SÖZCÜKTE ANLAM

 SÖZCÜKTE ANLAM

1.Gerçek (Temel) Anlam

2.Yan Anlam

3.Mecaz Anlam

4.Terim Anlam

Not: Sözcüğün temel, yan ve terim anlamları gerçek anlam kapsamında değerlendirilir.

1.Temel (Gerçek, İlk, Başat) Anlam

Sözcüğün, söylendiğinde akla gelen ilk anlamıdır. Buna kelimenin sözlük anlamı da denir.

Örnek

Çok kitap okumaktan gözlerim kanlanmıştı.(Görme organı)

Soğuk ve yağışlı havalar, yaşamı zorlaştırıyor. (Isısı düşük olan)

Ekmeği dilim dilim keserek masaya koydu.(Bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak)

Dikiş nakıştan anlamaz, eline bir iğne bile almamıştır.

 

 

 

2.Yan Anlam

Sözcüğün temel anlamından uzaklaşarak cümle içinde kazandığı yeni anlamdır. Sözcüğün yan anlamı ile temel anlamı arasında biçimsel veya işlevsel bir benzerlik ilişkisi bulunur.

 

 

Örnek

Çanakkale Boğazı

Masanın gözü        

Geminin burnu

Derenin ağzı

Kapının kolu

Köprünün ayağı

Anamur burnu

Not: Yol, çok dardı /Soruyu bu yolla çözebilirsin: İşlevsel bir benzerlik olduğundan birincisi temel, ikincisi yan anlamdadır.

Arının iğnesini çıkaramadım.

Aynanın yerinden oynaması beni çok korkuttu. 

Dağın sırtında bir mağara bulduk.

Dağın eteklerinde karlar erimişti.

Not: Somut anlam ise yan anlam, soyut anlam ise mecaz anlamdır.

 

3.Mecaz Anlam

Sözcüğün, gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı yeni anlamdır.

Sözcüğün cümlede kazandığı yeni anlamla temel anlam arasında biçimsel veya işlevsel benzerlik ilişkisi varsa yan; yoksa bu ilişki kaybolmuşsa sözcük mecaz anlamlıdır.

Örnek

Olaylara değişik gözlerle bakmasını bilmeliyiz.(Bakış açısı)

Yeni öğrenci, nedense çok soğuk davranıyor.(Duygudan ve sevgiden yoksun)

Konuşmacı, gürültüden, konuşmasını yarıda kesti.(Bitirmek)

Karanlığı aydınlatan bir ışıktı o.(Yol gösteren, aydınlatan kimse)

Bu taş da bize geldi herhalde. (Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz)

Onun iğneleyici konuşmaları hepimizi çok kızdırmıştı.

 

 

4.Terim Anlam

Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan sözcüklerdir.

Örnek

Şiir, bir söz sanatıdır.

Dilimizde her hecede bir ünlü bulunur.

Bu üçgeni yeniden çiz.

Maçta iki penaltı atıldı.

Oyunculara göre dekor çok sadeydi.

Sanatçının son oyunu üç perdeden oluşuyor.

Aşağıda verilen koyu renkli sözcükler, karşılarındaki alanla ilgili olarak kullanıldığında terim anlamı kazanır.

Meridyen, plato, atmosfer, yarımada —> coğrafya

Uyak, redif, dize, ölçü, beyit, durak —> edebiyat

Not: Sözcükler cümledeki kullanılışına göre bir anlam kazanır. Temel ve yan anlamlı bir sözcük terim anlamıyla da kullanılabilir.

Örnek

Evin çatısı onarılmadı.(Temel)

Fiilin çatısını inceleyiniz. (Terim)

Perdeleri pencereye kendisi taktı. (Temel)

Oyun üç perdeydi. (Terim)

Genel Örnekler

Dirseğimi masaya çarptım.(gerçek)

Sobanın dirseğini yerine taktı.(yan)

Nevruz ateşi yakıldı.(gerçek)

Çocuğun ateşi bir türlü düşmüyordu.(yan)

Öfkeli kalabalığın ateşi dinmek bilmiyordu.(mecaz)

Cümlenin sonuna soru işareti koymadı.(terim)

Kafasındaki soru işaretine yanıt arıyor.(mecaz)

 

 

 

 

SÖZCÜKLERDE ANLAM İLİŞKİLERİ

1.Eşanlamlı (Anlamdaş) Sözcükler

Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklerdir. Anlamdaşlık ilişkisi, bir dilin kendi öz sözcükleri arasında olmaz. Bu ilişki, dile yabancı dillerden giren sözcüklerle o dilin öz sözcükleri arasında olur.

Örnek

Beyaz- ak,

Kafiye – uyak,

Edebiyat – yazın,

Mana – anlam,

Eser – yapıt,

Seyahat-gezi

Özgün-orijinal

Biçem-üslup

İçerik-konu

Dost kara günde belli olur.

 

2.Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler

Anlamca birbirlerine karşıt olan sözcüklerdir. Karşıt anlamlılık ilişkisi daha çok sıfatlarda, zarflarda ve bazı fiillerde görülür.

Örnek

Büyük – küçük,

İç – dış,

Dolu – boş,

Açık – kapalı,

Var – yok,

Az – çok,

Alçalmak – yükselmek…

Not: Bazı sözcüklerin karşıt anlamları yoktur

Orman, çiçek, yağmur, kar…

Not: Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün karşıtı değildir.

Örnek

İnmek- inmemek                     çıkmak

Gitmek- gitmemek                   gelmek

Not:::::: Ak akçe kara gün içindir. (kara=kötü)(mecaz)

 

Açık renkli bir kazak giymek istiyor.

 

 

3.Eşsesli (Sesteş) Sözcükler

Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklerdir.

 

Örnek

Onun en sevdiği çiçek güldü. (bir çiçek adı)

Küçük çocuk uzun süre güldü. (gülmek eylemi)

 

Bahçedeki otları yoldu. (yolmak eylemi)

Oldukça çamurlu bir yoldu. (ulaşımda kullanılan zemin)

 

Eve akşamüzeri vardı. (varmak eylemi)

Elinde çiçekler vardı. (yok karşıtı)

 

Yüzünde ben vardı

Ben onu aramadım.

 

Not: Yazılış ve okunuşlarında küçük de olsa farklılıklar bulunan sözcükler sesteş değildir. Yani ünlüsü üzerinde düzeltme işareti (^) bulunan sözcükler sesteş değildir.

Adet (tane)

Âdet (gelenek, görenek)

 

Kar (yağış şekli)

Kâr (kazanç)

 

Hala (babanın kız kardeşi)

Hâlâ (henüz)

 

Not: Sözcüğün cümle içinde kazandığı yan, mecaz, terim, deyim anlamı, o sözcüğün temel anlamıyla sesteşlik ilişkisi kuramaz.

Örnek

Paketlerin bağı gevşek olmuş.

Oya’nın Adnan’la hiçbir bağı kalmamış.

Bu diş çürümüş.

Bir diş sarımsak yeter.

4.Somut –Soyut Anlamlı Sözcükler

1.Somut Anlam: Duyularımızdan (görme, işitme, koklama, dokunma, tatma) herhangi biriyle algılayabildiğimiz kavram ve varlıkları karşılayan sözcüklerdir.

Örnek

Çiçek, bulut, rüzgâr, ışık, ses, yağmur, koku, hava…

2.Soyut Anlam: Beş duyumuzdan herhangi biriyle algılayamadığımız; ancak var olduklarını akıl, inanç ve sezgilerimizle kabul ettiğimiz kavram ve varlıkları karşılayan sözcüklerdir.

Örnek

Sevgi, heyecan, korku, hırs, iyilik, güzellik, akıl, aşk, ruh …

Not: Somut anlamlı bir sözcük cümlede mecazlaşarak soyut anlam kazanabilir.

Örnek

Bu işi yapmaya yürek gerek.(soyut-mecaz)

Onda beyin yok kardeşim.(soyut-mecaz)

3.Somutlaştırma:  Soyut anlatılması güç duygu ve düşüncelerin somut kavramlarla anlatılmasıdır.

Not: Soyut bir sözcükle benzetme yapılırsa orada somutlama vardır.

Örnek

Dedem çok iyi bir insandır.(İstenilen, beğenilen niteliklere sahip)

İyilerin ömrü az olur.(İnsan)

Giderken hasretini de koydum heybeme.

Aşk birine verilen en güzel hediyedir.

 

4.Soyutlaştırma: Somut anlamlı bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanmasıdır.

Not: Bir cümlede mecaz anlam varsa orada soyutlama vardır. 

Örnek

İhtiyar, otobüsten inerken kafasını kapıya çarpmış.(Baş)

Bu kafayla hiçbir işte başarılı olamazsın.(Akıl, mantık)

Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.

Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin.

 Soyutlama ve somutlama örnekleri

Sınavı kazanacağından umutlu olmalısın. (soyut)

Bu şehirden ayrılırken umutlarımı da terk ettim.(somutlaştırma)

O kadar açtım ki içtiğim çorbanın sıcaklığını bile hissetmemişim.(somut)

Bu çocuklar bir aile sıcaklığını almadan büyümüşler.(soyutlaştırma)

Aşırı heyecan kişi sağlığını bozabilir.(soyut)

Beni bu başarılara heyecanım taşıdı.(somutlaştırma)

İnternetten aldığım hediyelerin kutuları boş çıktı.(somut)

Sabahtan beri boş boş konuşuyorsun.(soyutlaştırma)

Bu yarışmada başarılı olması için moral lazım.(soyut)

Bugünlerde bayağı moral depoladım.(somutlaştırma)

Havada sis olduğunu görünce gitmekten vazgeçti.(somut)

Okula yeni arabasıyla gelerek bize hava attı.(soyutlaştırma)

Uçurmayı yaparken birbirine dolaşan ipin uncunu bulamadık.(somut)

Alışveriş yaparken ipin ucunu kaçırdık galiba.(soyutlaştırma)

Arabanın kapısında kalan parmağı kırıldı galiba.(somut)

Bu işte onun parmağı var galiba.(soyutlaştırma)

Kamyonun yükü o kadar ağırdı ki tekerleği patladı.(somut)

Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!(soyutlaştırma)

Zincir zayıf halkasından kırılarak elimden düştü.(somut)

Zincirlerini kır da gel.(soyutlaştırma)

 

 

 

 

 

Aralarında ortak özellik bulunan varlıkları topluca anlatan sözcüklere genel anlamlı, bunların içinde varlıkları tek tek anlatan sözcüklere de özel anlamlı sözcükler denir. Genel-özel anlamlılık ilişkisi görecelidir. Biri diğerine göre özel ya da genel anlamlı olabilir.

Örnek

‘’Varlık-bitki-ağaç-kavak’’ sıralamasında ‘’bitki’’sözcüğü ‘’varlık’’a göre özel, ‘’ağaç’’a göre genel anlamlıdır.

Su hayattır.(genel)

Bana su verir misin?(özel)

 

 

 

6-Nitel ve nicel anlam:

Nitel: ölçülemeyen varlıklar için kullanılır.

Nicel: ölçülebilen varlıklar için kullanılır.

Örnek:

Uzun bir yoldan geldik.(nicel)

Evin salonu dardı.(nicel)

Çocuk büyük bir mücadele verdi.(nitel)

Evin önünde büyük bir ağaç vardı.(nicel)

Bugünlerde çok dardayım.(nitel)

                  SÖZCÜKLERDE ANLAM OLAYLARI

1.Deyim Aktarması: Bir benzerlik ilişkisinden yola çıkılarak bir kavramın, başka bir kavram yerine kullanılmasıdır. Değişik biçimlerde yapılabilir.

A. Doğadan insana aktarma: Derin düşünce, yoğun ilgi, pişkin hareketleri, olgun tavır…

B. İnsandan doğaya aktarma:(kişileştirme) Kör kuyu, hırçın deniz, dağın başı…

C. Bir duyudan başka bir duyuya aktarma: Acı çığlık, sert bakış, acı bir koku var, keskin bir bakış…

D. Doğadan doğaya aktarma: Rüzgâr kanat çırpıyordu yeryüzüne.

 

 

 

2.Ad Aktarması (Mecaz-I Mürsel):Bir sözcüğü, benzetme amacı gütmeksizin başka bir sözcüğün yerine kullanmaktır. Bu, “iç-dış, parça-bütün, sebep-sonuç, yazar-yapıt” gibi ilgilerle sağlanır.

Örnek

Çok susayan çocuk şişeyi bir dikişte bitirdi.

Bu cümlede iç-dış ilgisi kurularak “şişe” sözcüğü, şişenin içindeki “içecek” yerine kullanılmıştır.

 

Yahya Kemal günümüzde de beğenilerek okunuyor. (eserleri)

Okul yarın müzeye gidecek. (öğrenciler)

Teknemiz Ayvalık‘a birazdan yanaşacak. (Ayvalık İskelesi)

Bilgi için yan masaya başvurabilirsiniz. (görevli)

Yalova, fuara büyük ilgi gösterdi. (Yalova halkı)

Gezi için evden izin alamamış. (anne-baba)

Turnuvaya ünlü raketler katılacak. (tenisçi)

Üç tabak yedi, yine doymadı. (Tabaktaki yemek)

Ankara olayı kınadı. (Hükümet)

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!(Parça-bütün ilişkisi)

 

 

 

3.Dolaylama: Anlatıma çekicilik katmak için bir sözcükle belirtilebilecek bir kavram veya varlığın birden fazla sözcükle anlatılmasıdır.

Örnek

İhtiyar, hayat arkadaşını kaybedince çok üzüldü.

Bu cümlede “hayat arkadaşı” sözüyle “eş, hanım” anlatılmak istendiğinden, dolaylama yapılmıştır.

Not: Tek sözcükle dolaylama yapılamaz.

Kaleci—> file bekçisi

Top —> meşin yuvarlak

Ankara —> Türkiye’nin kalbi

Kömür —> kara elmas

Kıbrıs—> yavru vatan

Balık—> derya kuzusu

Turizm —>bacasız sanayi

Aslan —> ormanlar kralı

4.Güzel Adlandırma: Söylendiğinde insan zihninde olumsuz çağrışımlar uyandıran bazı durum, olay, kavram veya varlıkları güzel bir biçimde dile getirmektir. Güzel adlandırma da bir bakıma dolaylamadır. Ancak buradaki amaç, kavramın içindeki olumsuzluğu örtmeye çalışmaktır.

Örnek

İşitme engelliler için haber bülteni birazdan başlayacak.

Bu cümlede “işitme engelli” sözü, olumsuz çağrışım yapan “sağır” sözcüğünün yerine kullanılmış ve güzel adlandırma yapılmıştır.

Aşağıda verilen koyu renkli sözler güzel adlandırmaya birer örnektir.

Ölüm—> son yolculuk

Cin —> iyi saatte olsunlar

Kör —> görme engelli

Verem —> ince hastalık

Tabut —> tahta at, imamın kayığı

Kefen—> yakasız gömlek

5.Metafor:(edebiyat) Bir şeyi başka şey ile benzetmeye, kıyaslamaya, anlatmaya yarayan mecazlar.

Bir kavramın anlatılmasında benzer özelliklerinden dolayı başka kavramların kullanılması (genellikle görsel ya da somut ifadelerle anlatımı kuvvetlendirme amacıyla kullanılır.

Örneğin Aşık Veysel’in ”uzun ince bir yoldayım” dizesi, hayatın metaforudur. 

6.Aforizma:Aforizma özlü söz anlamında kullanılmaktadır. Bir aforizma genelde kim tarafından söylendiği bilinen, kısa ve anlam yüklü cümledir. Aforizmalara hayatımızda sıkça rastlarız. Çokça bir düşüncemizi kuvvetlendirmek ve inandırıcılığını artırmak için de aforizmalara başvururuz.

 

      ANLAM DEĞİŞMELERİ

1.Anlam Daralması: Bir sözcüğün kavram alanının küçülmesine denir. Genel anlamlılıktan özel anlamlılığa geçiştir.

Örnek

Eski Türkçede ‘’davar’’ sözcüğü her türlü mal ve varlık, için kullanılırken bugün Anadolu ağızlarında büyük ve küçükbaş hayvanları anlatmada kullanılmaktadır.

Hem kız hem erkek çocuk yerine kullanılan ‘’oğlan’’ sözcüğünün bugün erkek çocuk anlamında kullanılması da buna örnektir.

2.Anlam Genişlemesi: Anlam daralmasının tersidir. Eskiden bir nesnenin, bir işin bir bölümünü veya bir türünü gösteren sözcüğün zamanla o nesnenin bütününü, bütün türlerini anlatır duruma gelmesidir.

Örnek

Eskiden yalnızca güreşlerde verilen’’mükâfat’’anlamında kullanılan’’ödül’’ sözcüğü günümüzde her türlü yarışmada verilen ‘’mükâfat’’ anlamında kullanılmaktadır. Sözcüğün anlam alanı genişlemiştir.

3.Başka Anlama GeçişSözcüğün eskisinden bambaşka bir anlamı yansıtmasıdır.

Örnek

Eskiden’’kırmak, kesmek’’anlamına gelen ‘’üzmek’’ sözcüğünün günümüzde ‘’üzüntü vermek’’ anlamında kullanıldığını görüyoruz.

4.Anlam İyileşmesi: Bir sözcüğün olumsuz bir duygu değerinden olumlu bir duygu değerine geçmesidir.

Örnek

Eskiden ‘’fena, kötü, perişan’’ anlamına gelen ’’yavuz’’ sözcüğü, bugün ‘’yiğit’’ anlamında kullanılmaktadır.

5.Anlam Kötüleşmesi: Bir sözcüğün eskisine göre olumsuz bir anlama kaymasıdır.

Örnek

Eskiden ‘’garip, yoksul’’ anlamına gelen ‘’miskin’’ sözcüğü günümüzde ‘’uyuşuk

SÖZCÜĞÜN CÜMLEDE ANLAM KAZANMASI

Bazı tek anlamlı sözcükler dışında bütün sözcükler ancak cümlede kesin bir anlam kazanır. Diğer bir deyişle sözcüğün anlamını temel anlamıyla birlikte cümledeki diğer sözcükler belirler. Bir sözcüğün veya söz öbeğinin anlam çerçevesi hiçbir zaman sözün kendisinden hareketle belirlenemez. Her zaman diğer sözleri, söz öbeklerini dikkate almak gerekir.

Örnek

Onun büyük kardeşi yok. (Yaşça ileride)

Büyük bir bahçeye girdik.(Boyutları fazla olan)

Büyük acılar yaşamamış.(Çok, ortalamayı aşan)

Kısa sürede büyük bir servet edindi.(Niceliği çok olan)

Büyük bir adam olmak istiyorum.(Üstün niteliği olan)

 

Not: Anlamla ilgili aşağıdaki kavramlarla ilgili de soru çıkmaktadır.

1.Yansıma: Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir.

Örnek

Küçük dere şırıltılarla akıyordu.

Köfteler, ızgarada cızırdayarak pişiyordu.

Eski döşemeler, yürüdükçe gıcırdıyordu.

Hasta, sabaha kadar horlayıp durdu.

Yavru kediler sokakta miyavlıyordu.

Çocuğun elindeki balon birden patladı.

Kedi durmadan miyavlıyordu.

Kuzular ne güzel meleşiyordu.

Arılar durmadan vızıldıyordu.

Not: Aşağıdaki cümlelerde koyu renkli sözcükler, ses taklidi yoluyla oluşmadığından yansıma değildir.

Penceremin önünde her sabah kuşlar ötüşür.

Gölün yüzeyi bugün ışıl ışıldı.

 

2.İkilemeler:Anlamı pekiştirmek, güzelleştirmek, çeşitli anlam ilgileri kurmak için oluşturulmuş söz gruplarıdır. İkilemeler arsına hiçbir noktalama işareti gelmez. Soru olarak da genellikle ikilemelerin oluşumu ve kullanıldıkları görevler sorulmaktadır.

İkilemeler aşağıdaki yöntemlerle oluşturulur:

Aynı sözcüğün tekrarı ile (yineleme):

Yavaş yavaş, güle güle, yeşil yeşil, bütün bütün…

Anlamdaş (eşanlamlı) sözcüklerle:

Kılık kıyafet, şan şöhret, sorgu sual, sağlık sıhhat…

Yakın anlamlı sözcüklerle:

Doğru dürüst, delik deşik, çalı çırpı, yalan yanlış…

Karşıt anlamlı sözcüklerle:

Gece gündüz, büyük küçük, az çok, iyi kötü…

Biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerle:

Eski püskü, yırtık pırtık, eğri büğrü, bölük pörçük…

Anlamsız sözcüklerle:

Ivır zıvır, eciş bücüş, abur cubur, abuk sabuk…

Yansıma sözcüklerle:

Şırıl şırıl, cızırcızır, gacır gucur, küt küt, tık tık…

Durum eki almış sözcüklerle:

El ele, elde avuçta, günden güne, şehirden şehre…

3.Söz Yorumu: Bu sorularda amaç, bir cümlede ya da parçada geçen söz öbeğinin anlamını buldurmaktır. Son yıllarda, sözcük anlamıyla ilgili sorular, daha çok, söz öbeklerinin yorumu şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Örnek

Sanatta kalıcılığı yakalamanın yolu, sanat mozaiğine yeni renkler katmaktan geçer. (Özgün sanat yapıtları ortaya koymak)

Ünlü yazarın yapıtlarını okuduğumuzda onun, anılarında hapsolduğunu görüyoruz. (Yapıtlarını geçmiş yaşamıyla sınırlandırmak)

Bu şairimizin şiirleri, kalbinden ve beyninden beslendiği için, geniş kitlelerce okunmuştur.(Şiirlerini duygu ve düşünceleriyle oluşturmak)

Sanatçı, yapıtının tozlu raflarda yerini almasını istemiyorsa hem çağına hem de geleceğe seslenebilmelidir. (Yapıtın kalıcılığı yakalayamaması)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BAĞLAÇ

10. SINIF 3. ÜNİTE

EDEBİ AKIMLAR