10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI
1. TEMA (SÖZÜN EZGİSİ)
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK ŞİİRİ
Türklerde 8. yy. dan önceki dönemlerde yazı henüz kullanılmıyordu. işte yazının
kullanılmadığı bu dönemde ortaya çıkan edebi eserler sözlü ürünlerdi. Bu yüzden
eserler yazılı metne dayanmadığından nesilden nesile (kulaktan kulağa) aktarılarak
oluşmuş bir edebiyat dönemidir. Bu dönem şiirlerinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
Şiirler milli ölçümüz olan hece ölçüsüyle yazılmıştır.
Genellikle yarım uyak kullanılmış ve nazım birimi dörtlüktür.
Kelimeler saf Türkçedir. Çünkü yabancı etkilere kapalıdır.
Şiirlerde daha çok doğa güzellikleri, kahramanlık, ölüm, aşk gibi konular
işlenmiştir.
Ozan, kam, baksı, şaman gibi kişiler ilk ozanlar kabul edilir ve şiirler kopuz adı
verilen enstrüman eşliğinde söylenirdi.
Şiirler "yuğ" ve “sığır” adı verilen dini törenlerde "şölen" adı verilen ziyafetlerde söylenirdi.
Bu dönemde koşuk, sagu, destan gibi nazım biçimleri kullanılmış ve sav denilen atasözleri vardır.
Sözlü Dönem ürünlerinin önemli kaynağı Divan-ü Lügat-it Türk‘tür. Yani sözlü dönem ürünlerinin günümüze ulaşmasını sağlayan en önemli eser Türk dilinin ilk sözlüğü olan Divan-ü Lügat-it Türk‘tür
KOŞUK
Genellikle o dönemde yapılan avlardan sonra eğlence için yapılan toplu ziyafetlerden sonra söylenen şiirlerdir.
Koşuklar "sığır" adı verilen sürek avlarında ve toy ya da şölen denilen ziyafetlerde söylenirdi.
İçerik olarak halk edebiyatında Koşma, divan edebiyatında gazele benzer.
Hece ölçüsüyle söylenmiştir. Nazım birimi dörtlüktür.
Dil sade, açık ve yalındır.
Aşk, hasret, yiğitlik, doğa sevgisi gibi konularda söylenirdi.
Uyak düzeni aaab, cccb… şeklindedir.
Koşukların ilk örneklerine Kaşgarlı Mahmut‘un yazdığı Divan-ü Lügat-it Türk‘te
rastlıyoruz.
İslamiyet öncesi Sözlü Dönem‘de Koşuk söyleyen başlıca ozanlar şunlardır: Çuçu, Aprinçor Tigin, Kül Tarkan, Pratyaya şiiri.
SAV
İslamiyet öncesi Sözlü Dönem‘de günümüzdeki atasözlerinin karşılığıdır.
Kısa, özlü sözlere denir.
Yaşam deneyimlerini aktarırlar.
Divan edebiyatında "darb-ı mesel" adını alır.
Sav Örnekleri:
Tag taga kavuşmaz, kişi kişige kavuşur. (Dağ dağa kavuşmaz, insan insana
kavuşur.)
Kanıg kan bile yumas. (Kanı kanla yıkamazlar.)
Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas. (Al [Hile] ile aslan tutulur, güç ile sıçan
tutulmaz.)
Ermegüke bulıt yük bolır. (Tembele bulut yük olur.)
Yir basruku tag Budun basruku bey. (Yer dengesini dağ, ulusun dengesini bey
sağlar.)
Avcı nice al bilse adığ anca yol bilir. (Avcı ne kadar hile bilse ayı o kadar yol bilir.)
Aç ne yimes, tok ne times. (Aç ne yemez, tok ne demez.)
Erdemlig kişi erdini birle tüz ol. Erdemsiz kişi etük içindeki ulyak birle tüz ol.
(Erdemli kişi cevher ile birdir. Erdemsiz insan çizme içindeki taban astarı ile birdir)
Birin birin ming bolur, tama tama göl bolur. (Birler bin olur, damla damla göl olur)
SAGU
İslamiyet öncesinde yuğ adı verilen cenaze törenlerinde söylenen ölüm temalı
şiirlerdir.
Ölen kişinin iyilikleri, yaptığı güzellikler anlatılır ve onlar için duyulan üzüntü dile
getirir.
7′li hece ölçüsüyle söylenir. Nazım birimi dörtlüktür.
Kafiye düzeni koşuktaki gibidir. (aaab, cccb, dddb)
Koşuk gibi kopuz eşliğinde söylenir.
Divan edebiyatında Mersiye, Halk edebiyatında Ağıt‘ın karşılığıdır.
Elimizdeki en eski sagu örneği Saka Türklerinden Alp Er Tunga adına söylenmiştir.
Divan-ı Lûgati't Türk'te yer alan “Alp Er Tunga sagusu”, bu türün önemli bir örneğidir. Bu sagunun tamamı on iki dörtlüktür.
HALK EDEBİYATI
Türklerin Anadolu‟ya geldikten sonra halk arasında yetişen saz sairlerinin, Tekke şairlerinin ve halkın meydana getirdiği edebiyattır. Halkın zevkini karşılamak için sözlü olarak ortaya konan, kendine özgü bir dili ve üslubu bulunan edebiyat koludur.
ANONİM HALK EDEBİYATI
Söyleyeni belli olmayan, ağızdan ağza, kulaktan kulağa yayılan, halkın ortak malı olan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır.
Özellikleri şunlardır:
1)Belli bir sahibi yoktur. Halkın ortak malı olan ürünlerden oluşur.
2) Dili sade, akıcı bir halk Türkçesidir.
3) Şiirlerde hece ölçüsünün 7‘li, 8‘li, 11‘li kalıpları ağırlıklı olarak kullanılır.
4) Somut ve gerçeklerle iç içe bir edebiyattır.
5) Şiirlerinin nazım birimi dörtlüktür.
6) En çok yarım kafiye kullanılmıştır. Bazı manilerde cinaslı kafiye görülür.
7) Mecazlara ve edebi sanatlara fazla yer verilmez.
8) Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik, toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir.
9) Sözlü geleneğe dayanır.
Anonim halk edebiyatı ürünleri Şunlardır;
Manzum: türkü mani, ninni, ağıt
Mensur: masal, efsaneler, halk hikâyeleri, menkıbeler, fıkralar, atasözleri, deyimler, tekerleme, bilmece, dualar, beddualar…
Halk tiyatrosu (Göstermeye Bağlı Ürünler): Karagöz, orta oyunu,
meddah, köy seyirlik oyunları
TÜRKÜ
Kendine özgü ezgi ile söylenen bir nazım biçimidir.
Hecenin 7‟li, 8‟li ve daha çok da 11‟li kalıbıyla söylenir.
Türkülerin kafiye örgüsü genelde söyledir:
―aaab cccb dddb
―aaa bb ccc bb ddd bb veya
―aaab cc dddb cc eeeb cc.
Türkülerin bir kısmı dörtlükler halinde bir kısmı da nakaratlı olarak yazılır.
Nakaratlı türkülerde üçer mısralık bölümden sonra iki mısradan oluĢan nakaratlar
gelir.
*Birinci bölüm türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür. Buna bent denir.
İkinci bölüm ise her bendin sonunda tekrarlanan kavuştak bölümleridir. Bunlara da bağlama da (nakarat) denir.
Bentler ve kavuştaklar kendi aralarında kafiyelidir.
Konu olarak genelde aşk, tabiat, ayrılık, gurbet, hasret, sevgi ve güzellik gibi konular işlenmiştir.
Şekil özellikleri bakımından koşmaya benzer.
Maniye benzeyen türküler de vardır.
Divan edebiyatındaki şarkının karşılığı sayılır.
Türkülerle şarkılar arasında benzerlikler olsa da şarkılar aruzla yazılır.
Türkünün en belirgin özelliği melodisidir.
Türkü söylemeye -türkü yakmak- da denir.
Genelde anonimdir. Ancak bazı türkülerin sahipleri bellidir.
Türküler düzenleyicilerinin, derleyicilerinin veya ait oldukları bölgelerin adına göre adlar alırlar.
TÜRKÜ ÖRNEKLERİ:
Kızılırmak Türküsü
Altı kardeş idik bindirdik ata
Hürü'yü yolladık üç köyden öte
Kızılırmağa varınca oldu bir hata
Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi
Evde kaynanası evi bezedir
Yolda kaynatası yolu gözedir
Gelinsiz haneyi kime bezedir
Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi
Atlılar da Kapaltı'nı dolaşır
Yengeler de kuzu gibi meleşir
Kara heber güveyiye ulaşır
Ne ağlarsın benim zülfü siyahım,
Bu da gelir bu da geçer ağlama.
Göklere erişti figânım ahım,
Bu da gelir bu da geçer ağlama.
Bir gülün çevresi dikendir hardır,
Bülbül har elinde ah ile zardır.
Ne de olsa kışın sonu bahardır,
Bu da gelir bu da geçer ağlama.
Daimi'yem her can ermez bu sırra,
Gerçek âsık olan erer o nura.
Yusuf sabır ile vardı Mısır'a,
Bu da gelir bu da geçer ağlama
ÂŞIK TARZI HALK ŞİİRİ
Türklerin İslamiyet‘i kabul etmesinden sonra aşık adı verilen saz şairlerinin İslamiyet‘in kabulünden önceki şiir geleneğinin bir devamı şeklinde oluşturdukları yeni şiir anlayışına -Aşık Tarzı Halk Şiiri- denir.
*Halkın “âşık” dediği saz şairleri tarafından oluşturulmuştur.
* Asıklık geleneği İslamiyet öncesi Türk edebiyatına dayanır.
* Aşıklar şiirlerini ―Cönk adını verdikleri defterlerde toplamışlardır.
* Aşık tarzı halk şiirinde dinin etkisi bulunmamaktadır.
* Aşık tarzı halk şiirlerinden içten bir anlatım vardır. şiirlerin dili son derece sadedir.
* Daha çok hecenin 8‘li ve 11‘li kalıpları aşık tarzı halk şiirinde kullanılmıştır.
* Nazım birimi dörtlüktür.
* Halkın yaşam biçiminin izleri aşık tarzı halk şiirlerinde bulunur. Dolayısıyla somut bir edebi anlayıştır.
* Aşık tarzı halk şiirlerinde şairler koşmanın son dörtlüğünde takma adını söyler halk
Şiirinde buna "tapşırma", divan şiirinde buna "mahlas" denir.
* Benzetme sanatının şiirlerde çokça kullanıldığı görülür.
* kullanılan nazım şekilleri; Koşma, semai, varsağı, destandır.
* Kayıkçı Kul Mustafa, Aşık Ömer, Ruhsati, Seyrani, Baburtlu Zihni, Dertli, Aşık Veysel, Ercişli Emrah, Gevheri, Dadaloğlu, Karacaoğlan bu anlayışla eser veren önemli aşıklardır.
* Genellikle okuma yazma bilmeyen âşıklar, usta-çırak ilişkisiyle yetişmişlerdir.
KOŞMA
* Halk edebiyatının en yaygın kullanılan nazım şeklidir.
*Bu şiirlerde "ask, gurbet, ayrılık, ölüm, toplumsal olaylar, doğa güzellikleri, kahramanlıklar" işlenen başlıca konulardır.
* 11‟li hece ölçüsüyle söylenir.
* Nazım birimi dörtlüktür.
* Dörtlük sayısı 3–5 arasında değişir
* Kafiye düzeni abab, cccb, dddb …, abcb, dddb, eeeb …, ya da aaab, dddb, cccb … şeklindedir...
* Genelde yarım kafiye kullanılır.
* Koşmalar, saz eşliğinde kendine özgü bir ezgiyle okunur.
* İslamiyet öncesi Türk edebiyatındaki adı "kosuk"; Divan edebiyatındaki karşılığı ise "gazel" dir.
*Koşmalar konuları yönüyle kendi içinde de isimlendirilmiştir.
* Ozan, koşmanın son dörtlüğünde mahlasını ya da ―tapşırmasını söyler.
(Tapşırma, ozanın şiirde kullandığı takma addır; divan şiirinde buna "mahlas" denir.)
* Koşma, halka hitap ettiği için dili sade, anlatımı yalın ve içtendir.
Koşma (Koçaklama)
Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden iller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aĢan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız Kirmanî
TaĢı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiĢ fermanı
Ferman padiĢahın dağlar bizimdir
Dadaloğlum yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir (Dadaloğlu)
Konularına Göre Koşma Türleri:
a)Güzelleme:
*Aşk, hasret, ayrılık, doğa sevgisi gibi lirik konuları işleyen koşma türüdür.
*Karacaoğlan‘ın güzellemeleri meşhurdur.
b)Taşlama:
*Bir kimseyi yermek ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
*Divan edebiyatındaki karşılığı hicviyedir.
*Bu tür şiirlerin günümüz edebiyatındaki karşılığı yergi, batı edebiyatındaki karşılığı satirikdir.
* Ruhsati ve Seyranî taşlamaları ile meşhurdur saz şairleridir.
c)Koçaklama:
*Coşkun ve yiğitçe bir üslupla savaş ve dövüşleri anlatan şiirlerdir.
*Köroğlu, Dadaloğlu, Kayıkçı Kul Mustafa koçaklamalarıyla tanınır.
d)Ağıt:
*Hem anonim halk edebiyatı hem de âşık edebiyatı nazım türüdür.
*Bir kişinin ölümünden duyulan acı ifade edilir.
*Belli bir ezgiyle söylenir.
*İslamiyet öncesi Türk edebiyatında karşılığı “sagu”, divan edebiyatında ise mersiyedir
MASAL
* Masal; genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, olağanüstü kişilerin başından geçen olağandışı olayları anlatan kısa hikâyelerdir.
Olağanüstü olayların, olağanüstü kahramanlara bağlanarak anlatıldığı sözlü bir edebiyat ürünüdür.
*Genelde halk arasında anlatılan masallar, sonradan bir yazar tarafından derlenir, yazıya aktarılır.
*Masal anlatıcıları genellikle kadınlar olmuştur.
*Olaylar tamamen hayal ürünüdür.
*Yer ve zaman belli değildir.
*Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır; masallar bu yönüyle didaktik (öğretici) bir nitelik taşır.
*Genelde zıt durumların mücadeleleri yer alır.
*Masallarda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
*Evrensel konular işlenir.
*Olaylar, -miş'li geçmiş zaman kullanılarak anlatılır.
*Masal, anonim bir türdür.
*Anlatım kısa ve yoğundur.
*Masalların çoğu "bir varmış, bir yokmuş" ya da "evvel zaman içinde, kalbur saman içinde" gibi ifadelerle başlar.
*Bunlara tekerleme ya da döşeme denir.
*Tekerlemeden sonra olay (asıl masal) ve dilek bölümleri gelir.
*Türk masallarında dilek bölümü genelde "Onlar ermiş muradına..." ya da "gökten üç elma düştü…" biçiminde başlar.
*Masallarda milli ve dini motiflere hemen hemen hiç yer verilmez. Bu yönüyle evrenseldir.
*Masal türünün Hindistan'da doğduğu ve oradan dünyaya yayıldığı kabul edilmektedir.
*Türklerde masal özelliği gösteren ilk eser Uygur Dönemi eserlerinden olan
Kalyanamkara ve Papamkara (İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü Düşünceli Şehzade) adlı hikayedir.
*Yunanlı Ezop‘un MÖ 6. yy.da yazdığı Ezop Masalları Dünyada ilk masal/fabl örneğidir.
Hintli Beydaba'nın MÖ 1. yy.da yazdığı Kelile ve Dimne (Pança Tantra) isimli eseri de Doğu‘daki ilk masal/fabl kitabıdır.
*Günümüzde belli bir kişinin ortaya koyduğu yapma masallar da yazılmaktadır.
(Dünyada meşhur yapma masal yazarları; İngiliz Oscar Wilde,
Danimarkalı Andersen, Fransız La Fontaine‘dir.)
*Türk masalları üzerinde, bizde Pertev Naili Boratav, Eflatun Cem Güney, Ziya Gökalp, Tahir Alangu gibi kişiler çalışmıştır.
*En eski masal kitabımız Osmanlı döneminin sonunda derlenen ―Billur Köşk Masalları‟‘dır.
Masal Türünün Önemli Eserleri:
Binbir Gece Masalları:……………….Doğu /Arap Edebiyatı
Binbir Gündüz Masalları:…………..Fars/İran Edebiyatı
Grimm Kardeşlerin Masalları:…Alman Edebiyatı
Andersen Masalları:…………………..Danimarka Edebiyatı
Perrault Masalları:……………………..Fransız Edebiyatı
Keloğlan Masalları:……………………..Türk Edebiyatı
Kelile ve Dimne-Beydaba:………….Hint
Aisopos(ezop) Masalları:…………….Yunan
Fabl Kitapları
La Fotainne (Lafonten):………………Fransız
Masallarda yer alan bazı ana karakterler ve sembolize ettiği değerler:
Keloğlan: şans ve zekâ (en önemli Türk masal kahramanı)
Üvey anne: zulüm
Üvey kız kardeş: kıskançlık
En küçük kardeş: Başarı, iyilik, zekâ
Yaşlı adam: iyilik, yardım
Ahenk:Edebîmetinlerdekelimelerinsıralanışındanveyabirbirleriyleilişkisinden doğan ve kulağa hoş gelen ses düzenidir.
*Şiiri düzyazıdan ayıran en büyük özellik ahenktir. Ahenk, uyum anlamına gelmektedir.
*Bir şiirde ahenk, ses akışı, söyleyiş, ritim, ölçü ve her türlü ses benzerliğiyle sağlanır.
Ritim:Birdizede,birnotadavurgu,uzunlukveyasesözelliklerinin,duraklarındüzenli bir biçimde tekrarlanmasından doğan ses uygunluğudur.
*Şiirderitim,vezinve kafiyeilesağlanır.
*Herdöneminkendineözgübirsesveritim anlayışı olabilir.
*Birnazmı,şiirseviyesineyükseltenenönemlibelirleyici,ahenk unsurlarıdır.
ŞİİRDE AHENGİ SAĞLAYAN ÖGELER: |
-SÖYLEYİŞTARZI(Vurgu-Tonlama)
-ARMONİ(Aliterasyon-Asonans)
-RİTİM: 24
1)
Ölçü(HeceÖlçüsü-AruzÖlçüsü-SerbestÖlçü)
3) Nakarat,Kelimetekrarı
SÖYLEYİŞTARZI(Vurgu–Tonlama): |
*Bir kelimede hecelerden birinin veya birkaçının diğerlerine göre daha baskılı, daha kuvvetli söylenmesine vurgulama denir.
*Vurgu,hemkelimeninanlamınıgüçlendirenhemdeşiiriahenklikılanbirunsurdur.
*Türkçedevurgu,genelliklekelimelerinson hecesindedir.
*Anlatılmakistenenduyguveyadüşüncenindahaetkiliifadeedilebilmesiiçin,ses tonunu değiştirerek okumaya, tonlama denir.
*Tonlamaileacıma,üzüntü,özlem,hayranlık,sevgi,korkugibiduygularbelirginlik kazanır.
ARMONİ |
*Artardagelendizelerdekiseslerinuyumu demektir.
Yorumlar
Yorum Gönder