ROMAN
ROMAN
Roman: İnsanların serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, zaman, mekan ve kişi unsurlarına bağlı olarak yazılan kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun bir edebi türdür.
Tanzimat Dönemi’ne kadar Türk edebiyatında roman örneğine rastlanmaz. Bu dönemde romanlar yerine divan şiirinde mesneviler, halk edebiyatı kaynağında ise hikâyeler ve destanlar bu türün yerine kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatıyla birlikte Fransız edebiyatından etkilenerek yapılan çeviriler yoluyla roman Türk edebiyatına girmiştir. Bu çeviriden sonra Tanzimat Dönemi ile birlikte roman hızlı bir gelişme göstermiş ve hızla yayılmıştır.
Türk Edebiyatında Yazılan İlk Önemli Romalar
Yusuf Kamil Paşa: Fenelon’dan Telemak (İlk çeviri roman)
Şemsettin Sami: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (İlk yerli roman)
Namık Kemal: İntibah (İlk edebi roman)
Recaizade Mahmut Ekrem: Araba Sevdası (İlk realist roman)
Samipaşazade Sezai: Sergüzeşt
Ahmet Mithat Efendi: Felatun Bey’le Rakım Efendi
Nabizade Nazım: Zehra (İlk tezli roman)
Nabizade Nazım: Karabibik (İlk köy romanı)
Mehmet Rauf: Eylül (İlk psikolojik roman)
Halit Ziya Uşaklıgil: Mai ve Siyah (İlk modern roman)
1923 – 1950 Yıllarında Türk Romanı
Milli Edebiyat ile birlikte ortaya çıkan Türkçülük akımı Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki romanlarda en etkili olan fikir akımlarının başında gelmektedir.
Cumhuriyet’in ilanıyla başlayan bu dönemde romancılığımızda toplumsal konular işlenmeye başlamış, Anadolu insanının durumu irdelenmiş, Atatürk ilke ve inkılapları halka benimsetilmeye çalışılmıştır. Ayrıca Milli Mücadele ruhu, Batılılaşma sorunu, aydın-köylü çatışması gibi önemli temalarda romanlar kaleme alınmıştır.
1923 – 1950 Yıllarında Türk Romanının Özellikleri
1920’li yıllarda özellikle Millî Mücadele ile ilgili konular yoğun bir şekilde işlendi.
1930’lu yıllardan sonra toplumcu-gerçekçi ve bireyin iç dünyasını ele alan eserler yazılmaya başlandı.
Yazarlar konularını günlük yaşamdan almışlardır.
Eserlerini realist bir çizgide gözlemci bir anlayışla yazmışlardır.
Yazarlar, II. Dünya Savaşı’nın dünyada oluşturduğu yıkımlara, iç ve dış göçlere eserlerinde değinmişlerdir.
Toplumun ücra köşelerinde yaşayan insanları romana taşıdılar.
Anadolu köylüsünün gerçek yaşamı da ilk kez romana konu olmaya başladı.
Kenar mahallelerde yaşayan insanların yaşam mücadelesi ele alındı.
1923-1950 yıllarındaki Türk edebiyatına bakacak olursak bu dönemin roman anlayışını etkileyen üç unsurun karşımıza çıktığını görmekteyiz.
1.Millî Edebiyat’ın etkisinde gelişen Türk romanı:1930’lara kadar etkisini sürdüren bu anlayışın en önemli temsilcileri Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi yazarlardır.
2. Toplumcu-gerçekçi Türk romanı: Köylülerin, işçilerin, geçim sıkıntısı, Anadolu coğrafyası ve insanı, köyden kente göçün neden olduğu sorunlar işlenmiştir. Sadri Ertem, Sabahattin Ali gibi toplumcu–gerçekçi anlayışa bağlı sanatçılar tarafından işlenmiştir.
3. Bireyin iç dünyasını esas alan Türk romanı: İnsan gerçeğini, içinde bulunduğu durumu, ruhsal anlayışını psikolojik açıdan romanlarında ele almışlardır. Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar gibi romancılar da bireyin iç dünyasını esas alan anlayışla romanlar yazmışlardır.
Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen romanlar
Yaban: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Ateşten Gömlek: Halide Edip Adı var
Vurun Kahpeye: Halide Edip Adıvar
Küçük Ağa: Tarık Buğra
Üç İstanbul: Mithat Cemal Kuntay
Yorgun Savaşçı: Kemal Tahir
Esir Şehrin İnsanları: Kemal Tahir
Sahnenin Dışındakiler: Ahmet Hamdi Tanpınar
Toz Duman İçinde: Talip Apaydın
Dikmen Yıldızı: Aka Gündüz
Sırtlan Payı: Attilâ İlhan
Kurtlar Sofrası: Attilâ İlhan
Kalpaklılar: Samim Kocagöz
Doludizgin: Samim Kocagöz
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889-1974)
Eserlerinde Tanzimat’tan Cumhuriyet’e toplumun geçirmiş olduğu değişimleri anlatmıştır.
TDK’nin kurucularındandır.
Fecriati’den Milli Edebiyat’a geçmiştir.
I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı Yıllarını, Türk toplumunun yaşamını ve sorunlarını işlemiştir.
Toplum için sanat anlayışındadır.
Realizmden (milli edebiyatçılar realisttir ama toplum için sanat ilkesine bağlı kalmıştır.)
Kiralı Konak: Tanzimat’tan I. Dünya Savaşı’nın Sonu (nesiller arası ilişki)
Nur Baba: Tarikatlar-Yasak Aşk
Yaban: Ahmet Celal-Kurtuluş Savaşı-Anadolu- Aydın –Halk (1942) 2. olmuştur
Hüküm Gecesi: İttihat ve Terakki Cemiyeti- Muhalefet Çekişmeler
Sodom ve Gomore: İstanbul’un Mütareke Yılları
Panorama: Cumhuriyet’in İlk Yılları- Atatürk’ün Ölümünden Sonraki Yıllar
Bir Sürgün: Jön Türkler
Ankara: Yeni Kurulan Ankara
Eserleri:
Roman: Kiralı Konak,Nur Baba,Yaban,Hüküm Gecesi,Sodom ve Gomore, Panorama, Bir Sürgün, Ankara, Hep O şarkı
Hikaye: Bir Serencam, Milli Savaş Hikayeleri, Rahmet
Mensur Şiir: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan
Anı: Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Vatan Yolunda, Politikada 45 Yıl
Ulus gazetesinde Kurtuluş Savaşı’yla ilgili yazdığı makaleler: Ergenekon
Biyografi : Atatürk
OĞUZ ATAY(1934-1977)
Postmodernizme kadar uzanan yeni roman anlayışının öncülerindendir.
Yazdığı romanlarda genellikle kimliğini kaybedip aramakta olan bir toplumda dengesiz, kopuk aydınları anlatmıştır.
İroni, eserlerinin en önemli silahıdır. Burjuva toplumu dediği çevresini, geleneksel ne varsa çok şeyi alaycı bir tavırla eleştirmiştir. Eserleri hiciv, yergi, alay ve eğlenmelerle doludur.
Eleştirdiği kaygısız, basit, aydın sınıfın ideallerini, geleneklerini şöyle sembolleştirmiştir: ‘Tabiatı seveceğim, yurduma yararlı olmaya çalışacağım, herkese güler yüz göstereceğim, evleneceğim, çocuk yetiştireceğim.”
Yaşadığı dönemde yazılan ideoloji tipi romanlar Oğuz Atay için alay konusudur. İdeolojiler ona göre burjuva aydınlarının kendilerini ördükleri kara korkunç duvarlardır.
Yaşarken unutulduğunu dile getiren sanatçı, öldükten sonra anlaşılanlardan olmuştur.
Eserlerinde diyalog, söyleşme, iç konuşma, mektup türünden her çeşit anlatıya başvurmuştur.
Tutunamayanlar: Romanı ele aldığı konu, konuyu işleyiş tarzı ve iç monolog, bilinç akışı, alıntı gibi yeni anlatım tekniklerini kullanması bakımından dikkate değerdir. Birbirlerine zıt dünya görüşlerine sahip iki zümrenin, “tutunanlar”la “tutunamayanlar”ın romanıdır.
Selim IŞIK ve Turgut ÖZBEN
Turgut Özben arkadaşı Selim Işık’ın intiharını araştırıyor. Araştırırken şuna ulaşıyor: Selim Işık, tutunamayanlarla ilgili bir araştırma yaparak bir ansiklopedi hazırlamakta ve bunu hazırlarken kendisinin de bir tutunamayan olduğunu görüyor ve intihar ediyor. Turgut Özben bunu araştırırken kendisinin de bir tutunamayan olduğunu anlar.
Tutunamayanlar romanı ile postmodern romanın yolunu açmıştır.
Tehlikeli Oyunlar: Hikmet Benel’in yaşadığı bunalımlarla her şeyi bırakıp gecekonduya gitmesi ve burada da bunalımdan çıkamayarak intihar etmesi anlatılır.
Bir Bilim Adamının Romanı: Oğuz Atay’ın İTÜ İnşaat Fakültesinden hocası Mustafa İnan’ın hayatını anlatır. Biyografik bir romandır. (Klasik roman tekniğiyle yazılmıştır.)
Hikâye: Korkuyu Beklerken
Roman: Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı(Mustafa İnan)
Oyun: Oyunlarla Yaşayanlar
Günlük: Günlük
KEMAL TAHİR (1910-1971)
Tarihi ve köy romanlar yazmıştır.
Kişileri şiveleriyle konuşturmuştur.
Güçlü gözlem tekniğiyle sosyal sorunları işlemiş ve eleştirmiştir.
Eşkıyalığı hicveden hikâyeleri (Rahmet Yolları Kesti), cezaevi yaşamı, köy hayatı, Çankırı ve Çorum civarındaki yaşam, tarih, Kurtuluş Savaşı eserlerinin konusunu oluşturmuştur.
Anadolu’yu başarıyla gerçekçi bir şekilde ele alan bir Anadolu romancısıdır.
Tezli romancılığımızın gelişmesine katkısı olmuştur.
Kemal Tahir köyü duyduklarıyla yazar
Devlet Ana: Osmanlıyı anlatır. Köleci değil hümanist olduğunu savunur Osmanlının.
Esir Şehrin İnsanları: Milli mücadeleyi anlatır. Kamil Bey
Esir Şehrin Mahpusu: Milli mücadeleyi anlatır. Kamil Bey
Yorgun Savaşçı: Milli mücadeleyi anlatır. Cehennem Yüzbaşı (Cemil)
Kurt Kanunu (Atatürk’e yapılan suikast)
Yol Ayrımı: Demokrasiye geçiş 1924 Terakkiperver Cumhuriyet Fıkrası (Seyh Sait İsyanı), 1930 Serbest Cumhuriyet Fıkrası (Menemen İsyanı)
Bozkırdaki Çekirdek: Köy Enstitüleri anlatılır.
Hür Şehrin İnsanları:
Çorum Üçlemesi: Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu ve Büyük Mal
Eserleri:
Roman: Yorgun Savaşçı(Cehennem Yüzbaşı), Devlet Ana, Esir Şehrin İnsanları, Sağırdere, Yol Ayrımı, Rahmet Yolları Kesti, Kurt Kanunu (Atatürk’e yapılan suikast)
Hikâye: Göl İnsanları
Anahtar Sözcükler:
Anadolu romancısı
Çankırı ve Çorum civarı
Köy hayatı, eşkıya hikâyeleri, cezaevi yaşamı
Yorgun Savaşçı, Devlet Ana, Esir Şehrin İnsanları
Köy konulu romanları: Sağırdere, Rahmet Yolları Kesti, Körduman, Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu, Karılar Koğuşu, Namusçular
Tarih konulu romanları: Devlet Ana
SADRİ ERTEM (1898-1943)
Edebi Kişiliği
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda toplumcu-gerçekçi anlayışla eser veren roman ve hikâye yazarlarındandır.
Eleştirel gerçekçi akımın etkisinde eserlerini oluşturan Sadri Ertem, edebiyatın çeşitli sorunlarına maddeci felsefenin etkisinde yaklaşır.
Eserlerinin konularını, işçilerin hayatları, sömürülmeleri, ağa-tüccar sömürü düzeni ve fabrika-işçi ilişkileri gibi toplumsal sorunlar oluşturur.
Edebiyatın görevinin emekçi kesimi bilinçlendirmek olduğunu savunur.
Atatürk ilkelerini toplumculukla bağdaştırmaya çalışır.
Duygusallıktan ve psikolojik derinlikten uzak, bütün gücünü düşüncelerden alan bir anlatımı vardır.
Eserlerinde sanat kaygısı taşımaz. Yapıtları bilgilere dayalı bir gerçeklik anlayışı içerisinde açıklar. Biçim kaygısından uzak olan eserlerinde yalın anlatım öne çıkar.
“Yeni Gün” ve “Hâkimiyet-i Milliye” gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü görevlerini üstlenir.
Ertem, birçok dergi ve gazetede hikâye ve incelemeler yayımlar.
Bazı yapıtları Rusça, Fransızca, Almanca, İngilizce, Yunanca, Çince ve Arapçaya çevrilir.
Türk edebiyatında işçi sorunlarından söz eden ilk eserler olan “Bacayı İndir Bacayı Kaldır” öyküsü ile “Çıkrıklar Durunca” romanını yazar. Bu eserlerde fabrikadan çıkan ithal kumaşların yerli dokumacılığı yok etmesini ve bunun sonunda oluşan işsizliği işler. “Çıkrıklar Durunca” toplumcu-gerçekçi roman türünün ilk örneği kabul edilir.
“Bir Varmış Bir Yokmuş” romanında Tanzimat’la başlayan kapitülasyonların yol açtığı felaket ve sarsıntıları anlatır.
“Düşkünler”: Romanında Tanzimat’la başlayan yüksek sınıf memur bürokrasisinin zamanla nasıl yozlaştığını dile getirir.
“Yol Arkadaşları”: Batı Anadolu’da yer alan bazı kasaba ve şehirleri anlatır.
Düşkünler: Osmanlıdaki eski devlet adamları kalmadı
Eserleri
Roman
Bir Varmış Bir Yokmuş
Çıkrıklar Durunca
Yol Arkadaşları
Düşkünler
Öykü
Korku
Silindir Şapka Giyen Köylü
Bacayı İndir Bacayı Kaldır
Bir Şehrin Ruhu
Bay Virgül
MODERNİZM
Modernizmin Ortaya Çıkışı
Modernizm; geleneksele bağlı olmayan, insan-merkezci dünya görüşüdür.
Modern insanın geleneksel roman teknikleriyle anlatılamayacağı gerçeği, sanatçıları yeni arayışlara yöneltmiştir. Bu arayışın sonucunda öznesi birey olan, modernist bir edebiyat anlayışı ortaya çıkmıştır.
19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına kadar etkisini sürdüren modernizm, “biçim, yapı ve diğer ögeler” yönünden farklılık gösterir. Dünya edebiyatında 1914’te başladı, 1960’a kadar sürdü. Türk edebiyatında ise 1923 ile 1970 yılları arasında sürdü.
Fransa’da ortaya çıktığı kabul edilir. Birinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı ümitsiz, karamsar, bunalımlı psikolojik durum insanı içinde yaşadığı topluma yabancılaştırmıştır. Teknolojinin hızlı gelişmesiyle insanın edilgenleşmesi, insanın kapitalist dünya karşısında paranın bir nevi kölesi durumuna düşmesi, yöresel ve ulusal ahlaki değerlerin küreselleşmeyle birlikte yok olması, materyalizmin manevi kültürü baskılaması sonucunda kendi kabuğuna çekilen, dışa yabancılaşan güvensiz, bunalımlı yalnız “birey”i ortaya çıkarmıştır. İnsanların kendine ve birbirlerine yabancılaşması yüzyıl edebiyatının en temel noktasını oluşturur. Bütün bunlar modernizmin temel çıkış noktalarıdır.
Özellikleri
Bu tür eserlerde genelde hayata tutunamamış, varoluşsal sıkıntılar çeken, kendine ve topluma yabancılaşmış, asosyal ve problemleri olan bireyler ele alınır.
Geleneksel roman anlayışından uzaklaşılır. Bu sayede romanın yapı unsurları farklı şekillerde ele alınır.
Estetiğin ön plana alındığı bu tür romanlarda biçime oldukça önem verilir.
Geleneksel romanda önemli rol oynayan olay/olay örgüsü, modernist romanda ikinci plana geriler.
Eserlerde zaman, doğrusal bir çizgi izlemez. Başka bir ifadeyle yazar, anlatıda kronolojik bir sıra takip etmez. Roman, içinde bulunduğu zaman diliminden herhangi bir çağrışımla geçmişe veya geleceğe uzanır.
Bilinç akışı, iç monolog, montaj, kolaj ve serbest çağrışım gibi anlatım teknikleri sıkça kullanılır.
Yalın anlatımdan uzak duran yazarlar, anlaşılması zor eserler meydana getirmiştir.
Seçkinci bir edebiyat anlayışıdır. Modernist eserleri anlayabilmek için okuyucunun belli bir bilinç düzeyine ve bilgiye sahip olması gerekmektedir.
Şiire has özelliklerden yararlanan sanatçılar, çağrışımlardan yararlanır.
Psikoloji ve psikiyatrideki gelişmelerden yararlanılır.
Eserdeki kişilerin toplumsal statüleri, kim oldukları önemsenmez. Kişiler, toplumdaki benzerlerinin bunalım ve psikolojilerini anlatmak için araçtır.
Bu anlayışta hem sürrealizm hem de egzistansiyalizmin etkileri görülür.
Albert Camus, Franz Kafka ve Jean Paul Sarte gibi egzistansiyalizmin (varoluşçuluk) önemli isimlerinden etkilenilmiştir.
EGZİSTANSİYALİZM (VAROLUŞÇULUK): İnsanın kendi değerlerini kendinin oluşturabileceğini; geleceğini yine kendisinin kurabileceğini savunan bir felsefe akımıdır.
Modernizm, aydınlanmanın ilkelerini esas almıştır. Modernizmde akıl ve bilim ilerlemede aracı olarak görülmüştür.
Evrensel ve nesnel bilgiye ulaşmada akıl ve deney yolu önemlidir.
Sanatçılar, dış dünyadaki şeylerin göründükleri gibi olmadıklarını ileri sürmüş, yerleşik kurallara baş kaldırmışlardır. Gelenekçiliğe karşı tavır sergileyen modernistler, gelenekle çatışma içerisine girmişlerdir.
Modernizm; kapitalizm, endüstrileşme, demokrasi, şehirleşme, akılcılık, bilimsel bilgi, ulus devlet gibi temel unsurlara dayanır.
Modernizm, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişin bir yansımasıdır. Eğitim seviyesindeki ilerleme, iletişimdeki değişim ve gelişmeler, ulaşım araçlarındaki iyileşmeler modernizmin diğer önemli dayanaklarıdır.
Modernistler, lâik düşünce yapısına sahip kişiler olup, toplumsal hayatta bilim ve aklı esas alırlar.
Modernizmde din olgusu sosyal hayatta yer almaz.
Modernizmde insan karmaşık bir varlık olarak ele alınır. Modernistler, insan merkezci bir anlayışı benimser.
Modernist eserlerde toplumdaki değer çatışmaları, fertlerin bunalımları ve karmaşık ruh halleri anlatılır.
Merak uyandıracak bir olayın anlatılması değil, olayın birey üzerindeki etkisinin yansıtılması önemlidir.
Modernist eserlerde toplumdan kaçış, yalnızlık, geleneksel değerlere isyan konuları ağırlıkta işlenir. Toplumda ve bireyde var olan huzursuzluk ön planda yer alır.
Modernizmde insan karmaşık bir varlık olarak sunulur.
Toplumda tutunamayan, yabancılaşmış fertlerin trajedisi işlenir.
Modernistler, iç içe geçmiş zaman olaylarıyla çok katmanlı bir öykü tekniğine başvurmuşlardır.
Modernizmde olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi yoktur.
Modernizmde kişilerin ruh halleri üzerinde durulduğu için eserlerde olay örgüsü yoktur.
Değişim ve ilerleme ile özdeşleşen modernizm, eleştiriyi önemser, onu değişimin bir aracı olarak kullanır.
Modernizmde geleneksel yapı ve anlatım reddedilmiş, bilinç akışı, iç diyalog ve iç konuşma teknikleri kullanılmıştır.
Alegorik anlatım önemsenmiş, özellikle olay ağırlıklı metinlerde çağrışımlara geniş yer verilmiştir.
Kelimelerin çağrışım gücünden yararlanılarak şiirsel bir dil kullanılmıştır.
Yapıtlarda diyalog ve hikâye etme yerine bilinç akışı, iç monolog, yöntemleri kullanılmış; geriye dönüş tekniğinden yararlanılarak zaman zinciri kırılmıştır.
İletişimsizlik, psikolojik yabancılaşma, korku, sevgi, kıskançlık, tutku, inanç, inançsızlık, bireyin kozmik yaşamı, toplumla çatışmaları, geleneklere başkaldırı, yalnızlık en çok işlenen konulardır.
Yorumlar
Yorum Gönder