleri:
Şiir: Ortodoksluklar
Sivil Şiirler
Son Şiirler
Kınar Hanım’ın Şiirleri
Bakışsız Bir Kedi Kara
Yort Savul (yolu açın)
Devlet ve Tabiat
Zambaklı Padişah
Çok Eski Adıyladır
Çanakkaleli Melahat’a İki El Mektup Ya
CEMAL SÜREYA (1931-1990)
İkinci Yeni grubunun en bilinen şairlerindendir.
Şiirde anlamsızlığı savunan görüşlere karşı çıkar. Bu anlamda İkinci Yeni’lerden ayrılır.
Kendine özgü söyleyiş biçimi ve ilginç buluşlarıyla duyarlı, yoğun, çarpıcı imgeleriyle İkinci Yeni şiirine çok güzel örnekler kazandırır.
Üslubundaki “mizah” ve “ironi” eserlerine ayrı bir hava katar.
“Üvercinka” şiiri ona büyük ün kazandırır. Bu isimle şiirini adeta özetler.
Şiirlerinde kelimeleri zorlayan bir şair olarak ön plana çıkar.
Şiirlerinde öyküden kaçınmaya çalışan Cemal Süreya, çarpıcı ve yoğun imgeli edebi sanatlara başvurur. Özellikle şaşırtıcı istiareler kullanır.
“Papirüs” dergisini aralıklarla çıkarır. (Tomris Uyar’la birlikte)
“Bu dil benim yorganımdır.” ve Türkçeden bir kıl kopar; içinde güneşler, dünyalar, ırmaklar vardır.” diyerek Türkçe sevdasını ortaya koyar.
Sanat alanındaki eleştiri ve denemeleriyle de tanınır.
Cemal Süreya, 1966’da “Göçebe” adlı şiiriyle Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü, “Sıcak Nal” ve “Güz Bitiği” eserleriyle de 1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazandı.
Şiir
Üvercinka
Göçebe
Beni Öp Sonra Doğur Beni
Güz Bittiği
Sıcak Nal
Sevda Sözleri
Deneme
Şapkam Dolu Çiçekle
Günübirlik
Antoloji
Mülkiyeli Şairler
100 Aşk Şiiri
Günlük
999 Gün/Üstü Kalsın
EDİP CANSEVER (1928-1986)
Serbest şiirler kaleme alır. “Dize işlevini yitirdi.” diyerek çeşitli tartışmalara sebep olur.
Edip Cansever’i İkinci Yeni topluluğu sanatçılarından ayıran en önemli fark dize alışkanlığını tamamen kırmış olmasıdır.
İnsanlar ve nesneler arasında büyük bir bağ olduğunu düşünüp ona göre şiirler kaleme alır. Kuyumcu titizliği (Kuyumcu)
Şiirlerinde “otel” metaforunu çokça kullandığı için “Oteller Şairi” olarak anılır
“Yerçekimli Karanfil” en önemli şiir kitabı olarak öne çıkar.
“Ne gelir elimizden insan olmaktan başka.”
Eserleri
Şiirleri
İkindi Üstü
Dirlik Düzenlik
Yerçekimli Karanfil
Kirli Ağustos
Umutsuzlar Parkı
Petrol
Şairin Şiir Defteri
Yeniden
Oteller Kenti
Bezik Oynayan Kadınlar
Sevda ile Sevgi
Ben Ruhi Bey Nasılım
Sonrası Kalır
Tragedyalar
Nerede Antigone
Deneme
Gül Dönüyor Avucumda
Şiiri Şiirle Ölçmek
YERÇEKİMİ KARANFİL
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Edip Cansever
SEZAİ KARAKOÇ (1933- 2021)
“Mona Rosa”, “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirleriyle sevilmiştir.
Yeni, kapalı ve karanlık bir imge dünyasıyla öne çıkar
“Mona Rosa” adlı şiiri ona büyük ün kazandırır. Eser, edebiyatımızın çağdaş anlamda “Leyla ve Mecnun”u sayılır.
“Diriliş” dergisini çıkarır
İçerik bakımından Necip Fazıl’a yakın bir çizgi izler.
İnançla yoğrulmuş bir özü, zaman zaman soyutlamaya başvurarak, serbest çağrışımla kendine has bir üslupla dizelere döker. Yani İslami düşünceyi şiirdeki gerçeküstücülük ile kaynaştırır. Türk halkının inançlarına ve milli değerlere sürekli bağlı kalır.
Mistisizm, veli ve peygamberler kıssalarından faydalanıp özgün sentezlere varır.
Modern şiirin diliyle şiirlerini yazar.
Maddeyi aşan ruh değerlerine bağlı bir şair olan Sezai Karakoç, her şiirin kendine özgü bir anlamı vardır, düşüncesine katılır.
Şiirleri, çarpıcı benzetmeler, imgelerle süslü zor şiirler olup mecazlarla yoğrulu şiirler arasında yer alır.
Eserlerinde konuşma diline başvurur.
Şiirleri ölçüsüz olan Sezai Karakoç kafiyeye de bel bağlamaz.
Sanat hayatını birçok ödülle taçlandıran Sezai Karakoç 1968’de Milli Talebe Birliği Hizmet Madalyası; 1982’de Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü; 1988’de Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü; 1991’de Dünya Sanat ve Kültür Akademisi Ödülü’nü alır.
Eserleri
Şiir
Mona Rosa
Körfez
Şahdamar
Hızırla Kırk Saat
Sesler
Gül Muştusu
Taha’n Kitabı
Zamana Adanmış Sözler
Leyla ile Mecnun
Alınyazısı Saati
Ayinler
Ateş Dansı
Gün Doğmadan
Hikâye
Portreler
Meydan Ortaya Çıktığında
İnceleme
Mehmet Akif
Yunus Emre
Mevlana
SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome’nin Belkis’in
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın sen bellisin.
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca’da Emirgân’da
Kandilli’nin kurşunî şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Sezai KARAKOÇ
ÜLKÜ TAMER (1937-…….)
1959’de basılan ilk şiir kitabı olan “Soğuk Otların Altında” ile yazın hayatına başlar.
Türkü ve koşma tadında özgür çağrışımlarla neşeli şiirler kaleme alır.
Kendine has imge dünyası ve süsten uzak duru söyleyişi ile dikkat çeker
“Selam Olsun”, “Güneş Topla Benim İçin”, “Memik’e Ağıt” isimli şiirleriyle ünlenir.
Birçok şiiri bestelenir. Ahmet Kaya’nın “Üşür Ölüm Bile” ve “Gül Dikeni” şarkılarının sözleri ile Zülfü Livaneli’nin seslendirdiği “Memiş Oğlan”, “Güneş Topla Benim İçin” şarkılarının sözlerinin sahibidir.
Şiir
Soğuk Otların Altında
Gök Onları Yanıltmaz
Virgülün Başından Geçenler
Ezra ile Gary
İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür
Sıra Göller
Yanardağın Üstündeki Kuş
Bir Adın Yolculuktu
Öykü
Alleben Öyküleri
TURGUT UYAR (1927-1985)
Her şiirin kaynağının bir hikâye olduğu düşüncesindedir.
Eserlerinde sıkıntı ve yalnızlık temalarına ağırlık verir.
Şiirlerindeki dizeler oldukça uzun olup şiirle düzyazı arasındaki farkı ortadan kaldırır. Şiirleri de oldukça uzun şiirlerdir.
Simgeci söyleyiş, şaşırtıcı tamlamalar, soyutluluk, kapalı anlatım ve yoğun hayal gücü şiirlerinde temel özellik olarak öne çıkar.
“Dünyanın En Güzel Arabistanı” ismini taşıyan şiir kitabında bireyin sorunlarını, açmazlarını sınırsız bir şekilde işler.
Şiirlerinde çeşitli biçimleri dener. “Arz-ı Hal” ve “Türkiyem” kitabında hece ölçüsünü kullanır ve toplumsal konuları işler. “Arz-ı Hal” şiirinde ayrıca geleneksel şiir unsurları yer alır.
“Toplandılar” ve “Kayayı Delen İncir” eserlerinde de sınıfsal mücadelelere değinir.
Şiir
Türkiyem
Arz-ı Hal
Dünyanın En Güzel Arabistanı
Tütünler Islak
Divan
Her Pazartesi
Toplandılar
Kayayı Delen İncir
Büyük Saat
Dün Yok mu
Sonsuz ve Öbürü
İLHAN BERK (1918-2008)
Sürrealizm akımından etkilenir.
Şiirin ancak şiir okunarak öğrenebileceğini savunur.
İlk şiir kitabı olan “Güneşi Yakanların Selamı”nda Nazım Hikmet’in izleri görülür. Sonraki şiirlerinde bu iz kaybolur.
İlhan Berk, Doğu şiirinin klasik kalıplarını deneyip beyit ve türkü biçimlerinden yararlanır. “Âşıkane”de divan kalıplarını kullanır.
Şiirlerinde sonsuzluk, kızıl, ateş, hülya en sevdiği sözcükler olarak öne çıkar.
Türk şiirinin en deneyci şairlerinden biri olarak kabul edilir.
“İstanbul”, “Günaydın Yeryüzü”, “Türkiye Şarkısı” kitaplarında yer alan şiirlerinde geleceğe yönelik toplumsal özlemleri dile getirir.
“Şenlikname”de şiiri düzyazıya yaklaştırır.
İkinci Yeni hareketinin şairlerindendir. Bu dönemin akımına bağlı kalarak kaleme aldığı şiirlerinde düzyazıyı andıran, çok boyutlu, çağrışım gücü yüksek, kapalı şiire yönelir.
Şiir
Güneşi Yakanların Selamı
Türkiye Şarkısı
Günaydın Yeryüzü
Çivi Yazısı
Galile Denizi
İstanbul
Otağ
Köroğlu
Âşıkane
Atlas
Taşbaskı
Kül
Galata
Delta ve Çocuk
Pera
Güzel Irmak
Eşik
Şeyler Kitabı
Deneme
Şifalı Otlar Kitabı
Yorumlar
Yorum Gönder